LAVROV-KERRY GÖRÜŞMESİNİN ARDINDAN

Mensur Akgün

VAN 28.08.2016 12:27:25 0
LAVROV-KERRY GÖRÜŞMESİNİN ARDINDAN
Tarih: 01.01.0001 00:00
 PKK bağlantılı PYD’nin ihtirasları dengelendi. PYD’ye devlet verilmeyeceği, Kürtlere Suriye’nin toprak bütünlüğü dışında bir rol biçilmeyeceği belli oldu.
ABD Dışişleri Bakanı John Kerry ile Rusya Federasyonu Dışişleri Bakanı Sergei Lavrov cuma günü Cenevre’de bir araya gelerek Suriye’de başlatmayı düşündükleri yeni barış inisiyatifinin ana hatlarını konuştular. 12 saatten fazla süren görüşme sonrasında yaptıkları açıklamada Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren üç önemli nokta göze çarptı.
İlki ve bence en önemlisi her iki bakanın da, bırakın Kuzey Suriye’de kurulacak bağımsız bir Kürdistan’ı bir kenara “bağımsız Kürt inisiyatifini” bile kabul etmediklerini açıklamalarıydı. Lavrov “Kürtler Suriye devletinin parçası olarak kalmalılar, sorunun çözümünün parçası olmalılar ve Suriye’yi parçalayacak bir faktör olmamalılar” dedi.
Kerry, Amerikan güçlerinin bazı Kürt güçleriyle işbirliği yaptığını ama bunun “çok sınırlı bir temelde” olduğunu söyledi. Suriye’deki “Kürt azınlıkla” olan temasın Türkiye ile yakın işbirliği içinde gerçekleştiğini vurguladı. “Türkiye’deki dostlarımızın bu konudaki hassasiyetlerini anlıyoruz” diye de devam etti.
Türkiye’yi doğrudan ilgilendiren ikinci açıklama Fırat Kalkanı operasyonuna ilişkindi. Lavrov operasyonu eleştirmedi. Sadece bunun Suriye’nin egemenliğinin ihlali anlamına geldiğini kayda geçirdi. Suriye yönetiminin rızasıyla ülkede güç bulunduran iki devletin Rusya ve İran olduğunu belirtti. Bu da Türkiye kadar Amerika’ya da verilmiş bir mesaj niteliğindeydi.
İki dışişleri bakanının açıklamalarındaki üçüncü önemli noktaysa terörist olarak kabul ettikleri güçlerle meşru gördükleri silahlı muhalefeti birbirinden ayırdıklarını söylemeleriydi. Yakın zamanda dünyaya sempatik gözükmek için adını değiştiren El Nusra’nın terörist gruplara örnek olarak verilmesi kayda değerdi.
Türkiye açısından önemli olansa terörist-savaşçı ayrımının yapılması sayesinde destek verdikleri her sakallı grubun bundan sonra hem içeride, hem de dışarıda terörist, cihatçı gibi etiketlerle adlandırılmayacak olması, meşru kabul edilen ve çözüm sürecine dahil edilecek olanlarla terörist kabul edilenler arasına kesin bir çizginin çizilecek olmasıydı.
Çok yakında toplantılar teknik düzeyde devam edecek, diplomatlar, askerler, istihbaratçılar Suriye’de önce ateşkesin, sonra da istikrarın nasıl sağlanacağını konuşacak. Doğal olarak Türkiye de bu konuşmaların, tartışmaların parçası olacak. Hem de eskisinden çok daha güçlü bir şekilde ve kendinden çok daha emin olarak.
Çünkü artık Türkiye’nin temel beklentileri karşılandı. PKK bağlantılı PYD’nin ihtirasları dengelendi. PYD’ye devlet verilmeyeceği, Kürtlere Suriye’nin toprak bütünlüğü dışında bir rol biçilmeyeceği belli oldu. İki büyük devlet de Türkiye’nin beklentilerini karşılayan, çıkarlarını koruyan bir tavır sergiledi. Yani Türkiye’nin diplomatik inisiyatifleri cuma günü Cenevre’de karşılığını buldu.
Eğer böylesi bir politika izlenmemiş olsaydı, dostlar artırılmaya çalışılmasaydı, ayakları yere basan stratejiler ve bölgedeki gerçekliğe tekabül eden girişimler benimsenmeseydi; kısacası Türkiye, Rusya ile barışmasa, Suriye ile yakınlaşmasa, ABD ile konuşmasa cuma günü bambaşka bir açıklamayla karşılaşabilirdik.
Zaten Fırat Kalkanı operasyonunu yapmamız, çıkarlarımızı zeminde koruyacak inisiyatifler geliştirmemiz de mümkün olamayabilirdi. Bana öyle geliyor ki şimdi bu modeli alıp diğer alanlara da uygulayabiliriz. Başka ülke ve bölgelerle de konuşup, onların bizden beklentilerini dinleyip, çıkarlarımızı daha iyi koruyabiliriz. 
Avrupa Parlamentosu Türkiye Raportörü Kati Piri’nin ve AB Dönem Başkanı Slovakya Dışişleri Bakanı Miroslav Lajcak’ın ziyaretleri sırasında verdikleri mesajlardan anlaşıldığı gibi AB ile de angaje olmamamız için neden yok. Evet AB’de herkesin Türkiye’yi sevmediği, önyargılarından kurtulamadığı doğru.
Ama ancak biz konuşursak, diyalog kurarsak kendimizi anlatabiliriz, onlara önyargılarından kurtulmalarında yardımcı olabiliriz. Beklentilerimize ve kimliğimize saygı göstermelerini sağlayabiliriz. Gelecek hafta gerçekleşecek yoğun AB diplomasisi Türkiye’ye böylesi bir imkan tanıyacağa benzer…Karar/Mensur Akgün