KURU İBADET GÖRÜNTÜLERİ

OSMAN COŞKUN

VAN 21.04.2014 20:32:01 0
KURU İBADET GÖRÜNTÜLERİ
Tarih: 01.01.0001 00:00

KURU İBADET GÖRÜNTÜLERİ

İslam tevhidi noktada birleşmeyen, buluşmayan, aynı amaç ve aynı idealler uğruna çalışmayan, hareket etmeyen kuru kalabalıklarda asla bir hayır görmez ve bunlara cemaat de demez. Onun kastedip arzu ettiği topluluk Allah’ın göndermiş olduğu son vahiy olan Kuran ve onun ilkelerini esas alarak onun üzerinde ittifak edip bütün gayret ve çalışmalarını Allah’ı razı etmek uğruna mücadele eden ve son elçinin salat ve selam üzerine olsun hayatını örnek alıp tevhit üzere birleşen ayrıca İslam’ın üstünlüğüne inanıp onun dışında başka bir hayat sistemi veya ideolojiyi benimsemeyen topluluk veya cemaati ciddiye alıp onlardan razı olmaktadır. Allah kullarından ibadetlerini yapar iken bu yaptıkları ibadetlerin onlara dünyadaki oynayacakları rollerin de formüllerini öğretmesini aksi halde bu amaç ve fonksiyondan uzak bir ibadet anlayışının ne dünyada nede ahirette onların kurtuluşuna vesile olmayacağını net olarak belirtmektedir. “Kestiğiniz kurbanların ne etleri nede kanları Allah’a ulaşacak değildir. Ona ulaşacak olan sizin bu konudaki Allah’tan korkma konusundaki göstermiş olduğunuz samimiyetinizdir.” (Hac- 37)Adet haline getirilip sıradanlaştırılan bir ibadet anlayışının İslam toplumunu ne hale getirdiği zaten ortadadır.

Bizim ibadetten kastımız bütün bir kulluğu kapsam alanına alıp hayatın hiçbir noktasını dışarıda bırakmayan bir anlayışı kast ettiğimiz unutulmamalıdır. İbadeti ile siyaseti, ibadeti ile ekonomisi, ibadeti ile hukuku farklı farklı olan ve ibadetlerini dünyası üzerine kurmayan bir anlayışı kesinlikle kast etmiyoruz. Yaptığımız ibadetler yeni bir İslam ümmeti ve anlayışını ortaya çıkarmıyor ise yani Müslümanlar İslam’ın düşmanları tarafından oluşturulan gündemlerin peşinden giden kuru kalabalıklar durumunda bırakılıyorlarsa, kendilerine ait bir gündem oluşturamıyorlarsa o zaman ibadetleri onları kurtarmayacaktır. Sözü nereye getireceğimi sanırım siz kardeşlerimde tahmin ediyorsunuzdur: Son yılların modası haline getirilen ve adına da inanç turizmi denilen umre ziyaretlerinden bahsetmek istiyorum.

Kuran’a ait kavramların ifade ettiği anlamlar yine içleri Kuran’ın ifade ettiği anlamlar ile doldurulmak zorundadır. Kuran’a ait bir kavramı laik ve demokratik bir dünya görüşü ile dolduramazsınız. Mesela Allah: “ Allah için ölenlere ölüler demeyiniz” buyurur iken Allah için ölmeyenler bu kavramın dışında kalırlar. Zira onların ne için öldükleri hiç önemli değil kesin olan şu ki Allah için ölmemişlerdir Hiç kimsenin batıl davasını hak olan Kuran kavramları ile doldurmaya hakkı ve salahiyetleri yoktur. Kimlerin adına ve ne için mücadele ettikleri çok açık olarak ortada olan bir oluşumun İslam’ın cemaat kavramını çalarak kullanmaya ve istismar etmeye hakları olmamalıdır. Bizler cemaate değil cemaatleşmeye karşı hassas davranmak zorunda olan Müslümanlar olmalıyız.

Yaklaşık olarak İslam âlemi yüz elli yıldır Kuran’ı ve onun hükümlerini sadece ahiret âlemine yönelik olarak algıladılar dinlerini hayatlarının dışına attılar Kuran’ bir merasim ve ölü kitabı haline getirildi. Medreselerde ve ilahiyat fakültelerinde İslami ilimler öğrenen öğrencilere “usul” derslerinin baş tacı ettirilip Kuran’ın ellerinden alınması ve öğrenci odalarındaki raflara kaldırılması sonucu İslam ümmeti bu hale getirildi oysa Kuran’ı mezarlıklardan şehre geri getirmek sonrada dirilere okumak! Kuran’ı raflardan indirmek ve okuyucularına yeniden sunmak zorundayız. Çünkü: Kuran yüzü dünyaya dönük bir kitaptır. Bu kitabın emir ve yasakları bu dünyada geçerli ancak sonuçlarından bütün insanlık kıyamet günü Allah’a hesap verecek olmasına rağmen Kuran bu konumundan süratle uzaklaştırıldı. Bunun neticesinde İslam’ın düşmanları halkı Müslüman diye bilinen ülkelerde istedikleri gibi at oynatmaya başladılar. İbadetler ve diğer bütün anlayışları bozulan bu halk amaçtan çok artık araçları kutsallaştırarak tevhidi İslam anlayışından mahrum bırakıldı.

