Korkutanlar kim ve korkulanlar neydi?

Selahaddin E. Çakırgil

VAN 7.11.2015 11:44:08 0
Korkutanlar kim ve korkulanlar neydi?
Tarih: 01.01.0001 00:00
 1 Kasım seçimleri nicelerini öylesine şoke etti ki.. Korkuları taa emperyalist dünyanın medya organlarındaki fikir babalarını ve onların içerdeki uzantıları durumunda olan laik ve sair unsurları ve medya kuruluşlarını da meşgul etmeye devam ediyor. 

Ellerinde ısrarla kullandıkları ve en geçerli olarak gördükleri argüman da, halkın Tayyip Erdoğan ve AK Parti tarafından korkutulduğu ve halkın bundan dolayı onlara böylesine yüzde 50’lik bir destek verdiği şeklinde..

Korkutana ve korkulana sığınılır mı, Allah aşkına? Biraz mantık..

PKK’nin Kandil’deki savaş baronları ise, ‘Bizim hendek kazdırma siyasetimiz ve silahlı mücadelelerimiz olmasaydı, HDP yüzde 5 bile alamazdı’ diyerek, piyonlarını azarlıyorlar.

***

Halk kitleleri, o kararsızlık atmosferi ve istikrarsızlık ihtimali karşısında, mevcudlar arasında kendisine en yakın bildiği ve bulduğu kişi ve kadrolara yöneldi. Mes’ele, bu kadar sâde..  

Birileri hesap yapmış. Onun gibilere göre halkın yüzde 50’si, evet, AK Parti’ye oy vermiş ama yüzde 50’si de vermemiş..

Ama aynı mantıkla, halkın yüzde 75’i CHP’ye, halkın yüzde 88’i MHP’ye, halkın yüzde 89’u da HDP’ye oy vermemiş..

Ama o tarafını söylemiyorlar.

Bu politik hokkabazlık bilinmiyor değil..

Aralık-1995 seçimlerinde Erbakan’ın RP’si yüzde 22,5 oyla birinci parti olduğu zaman, toptan beyin yıkama ameliyesine başlamışlardı, ‘Halkın yüzde 78’i sana karşı..’ diye..

Ama Nisan-1999 seçimlerinde Ecevit’in DSP’si, yüzde 22’yle birinci parti olduğu zaman, aynı çevreler sus-pus olmuşlar, aynı hesabı yapmıyorlardı. Çünkü, kendilerine iktidar yolu açılmıştı, yüzde 22 ile..

***

Bu, ‘âlemi kör, herkesi sersem’ sanan ve sadece kendilerini akıllı farz eden kurnazlık ya da hokkabazlığı 7 Haziran’dan sonra da görmüştük.

Kılıçdaroğlu da, 7 Haziran seçimlerinde AK Parti’nin yüzde 41 aldığı belirlendikten hemen sonra, ‘Bu ülkenin yönetiminde, artık AK Parti’ye yer yoktur. Bu ülkenin yönetiminde, üç parti yüzde 59’luk blok olarak biz varız!’ demişti.

Ama, HDP, ‘AK Parti ile’,  MHP de, HDP ile asla koalisyona girmeyeceğini’ daha ilk akşam  açıklamış ve o üçlü blok’un bir hayâl olduğu anlaşılmıştı.

***

O günlerde, AK Parti’nin içinde, başta -kendi beyanına göre- Bülend Arınç olmak üzere, etkili bir grup, CHP ile koalisyona ‘yeşil ışık’ yakıyordu. Çünkü, seçimin tekrarlanması halinde, 7 Haziran’daki durum da korunamıyabilirdi. Çok etkili yerlerde danışman olan arkadaşlar, Yüzde 40 civarında gözüküyoruz.’ diyorlardı, umutsuzca.. (Onlar Ankara’dan dışarısını göremiyorlardı. Ankara’ya ise, gerçekten de bir karamsarlık hâkim idi. Nitekim, İstanbul, 1 Kasım’da AK Parti’ye 18 m.vekili daha katarken, Ankara sadece 1 m.vekili ekleyebiliyordu. Oradaki bürokratik atmosferin etkisi böyleydi.)

***

Ama Cumhurbaşkanı Erdoğan, halkının nabzını iyi tutan, sezgi gücü kuvvetli ve çekirdekten yetişme bir siyasetçi olarak, seçimin yenilenmesi gerektiğini taa baştan anlamıştı.

Bu arada da 5 ay boyunca ülkeyi öyle bir yönetti ki, ülke -geçmişte hükûmetsizlik dönemlerinde yaşanan nice belirsizlik ve karmaşa hallerinden hiçbirini yaşamamış- sanki hükûmetsiz kalmamış gibiydi; ekonomi büyük sarsıntılara uğramamıştı.. Ülke iç ve dış siyaset ve güvenlik operasyonları da güçlü şekilde yönetiliyordu. Ve büyük sessiz kitleler biliyorlardı ki, Cumhurbaşkanı, duruma hâkimdir.

***

Cumhurbaşkanı Erdoğan, yüzde 52 oy alarak kazandığı seçim öncesindeki, ‘Ben alışılmış bir cumhurbaşkanı olmayacağım’ sözünü bu seçim döneminde pratikte de gösterdi.  

Ülkenin bu kazanımını, bütün emperyalist odaklar biliyorlar ve onun için hâlâ da, Erdoğan’ı eleştiriyorlar; Türkiye’yi kendi istedikleri noktaya onun yüzünden getiremedikleri için..

Korkan ve korkutanların kim ve korkulanların ne olduğunun yeniden düşünülmesi ümidiyle..