Kendimizle Yüzleşmek !

Bilgin Erdoğan

VAN 23.09.2017 10:59:45 0
Kendimizle Yüzleşmek !
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Yüzleşmek ,bireylerde olduğu gibi toplumların da ıslahında geçerli bir yasadır. İnsan bilgisizliğiyle yüzleşmeden bilgi sahibi olamaz zaaflarıyla yüzleşmeden kendisini ıslah edemez mesela.

 

 Bu durum sosyolojik yapılar için de geçerlidir. Kendi eksiklikleriyle yüzleşmeyen sosyolojik yapılar kendilerini de inşa edemezler. Bu sebeple gelenekçilik ve muhafazakarlık bir toplumu için için çökerten bir nevi sosyal zehir gibidir. Zira onlar sorunlarla yüzleşmek yerine onları bastırmayı ve konuşacak bir şey olmadığını düşünürler. Milletseverliğin kanatları altındaki kibir uru gibidir bu durum. 

 

Oysa ki en uygun olan kendimizle yüzleşmektir. Biz nerde hata yaptık? sualini sorabilmektir mühim olan. Bu sebeple mesela bir memleketin hapishanesindeki mahkumları tanımak o cemiyetin sosyal veya ekonomik sorunlarıyla yüzleşmek gibidir.

 

Birde medeniyetlerin kendileriyle yüzleşmesi gerekir. İslam dünyası kendisiyle yüzleşmelidir mesela. Biz nerde hata yaptık? Bu hal neyin nesi? Neden bu halde bu ümmet? 

 

Bu sorular samimiyetle sorulduğunda problemin sadece düşmanlarımızda değil kendimizde de olduğu görülecektir. Sorunların sadece ekonomik ve siyasi değil teolojik ve epistemolojik olduğu da görülecektir. 

 

Amerikan hapishaneleri labaratuvar gibidir benim nazarımda. Bir avuç hapishanede ekseriyeti içerde müslüman olmuş müslüman mahkumlar nasıl oluyorda hiziplere, mezheplere ve meşreplere ayrılarak birbirlerini yiyorlar. Bunları da acaba emperyalistler mi parçala ve yönet prensibiyle birbirine düşürüyor? Hayır hayır dostlar ! Kaynaklarda bir sorun olduğunu kabul etmek zorundayız. 

 

Kur’an’dan ve akıldan ,fıtrattan ve vicdandan beslenmeyen bir din parçalamaya ve hizipleştirmeye teşvik eder 15 yıllık hapishane eğitmenliğimde ben kendi değerlerimle yüzleştim. Sonuç olarak geldiğim nokta İslam mabedindeki bu yangının ivedilikle söndürülmesi gerektiğidir..

 

Yeni müslüman olmuş bir Amerikalı mahkumla konuşuyordum. Bir sene önce müslüman oldum ama kafam çok karıştı dedi. Bir taraftan Selefiler diğer taraftan Habeşiler bir başka taraftan sufiler öbür yandan başkaları birbirlerini çekiştiriyor.. 2100 kışlık hapshanede yaklaşık 550 müslüman var ve tablo bu.. Bu arkadaş daha önce ailesinden dolayı Yehova Şahidiymiş.. Kafam karışık diyordu.. Kendisine kimseye kulak asmaması gerektiğini dinini sadece Kur'andan alması gerektiğini ifade ettim. Hakikat sadece Allahtan gelir. O da mübin olan kitabımızla mukayyettir.

 

Uzun yıllardan beri bana soğuk olan bir mahkumla olan diyaloğumu aktarayım. Kendisi siyahi bir müslüman. İsmi Muhammed olduğundan sonradan değil belli ki en az bir göbek evveline dayanan aileden gelen bir İslami geçmişi var. Soğukluğunu bildiğimden gözünün içine bakarak selam verdim.

 

-Selamun aleyküm Muhammed !

- Ve aleyküm ..

- Bir saniye niçin ‘ve aleyküm selam’ demiyorsun?

