Kürd Varlığı ve Çekilme

M.Latif YILDIZ

VAN 12.05.2013 13:10:09 0
Kürd Varlığı ve Çekilme
Tarih: 01.01.0001 00:00
 

Malumunuz çekilme süreci resmen 8 Mayısta başladı. Peki, çekilme bittikten sonra sürecin yeni safhası ne olacak? Bu konuda taraflar ser verip sır vermiyor. Aslında taraflar diye Kürd cephesine haksızlık yapmayalım. AKP yani hükümet yani Başbakan’dan çıt çıkmıyor.

Bilindiği gibi 90 yıldır “Kürd” diye bir halkın varlığı düne kadar bu ülkede söz konusu bile değildi. Bir süredir ifade etmek suç olmasa da yasal, anayasal bir tanımıolmadığı için savcılar ve hakimler yaşadığımız “barış” sürecinde bile canlarıistediğinde “Kürd” halkı ve ismi üzerinde istedikleri an soruşturma açabilir; göz altına alabilir, hatta tutuklayabilirler.

Kürd adı hangi koşullarda serbest derseniz; Kürdler Kimliklerine sahip çıkmadıkları sürece özgür olabilir; eşit vatandaş da sayılabilirler. Zira Türkiye’de yasal ve anayasal olarak Kürd diye bir halkın varlığı söz konusu değildir. Çekilme sürecinde silahlar susturulmuş olsa bile CHP ve MHP’nin baskısından korkan AKP’nin yasal düzenleme yapmaya niyeti yok.

Oysa silahsızlanma yasa yapmak için bir zemin oluşturması gerekmez mi? Konuşmak, diyalog silah yerine siyasete kapı açmak demek değimlidir? Konuşmayı taviz görmekle sorun çözülmez. Barış için “Kürd” varlığının kabulü sürecin olmazsa olmazıdır.

Çünkü Kürd sorunu bir insan hakkı sorunudur. Yüz yıla yakın bir halkın asimile edilmesi ve yaşadığı bölgenin sömürgeleştirilmesi meselesidir. İttihat ve Terakki’den gelen ırkçı, şoven ve radikal milliyetçi tek millet yaratmak isteyen bir zihniyetin ürünüdür.

Başlayan süreçle kafalardaki tek soru Kürdler Türkler ile her alanda eşit olabilecekler mi? Kendilerini Türk olarak görenlerin mengenesinden kurtulacaklar mı? Süreçle birlikte hür iradeleri ile kimliklerini öne çıkarabilecekler mi? Türk değilim ama ülkenin asli vatandaşı Kürdüm diyebilecekler mi?

Süreçle beraber “üst kimlik”dayatması bitecek mı? Yani Kürd kendisini “Kürd” olarak çarşıda, pazarda, sokakta, mahkemede, okulda, resmi dairede özgürce ifade edebilecek mi? Süreç ile “Kürd” diye bir varlığın kabulü yasal ve anayasal koşullarda tanınacak mı?

Kürdler kanunen 90 yıldır “Türk” olarak tanınan varlıkları, süreçle birlikte “Kürd” olarak tescil edilecek mi? Okullarda devam eden; bireyi ahlaksız, kişiliksiz, yalancı ve iki yüzlü yapan “Varlığım Türk varlığına armağan olsun” andınıokumaya yine zorlanacak mı?

Akil insanlar bir ayın sonunda Başbakan’a nasıl bir rapor sundular bilmiyoruz. Acaba 63 insandan bir kaçı “Kürdler yasal ve anayasal kendini özgürce dile getirmediği müddetçe silahlar bin kez gömülse de sorun devam eder” dediler mi?

Tek kelime ile “Kürd” halkının kimliği “eşit” vatandaşlık düzeyinde tanıyacak demokratik anayasa olacaksa sorun biter. AKP, başlattığı devrimi yasal ve anayasal zemine taşırsa mesele biter. Yani Kürdler özgürleşirse Türkiye özgürleşir. Herkese demokrasi, ancak Türk ve Kürdü özgürleştirir.

90 yıldır salt “Türk’e” ait olan devletin Kürd, Laz, Çerkez, Süryani, Keldani, Ermeni var olan bütün ırk ve inançların devleti olursa AKP’nin açılımı başarılı olur. Azınlık, gayri Müslim, farklı mezhep demeden herkesi devletin sahibi yapan bir anayasa ile bu mümkün.

