Kudüs’ü ziyaretin engellenmesi casus papaz yaptırımlarına dahildir

Ömer Lekesiz

VAN 19.08.2018 12:22:47 0
Kudüs’ü ziyaretin engellenmesi casus papaz yaptırımlarına dahildir
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Dumanı üstünde tüten iki karar:

İlki, ABD Dışişleri Bakanlığı’ndan.

ABD Dışişleri Bakanı Pompeo tarafından Beyaz Saray’la koordineli olarak alınan bir kararla, Suriye’de DEAŞ’tan kurtarılan bölgelerde istikrarın yeniden sağlanması için verilmesi vadedilen 230 milyon dolarlık fon başka bölgelere aktarılacak.

İkincisi, Suudi Arabistan’dan:

Washington Suudi Büyükelçiliği’nin “hayatları kurtarma, yerinden edilmiş Suriyelilerin geri dönüşünü sağlama, DEAŞ’ın Suriye’yi ve komşularını tehdit ederek yeniden ortaya çıkmasını ve uluslararası topluma karşı saldırılar planlamasını engelleme” niyetiyle süslediği kararın özeti şudur:

12 Temmuz’da Brüksel’de yapılan DEAŞ Karşıtı Küresel Koalisyon toplantısında, Suriye’nin DEAŞ’tan alınan kuzeydoğusu ve Rakka kentinin restorasyonu ile istikrarının sağlanması için, Suudi Arabistan 100 milyon dolar vermeyi taahhüt etti.

Yemen’de daha on gün önce çoğunluğu çocuk kırk üç kişiyi katleden Suudi Arabistan’ın insanî teşebbüsü (!) karşısında, ABD Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Nauert, Riyad yönetiminin kararından memnuniyetini heyecanla dile getirerek, teşekkür etti.

Öte yandan, bunlarla söz konusu savaşın tek cepheli olmadığı, Amerikan mandası, sömürgesi, kolonisi hükmündeki ulus devletçiklerin de ekonomik savaşa Amerika’nın talep ettiği yönlerden dahil oldukları ayan beyan ortaya çıktı.

Dolayısıyla Amerika ve ona bağlı ulus devletlerin aldıkları yeni kararların müstakil kararlar olduğu düşünülemez; münferiden ya da müştereken alınmış ve alınacak olan her yeni karar artık ekonomik savaşa dahildir.

Bunun tipik örneklerinden biri de, İsrail’in aldığı kararlardır.

Israrla söyledik ve söylemeye devam edeceğiz ki, İsrail korsan bir devlettir. Alt ve üst yapısı İngiltere tarafından şekillendirilerek Amerika’nın kullanımına sunulan İsrail, onun bir eyaleti / kolonisi hükmündedir. Ondan devlet olarak bahsetmemizin nedeni, meşru olmayan meruiyetini Amerika adına kullanıyor olmasındandır. Neticede İsrail devleti dediğimiz yer, Amerika’nın yedi milyon Yahudi’yi işgal, baskı, hile ve canilik şartıyla konuşlandırdığı bir yerdir.

Hal böyle olunca, İsrail’in, son Gazze katliamına tek başına en güçlü tepkiyi gösteren Türkiye ile ilişkilerinin yeniden gerilmesini takiben, Trump’ın casus papazla ilgili tehditlerine herkesten önce sahip çıkmasında anormal bir yan yoktur.

Asıl anormallik, İsrail’in Kudüs’ü ziyaretin engellenmesi dahil Türkiye’ye ve Türklere yönelik son kararlarını, Trump’ın tehditlerinden bağımsız sanmaktır.

Trump’ın ilk yaptırım tehdidinin hemen ardından, Türkiye’den Kudüs’e giden doksan kişilik kafilenin İsrail tarafından Kudüs yolundan geri çevrilmesinin, casus papaz yaptırımlarının İsrail’den başlatılmasından ibaret olduğunu yakın zamanda bu sütundan iletmiştim.

Trump’ın tehditleri devam ederken, İsrail de boş durmayıp, karşılıklı diplomatik durağanlığı ve ilk toplu engelleme uygulamasının tepkisiz kalmasını fırsat bilerek, Türkiye’den Kudüs’e yapılacak ziyaretleri gayr-ı resmi olarak adeta dondurdu.

Turizm acentalarına mahus olarak, İsrail’in İstanbul konsolosluğuca yapılan bir iç duvar ilanında, yeni götürülecek gruplar için şu dayatmalara yer verildi:

“1. Vizeler 15-17 gün önce başvurulması gerekir.

2. Her grup için bankada 15.000 usd kefalet Türk Acenta tarafından yatırılması gerekmektedir

3. Kefalet vizenin başvurmasından 48 saat içerisinde yatrılması gerekmektedir.

4. Kefalet zinciri İsrail İç İşleri bakanlığı (…….) acentasını sorumlu tutuyor, (…….) acenta ise Türkiyedeki Acenta’yı sorumlu tutar, Türkiye’deki acenta ise müşteriyi kefalet etmelidir.

5. Bu kefalet, grubun aynı anda girip aynı anda çıkması için gereklidir, gruptan ayrılan olursa bu kefalet İsrail İçişleri Bakanlığı’nca tahsil edilmektedir, Ayrıca eğer misafirler kışkırtıcı hareket yaparlarsa (bayrak çekme, solgan atma, polisle tartışma, protesto etme gösterilerde gibi)

6. Başvurulan misafirlerimiz Kudüs’e senede bir kere gelme hakkı var.

7. Her hangi bir değişiklik olduğu taktirde size direk bildireceğiz.”

İsrail tarafından, tek yanlı olarak alel acele alındığı, dilinin bozukluğundan da belli olan bu (özel nitelikli genel) karar, bununla da kalmayacak, Amerika’nın yeni yaptırımlarına paralel olarak başka konularda farklı boyutlarla devam edecek gibi görünüyor.

Mümkündür ki, başındaki malum telaş nedeniyle Dışişleri Bakanlığımızın henüz gereğince ilgilenemediği bu hususa karşı, öncelikle konunun ilk muhatapları tarafından (hukuk tanımaz bir devlet olmasına rağmen) İsrail’e dava açılmalıdır. Çünkü, zikrettiğimiz hususla, devletler hukuku bir yana, ferdi hukuk (insan hakları) ihlal edilmektedir.

Amerikan yaptırımlarıyla doğrudan bağlantılı da olsa, belli mi olur, belki “Berlin’de hakimler var”dır!

Ve konu Kudüs ise, “deporta maruz kaldık; ajansımızın faaliyeti engellendi; Amerikan yaptırımları baskın çıktı” diyerek susmak, pısmak, bir kenara çekilmek Müslüman’a yakışan bir tutum değildir.

YENİ ŞAFAK