- Demek istemiyorum

-Yani arkasında namaz kıldığın bir adama Yahudilere selam verildiği gibi mi veriyorsun

- Sen benim nazarımda ehli bid’atsın. Sakallarını uzatıp paçalarını topuğunun üstüne getirseydin sana sarılmak bile isterdim

- Bu konuyu seninle tartışmayacağım lakin aynı kıbleye yönelmemiz,müslüman olmamız yeterli değil mi?

- Yeterli değil. Bu hatayı yapman ve ısrar etmen Rabbin lanetlenmesine sebep. Benim de sana soğuk olmam gerekiyor.

- Peki sen müslümansın ve belli ki bir suç işlediğin için gelmişsin. Ben seni bağrıma basıyorum da sen niye düşman gibi mukabele ediyorsun selamıma

-Ben bir kere hata yaptım ama sen her gün buna devam ediyorsun. Ben yedi yıldır hapishanedeyim ve sürekli sakallarını kısaltıyorsun. Bu kabul edilemez.

- Peki benim de senin gibi Kur’anı ve resulullahi ve yine sahabeyi takip ediyor olduğumu söylemem bir şey ifade etmiyor mu?

- Sen selefimisin?

-Ben müslümanım. Rabbim bana bu sıfatı vermiş. Yeterli değil mi?

-Yeterli değil

-Kim diyor yeterli olmadığını

- Selefi şeyhlerimiz.

-Peki ya onlar yanlış diyorsa

-Onlar yanlış demezler

-Sen onlardan birisiyle hiç görüştün mü?

-Hayır

-Karşında ben varım, yıllardır hutbesini ve derslerini dinlediğin. Neden tanımadığın insanların peşine gidiyorsun

-Onlar alimlerin varisleri.

-Peki diğer selefiler selamımı alıyorlar sadece sen mi doğru yaptığını düşünüyorsun.

- Onlar ne yapıyor ben bilemem ben kendi yaptığımdan sorumluyum.

-Sen de sevmediğim şeylerden biri de müslümanlar dışındakilerle de konuşuyorsun.Mesela birisi dinden çıkmıştı hala onunla irtibatta olduğuna şahit oldum .Oysa ki o artık mürted oldu.

-Çünki onlara merhaba deyince tebessüm edip karşılık veriyorlar bundan dolayı olabilir mi Muhammed? Dinden çıkanlara gelince onları yeniden kazanmamız gerektiğini düşünüyorum.

-Onlarla iletişimde olman doğru değil.

-Niçin?  Allah resulü amcası Ebu Taliple iletişim halinde değilmiydi?

-Benim seninle bu kadar konuşmam dahi uygun değil. Çünki sen bu dinde ehli bid’at kabul ediliyorsun.

-Dinde zorlama yoktur tercih senin lakin ben dilerdim ki seninle aramızdaki sorunları halledelim.

-Sen selefi olmadıkça bu mümkün değil. Çünki hadiste “Ümmetim 73 fırkaya ayrılır, onlardan sadece biri kurtuluş ehlidir” diyor.

 

-Diyelim ki bu rivayet doğru o kurtulanların sen olduğunun delili nedir.

 

Bu konuşma uzadı gitti lakin Muhammed’in içinde zerre kadar bir yumuşama hissetmedim. Ne okuduğum ayetler ne de İslam tarihinden verdiğim misaller onu tatmin etmedi.

 

Evet, bu tür diyaloglar zaman zaman yaşadığım imtihanlar. Lakin bize düşen kendimizle yüzleşmek. Bu gibi kimselerin dilinde dolaşan rivayetler ve dinledikleri anlatılardan dolayı bu ümmetin bu halde olduğunu unutmamak gerekir. Zira algı yaralı olunca düşüncenin ve hareketin yaralı olmaması düşünülemez. 

 

Evet yüzleşmek zorundayız! Kur'andan beslenmeyen ve vahye rağmen insan fıtratına ters hurafe ve batıl ile . Onlar ayıklanmadan ıslah olacak değiliz.