Kürt Sorununda Son Merhale mi?

Ahmet Maruf Demir

VAN 3.03.2015 11:10:57 0
 Kürt Sorununda Son Merhale mi?
Tarih: 01.01.0001 00:00

Kürt sorununun çözümü noktasında önemli bir adım daha atıldı. Bu adım da Öcalan’ın PKK/KCK’ye yapmış olduğu “Olağanüstü Kongre” çağrısı ve Hükümet-HDP çözüm heyetinin, Öcalan’ın sunmuş olduğu 10 madde etrafında şekillendirerek Cumartesi günü yapmış oldukları ortak açıklamaydı.

Elbette Kürt sorununun çözümüne yönelik böylesine gelişmeler yaşanırken, bölgedeki diğer kesimlerin durumları, duyguları ve düşüncelerinin dikkate alınmadığını belirtmekte de fayda var.

Bölgenin diğer katmanlarının ne düşündüklerine dair kayıtsız kalıcı bir tavrın olduğu gözle görülebilecek bir çıplaklıkta!

Bu yüzden tam da burada bu kayıtsız kalıcı tavrın ivedilikle aşılmasına yönelik çalışmalarının yapılması ve iki kutuplu bir işleyişten sıyrılıp bölgedeki tüm kesimler ile muhataplık gerçekleştirilmesinin elzem olduğunu ifade etmek gerekiyor.

Çünkü her kim ve nasıl bir açıklama/pratik sergilerse sergilesin bölgenin bütün dinamiklerinden yoksun bir süreç kısa vadede olmasa bile orta vadede nakıslığını muhakkak serdedecektir.

Peki bunlar ile beraber Öcalan’ın sunduğu 10 madde üzerinde yapılan müzakereler ve bu müzakereler sonucu gerçekleşen Hükümet-HDP ortak açıklaması ne anlama geliyor?

Maddeler halinde cevap vermeye çalışalım.

a- Öcalan’ın PKK’yi olağanüstü toplantıya çağırması Öcalan’ın İmralı’da artık bulunmasının absürdlüğüne de bir delil olmuştur. Bu komedinin bir son bulabilmesi için Öcalan başta olmak üzere tüm siyasi mahkumların serbestiyeti öncelikli bir hale gelmiştir.

b- PKK’nin silah bırakması mevzusunda ise PKK silah bırakmadan ziyade, sadece T.C’ye karşı silah kullanmaktan vazgeçebilir.

c- Öcalan’ın bu çağrısına karşılık, PKK’de -eğer son zamanlarda dillendirilen KCK Öcalan’ı tasfiye etmeye çalışıyor iddiası doğru değilse - Öcalan’ın olağanüstü toplanmasını istediği bu kongreye başkanlık etmesi şartını koşabilir. En azından telekonferans yöntemiyle iletişime geçilmesini isteyebilir.

d- Ayrıca Hükümet ve HDP kanadının ortak açıklaması, bir yandan da bölgede PKK/HDP’nin güçlü olduğu yerlerde kanımca Özerkliğe göz kırpa hususiyetini de içeriyor. Böyle bir gelişme sonucunda ise Özerliğe karşılık olarak, Cumhurbaşkanı R.T. Erdoğan’ın ve AK Parti kurmaylarının Başkanlık sistemine geçiş ısrarı, S. Demirtaş özelinde HDP kanadının Başkanlık Sistemine karşıt duruşlarında keskin bir dönüş yapmasına sebebiyet verecektir.

e- Başkanlık sisteminin ise bölge halkları için elzem olduğunu düşünüyorum. Başkanlık Sistemi daha hızlı bir siyasi mekanizmaya işlevsellik kazandıracağı muhakkak. Ayrıca böyle bir sistemde vekil kararlarında partilerin değil halkların karar vereceği bir temsiliyetin de fıtrata uygun olduğu kanısındayım.

d- Özerklikte de en çok tartışılan konuların başında ayrışma fikriyatı geliyor. Oysa özerklik herhangi bir ayrışmayı getirmez. Bilakis tanışma, kaynaşma ve birbirini anlamaya çalışma özerklik ile beraber daha da artıracaktır. (Örnek; Avrupa Birliği. AB fiiliyatta özerk bir yapıdır). Her bölgenin, her kavmin, her rengin ve her dilin kendi sosyolojisi içerisinde insanlığa katkısı muhkem olmakla ile birlikte halkların psikodinamikliğine de katkı sunacaktır.

Kürt Sorununda umuda dair olarak gördüğümüz bu gelişmeler ile beraber; maddeler halinde alt altta sıraladığımız yorumlarımızda Başkanlık ve Özerkliği olumlu bakmamıza rağmen, peki böyle bir olasılık bölgenin gerçekliğiyle ne kadar uyum sağlar? Sorusunu sorup, kısmen de olsa bu sorunun cevabını da maddeler halinde cevaplamaya çalışalım?

a- Güney Kürdistan’da Özerliğin sağlanmasından sonra KDP yönetiminin ilk yıllarda farklı/muhalif kesimlere yaşattığı baskılar, Türkiye Kürdistan’ında olası bir Özerkliğin getiri ve götürüleri son zamanlardaki tecrübeler ile sabit olduğundan, özerkliğin bu bölgede de bir dayatma unsuruna dönüşebileceği algısı –şimdilik-  arz ediyor. Şimdilik dememizdeki maksat bölgenin bütün kesimlerinin tarihten ders alabilecek kapasiteye sahip olabileceklerine dair inancımızdan kaynaklanıyor. 

b- Malum olduğu üzere KCK ve şehirlerdeki gençlik örgütlenmelerinin başını çektiği YDG-H gibi yapıların, lokal olarak kendilerine muhalif olanlara karşı tutumları bu konudaki güvensizliğe neden olan başlıca faktörlerden bir olarak önümüzde duruyor.

c- Özellikle 6-8 ekim olayları ile beraber PKK/KCK/HDP’nin kendilerine muhalif olarak gördükleri başta İslam’i camialar olmak üzere algı operasyonlarıyla hedef göstermeleri…Yine diğer kendilerinden farklı gördükleri kişi, örgüt ve partileri ajan vb. yaftalamalar ile geçmiş de ve günümüzde itibarsızlaştırmaları ve bunun sonucu olarak infazların yada dolaylı olarak ölümlerin olması farklı kesimlerde tereddütlerin oluşmasına yol açıyor.

Sonuç olarak; bu türden tereddütlerin ortadan kalkabilmesi ve barışa yönelik kazanımların uzun vadede de var kılınması için başta da ifade ettiğimiz gibi bölgenin bütün dinamikleri ile genel bir konsept oluşturulmalıdır. Oluşturulan bu konsept başlıca başlıklar da gerçekleştirilebilecek bir consesium ile bölgenin sosyolojisinde, psikolojisinde ve siyasi atmosferinde bir rahatlatmayı getirecek ve bu rahatlık da tüm coğrafyaya yansıyacaktır. Tersi bir durumda ise başta da ifade ettiğimiz gibi, bölgenin bütün dinamiklerinden yoksun bir süreç kısa vadede olmasa bile ilerleyen zamanlarda yeni problemleri muhakkak getirecektir.