Yaptıkları ibadet ve diğer işlerinde kendilerinin kazanacağı sevapları düşünerek hareket eden bu anlayış sahipleri biz olmaktan daha çok ben merkezli kişiler olarak: ”Efendim zaman iman kurtarma zamanıdır” diyerek diğer hayati öneme haiz konular görmezlikten gelindi. İmanınız sizleri ve bizleri ancak Allah’ın emirlerine teslim olup yaşamakla kurtarır inandıklarınızı hayata tatbik sahası bulamıyor iseniz böyle bir imanın sahibine ne faydası olur ki? Şimdi yazımıza konu olan başlık üzerinde düşünmemize devam edelim.

Önce kendi yaşadığımız bölgeden başlayarak konuyu irdelemeye çalışalım. Cuma günleri olunca camiiler tıklım tıklım dolar taşar görevliler “Cemaat ilerleyin dışarıda kardeşlerimiz var havada çok soğuk” diye cemaati uyarırlar bu kalabalık toplum sadece sevap kazanmak ve haftada bir olsun rabbine karşı görevini yapmanın huzuru ile camileri doldurup sonrada terk edip giderler. Sorarım sizlere Cuma namazının gayesi bu mu? Birbirlerini tanımayan hatta selam bile vermeyecek kadar mesafeli duran bu topluluklar mı İslam cemaati? Allah bu namazla bunumu kast etmektedir Peygamberimiz salat ve selam bütün elçiler üzerine olsun böyle bir topluluğa mı Cuma namazı kıldırmıştır? Yoksa Aynı idealleri ve aynı düşünceyi paylaşan Müminlere mi? İşte bundan dolayıdır ki haftada bir kez bir araya gelen bu kuru kalabalıkların yaptıkları bu ibadet kendi ülkelerinde işlenen zulüm ve işgallere son verdirememektedir.

İkinci örneğimizi dünya Müslümanları ölçeğinde verelim: Başınızı kaldırıp gözlerinizi açarak bu gün halkı Müslüman diye bilinen coğrafyada yaşayan kardeşlerimizin maruz kaldıkları acı manzaraları birazcık olsun düşünmeye çalışalım karşımıza kan, irin gözyaşı ve öldürülmelerden başka ne çıkar? Peki, nasıl olundu da bu duruma gelinindi? Cevabımız Müslüman âleminin yapmış olduğu ibadetler dünya sahnesinde gündem oluşturmuyor. Bakınız şimdilerde moda olan umre ziyaretine Allah’ın kutsal evi ve Müslümanların beş vakit namazlarında yüzlerini döndükleri Kâbe ye her gün yaklaşık bir milyon insanın etrafında ne anlama geldiğinin farkına bile varmadan dönüp durmaktadırlar. Bu insanlar günde veya bulundukları süre içerisinde kaç defa tavaf yaptıklarının ve ne kadar sevap kazandıklarının hesabını yapmaktadırlar. Dünyanın çeşitli yerlerinden gelen farklı farklı Müslümanlar ile tanışıp kaynaşmak yerine kendisi ile beraber aynı kafiledeki arkadaşları ile samimiyetini artırmaktadır. Oysa bu kalabalıklar İslam’ın ve Müslümanların hayrına olacak birçok hayırlı işe vesile olabilirler. Peki, bu nasıl olacak? İslam’ın düşmanları Kuran’ı yok edemediler. Onu kapattırdılar ve “Kitap’ı dokunulmaz, anlaşılmaz ve mukaddes bir tabu haline” dönüştürdüler. Kuran bizlerden kendisini yeni bir kitap yapmamızı okunan, anlaşılan ve anlaşılanların hayatı yöneten ve yönlendiren bir kitap haline getirmemizi bizlerden beklemektedir bu işin çaresi budur.

Evet, bütün ibadetlerimiz kuru bir görüntü arz etmekten kurtarılmalıdır. Bizler için kemiyet değil keyfiyetin önemli olduğu unutulmamalıdır. İnsanların çoğunun bir işi veya eylemi yapması onun doğru ve kabul edinilir olduğunun işareti sayılmamalıdır zira rabbimiz bakın bu konuda ne buyuruyor: “ Yeryüzündeki insanların çoğunluğuna uyar ve itaat eder isen onlar seni Allah’ın yolundan saptırırlar. Çünkü onlar ancak zanlarına uyarlar ve tahminde bulunurlar. Doğrusu rabbin, yolundan kimin saptığını daha iyi bilir. Doğru yolda olanları da en iyi o bilir.” (Enam-116-117)

Evet, Rahmetli Ali Şeriati’nin dediği gibi: “Tavaf eden çok ama hacı yok” Sözü bugünkü İslam ümmetinin durumunu ne kadar da güzel resmetmiş öyle değil mi? İbadetlerimiz içi ve içeriği boşaltılmış ve alışkanlık haline dönüştürülmüştür. Başka bir yazıda buluşmak üzere Allah’a emanet olunuz.