Kimsenin kimseden üstün olmadığı, kimsenin kimseye şefkat ve merhamet gibi abesle iştigal etmediği; eşit yasal ve anayasa ile mümkündür. 76 milyon devletin kurucu unsuru ve sahibi olduğu gün bölünme de olmaz, var olan sorunlarda tamamen biter.

Yiğidi öldür hakkını ver demişler. AKP, Başbakan R.T. Erdoğan ile Öcalan, PKK ve BDP kimsenin bu güne kadar cesaret edemediği bir süreç başlattılar. Şimdi sıra hukuki olarak “Kürd” varlığının kabul edilmesinde. Bu bir lütuf değil, insani haktır. Demokratik bir ülkede hak, eşitlik egemenlerin keyfine terk edilemez, müzakere konusu yapılamaz.

Devlet hak ve özgürlüklerin bir gruba ait değil herkese ait olduğu bilincini vermek zorunda. Yaptığı yanlışı aynı eğitim kurumları eliyle düzeltmekte onun görevidir. Devlet “Türkçü” olgudan arındırılarak Kürdlerin Türklerle eşit olduğunu kabul edecek. İki hafta önce yazdığım gibi eğer ortak payda için devletin ismi revize edilecekse o da edilmelidir.

Özetle süreçte silahlar bırakılsa da Kürdler kendilerini Türklerle siyasi, ekonomik, kültürel, sosyolojik ve psikolojik eşit görmedikçe sürecin akamete uğraması kaçınılmazdır. Kürd varlığını inkar eden bir anayasa ortada durdukça problem hal edilmez.

İslam, kardeşlik, et-tırnak yada yumuşatılmış şekli ile etle kemik sorunu çözmeye çare olmadı. Sorun salt inanç ya da kardeşlik sorunu değil. Sorun siyasi, kültürel, kimliksel, hukuki bir sorundur. Kardeşliğin toplumsal ve dini olmazsa olmazı eşitliktir.

Kürdlerin yüzde 99’u barışı destekliyor. Tek şartı varlığının kabulüdür. Silahların bırakılmasını eşit egemenlik ve sivilleşme olarak algılıyor. Ve diyorlar ki, Silahları bıraktıktan sonra Türk Devleti yeniden sessizlik dönemi başlatırsa sorun geçmişe rahmet okutur.

Neden mi rahmet okutur? Silahların gölgesinden kurtulan Kürdlerin tamamı bir araya gelerek yeni bir süreci başlar biline. Ki artık bütün Kürdler inkarcı, sömürgeci, asimilasyoncu bir süreci daha fazla kaldıramaz. Bu sefer “kimlik varlığı” mücadelesi coğrafyanın verdiği imkanlar ile çok farklı bir boyuta hatta başa dönmekten de öte durum alır ki Allah korusun .

Bu bir tehdit değil. Kürdlerin talepleri süreçle beraber karşılanmazsa ne olabileceğine dair bir öngörü, bir tespittir. Asıl tehdit süreç boyu Taraf’ta Emre Uslu’nun fitne yazıları; Bülent Arınç’gillerin gerilla için “cehennemin dibine gitsinler” demesidir. Asıl tehdit Zaman Gazetesinde Cemaatin sözcüsü malum kalemin zehir zemberek yazılarıdır. Asıl tehdit CHP liderinin “Anadilde eğitim tehlikelidir” demesidir.

Sürecin aşamalarında devletten beklenen yaklaşım olmaz ve yeniden “Kürdler daha ne istiyor” denilirse Suriye’den beter günlerin yaşanacağını kimse göz ardı etmesin. Ortadoğu’da yeni haritaların planlandığı günümüz dünyasında kimse Türkiye’ye seyirci kalmayacak.

Süreç için kimse “tavuk mıyumurtadan, yumurta mı tavuktan” diye ipe un sermesin. Demokrasi için önce silahlar bırakılsın deniliyordu. Kürdler silahlar bırakıldığına göre sıra devlette, sıra hükümette, sıra demokraside, sırada adalette, sıra insan hakkıve eşitliktedir.