Kürt Siyasetinde Dil Ve Özne Sorunu

Ayhan Bilgen

VAN 11.06.2013 12:00:34 0
Kürt Siyasetinde Dil Ve Özne Sorunu
Tarih: 01.01.0001 00:00

Siyasetin sandıktan ibaret olup olmadığına yönelik tartışma, Türk siyasetine, Kürt siyasetinden çok daha geç girmiştir. Türk kamuoyunda, yetmişli yıllar ve öncesini hatırlamayan kuşaklar açısından, toplumsal mücadelenin siyasal özne inşasına etkisine yönelik deneyimler son derece zayıftır.

Taksim Gezi Parkı eylemleri ile başlayan toplumsal gösteriler, özgüven ve siyasete müdahale açısından yeni bir psikolojik alt yapı oluşturacaktır. Siyasetin edilgen ve pasif nesnesi olmaktan çıkmak,  ideolojik kimliğinizden bağımsız olarak değerli bir durumdur. Beyaz Türk, milliyetçi  vs tanımlamalarla toptan mahkum etmek yerine hangi nedenle ve nasıl bir cesaretle sokağa çıktıklarını anlamaya çalışmamız gereken bir muhatap var karşımızda. Gösterileri sahiplenmeye çalışan kimi örgütlü yapılar, Kürt sorununda barışçı çözüm karşıtı yerde konumlanmış olsalar  bile, ben Türklerin sokağa çıkması ve devletle yüzleşmesinin, gerçek, kalıcı ve toplumsal barış açısından önemsenmesi gerektiğini düşünüyorum.

Neden iktidarla barış için görüşüyorsunuz demek Türkler açısından ne kadar anlamsızsa, barışın tek muhatabı olarak iktidarı görmekte, Kürtler açısından o kadar sağlıksız bir yaklaşımdır. Türk kamuoyunun on yıllardır Kürtlerin acı ve öfkelerinden habersiz, sessiz ve tepkisiz pozisyon almaları bugün de Kürtlerin aynı tavrı sergilemelerini meşrulaştırmaz.  Gerilimi Türklerin iç kavgası biçiminde tarif etmeye kalkmak, iktidar pastasına ortak olmak isteyen dinamikler açısından doğru olsa bile sokakta gaza maruz kalmayı göze almış insanlar için büyük bir haksızlıktır. Eski devletle yeni iktidarın henüz bitmeyen kavgası, ya da yeni iktidar unsurlarının geleceğe yönelik hesaplaşması elbette dikkate alınmalıdır. Ancak konunun toplumsal boyutunu göz ardı eden analizler, iktidarcı siyaset algısının zihinlerimizde ne denli yerleşmiş olduğunu da göstermektedir.

Kürt siyasetinde bir rol algısı ve iletişim sorunu olduğu zaman zaman kendini hissettirmektedir. KCK yöneticileri ve Öcalan’ın yapması gereken siyaseti,  milletvekilleri ya da belediye başkanlarının yapmaya kalkması iki nedenle sıkıntılıdır. Birincisi, silahlı çatışma ortamından siyasal mücadele ortamına geçişin olmazsa olmazları vardır. Devlete, iktidara yönelik daha yapıcı dil kullanmak, CHP’ye yönelik eleştiriler yapmak,  zamanla legal siyasal zeminin özneleri olması beklenen Öcalan ve KCK yöneticileri için anlamlı ve belki zorunludur.  Ancak aynı pozisyonu BDP  yöneticileri, milletvekilleri ve belediye başkanlarının üstlenmeye kalkması,  büyük tıkanmaları doğuracak yanlışlardır. Aksine bugünün legal siyaset aktörlerinin hükümete prim veren ve eleştiri oklarını CHP yada MHP’ye yöneltmeyi tercih eden sözler sarf etmesi, çözümü kolaylaştırmayacağı gibi toplumsal siyasetin önünün açılmasına da hizmet etmeyecektir. BDP’liler en azından medyanın bu yöndeki mesajları cımbızlayarak öne çıkaracağının dikkati içinde konuşulmalıdır.

Bugün itibarı ile siyaset yapıcı Kürt muhalefet dinamiklerinin dikkate alması gereken birkaç başlığın altını çizerek yazımızı bitirelim.

Suriye konusunda Türkiye siyaseti kapana sıkışmıştır.  Kürt sorununun çözümünde adım atma sırası kendinde olduğu için henüz bu cesareti toplayamayan Başbakan toplumsal baskı mecbur etmezse,  masayı dağıtmanın yolunu arayabilir. Anayasa konusunda iktidar partisi içindeki fire miktarı, 330 rakamının BDP ile bile tamamlanamayacağı ihtimalini güçlendirmiştir.

Türklerin öfkesini söndürmenin iki yolu gözükmektedir. Onların önüne bir iç yada dış düşman koymak ki, Kürtler ve Esed bu pozisyona taşınmak istenebilir. İkincisi ise bir baskın seçim tarihi belirleyerek cumhurbaşkanlığı planlarına çomak sokacak iktidar içi dinamikleri erken tasfiye etmek.  Sizce Erdoğan, iktidarını sürdürmek için tercihi daha az riskli görüyor?  İşi zamana yayarak yönetmenin mümkün olup olmaması ise muhalefetin takınacağı tavra sergileyeceği performansa bağlıdır.