KANDİL BARAJI NASIL AŞABİLİR?

Doç. Dr. Ali Kemal ÖZCAN

VAN 4.03.2015 00:22:39 0
KANDİL BARAJI NASIL AŞABİLİR?
Tarih: 01.01.0001 00:00
 HDP’ye barajı aştıracak bir adet doğal oy kaynağı vardır: Türk halkı. Yani Türk etnisitesinden, Öcalan’ın bölücü bir lider PKK’nin de bölücü bir örgüt olmadığına inanacak, inandırılacak olanların oyu…
Bu hedefteki felsefede; Kandil’in “Demokratik cumhuriyet, ortak vatan, milletin demokratik ölçülerle tanımlanması” perspektifinden uzak durduğu anlaşılıyor. Yığılı veriler hep-bir-ağızdan buraya işaret ediyor.
En son HDP adını verdiği bu 24 yıllık “yasal parti” geleneğinin seçimlere parti olarak girmesini Öcalan bir “zorunlu ders” olarak örgütüne verdi. Hatta bir İmralı avukat görüşmesinde, “güncellenmiş bir Kuva-yi Milliye ruhuyla” ortakvatan Türkiye’nin sentezmillet Türkiye Ulusu’nun dağına-taşına ve gönlüne-yüreğine yayılarak bir “Türkiye partisi” olmalarını salıkvereli 10 yıl oldu. Ancak “parti”nin bu dersten bir ders çıkaracağını gösteren bir emareye henüz rastlayamıyoruz maalesef. Tersine, tam tersini gösteren veriler yığını ortayerde duruyor.
Silahsızlanma çağrısı
Şimdi bu “ders”e yeni – ama çok daha tarihî ve felsefî – bir ek-ders ekledi Öcalan: “Bahar aylarında bir silahsızlanma kongresi”… Dikkatle tekrarlayalım, bir “silahlı unsurların sınır dışına çekilmesi” değil slahsızlanma… Ve bir “polit-büro” toplantısı değil bir parti kongresi ile:
“…Asgari müştereğin sağlandığı ilkelerde, silahlı mücadeleyi bırakma temelinde stratejik ve tarihî kararı vermek için PKK’yi bahar aylarında olağanüstü kongreyi toplamaya davet ediyorum.”
Bundan sonra hiç bir şeyin eskisi gibi olmayacağını söyleyebiliriz. Tam ve tek bu sebeple, HDP’nin barajı aşabilmesi için, Kandil’in pusulasını sıfırlayıp şimdiye kadar yaptığının tersinden yüklenmesi hayatîdir.
HDP’ye barajı aştıracak bir adet doğal oy kaynağı vardır: Türk halkı. Yani Türk etnisitesinden, Öcalan’ın bölücü bir lider PKK’nin de bölücü bir örgüt olmadığına inanacak, inandırılacak olanların oyu… Yani, Çözüm Süreci’ni destekleyen herkesce “manifesto” olarak nitelenen Öcalan’ın 2013 Newroz mektubundaki “Dicle ile Fırat, Sakarya ve Meriç’in kardeşidir. Ağrı ve Cudi Dağı, Kaçkar ve Erciyes’in dostudur. Halay ve Delilo, Horon ve Zeybek’le hısım-akrabadır” demesini yaşayan-yaşatan bir teori ve pratik…
Kendini bil 
Kandil’in böyle bir gündemi henüz olmadı… Ve fakat “Kürt sorunu” dedikleri gerçekte silhalı mücadele sorununu ve kendi liderliksel (dolayısıyla şahsî geleceklerinin) sorunlarını aşmak için bu gündeme hayatiyetle ve aciliyetle dönmeleri elzemdir.
Ancak bu; Ergenekon medyasınca üfürülmeye çalışılan “genç, zeki, sempatik/espritüel Kürt lideri” türü, “benim oyum partiminkinden öndedir…”, “aynaya baktığımda ‘vay be!’ dediğim zamanlar oluyor…” ve Öcalan’ın devletle ortak bir “resim” ile silahsızlanma kongresi çağrısına verdiği tepkinin “heyecan”ıyla kendini iyiden kaybederek işi “…sayın Öcalan’ın da silahsızlanma konusunda, Türkiye toplumuna bulunduğu taahhütler konusunda artık hazırlığını yapması gerekir” talimatı vermeye vardıran unsurlarla olmaz.
Yani; tek kişilik bir ada hapishanesinde 16 yıldır adeta canından yiyerek Prometheus hazırlığı yaşayan biri, Ergenekon medyasının “Çipras”a soyundurduğu böyle bir unsurun “uyarı”sıyla “artık hazırlığını yapması gerek”tiğini anlayacak! Bu sizi nereden heyecanlandırıyor ey Kandil?
Mevlana da, Socrates’in “kendini bil”ini kendi diline şöylece çevirmiş: “Binlerce kitap okusam da ‘ne biliyorsun’ diye sorarlarsa, ‘haddimi bilirim’ derim.” Çünkü bilir ki, İslam’ın altıncı şartı kendini bilmektir.
2004 Aralık’ından bu güne Öcalan’a yazdıklarımda (iki kitap olarak yayınlandı) hep “bulgurdan pirinç pilavı yapılmaz”ı açmaya çalıştım. Şimdi Kandil’e aynısını söylerim: “Nohuttan mercimek çorbası olmaz.” Doğanın yasaları gibi toplumun yasaları da zorlanmaya gelmez derim.
Mutlak iktidar
Şimdiye kadar Kandil bu “mercimek”le çalıştı ve buna münasip bir “sosyoloji” ile üç temel “potansiyel”den HDP’yi barajı aştırmaya – aslında aştırmamaya – yüklenmektedir:
6-8 Ekim “Kobané Serihıldanı” üzerinden Kürt ulsalcılığının (tırşıkçılığının) dehşetleşme ve devletleşme arzularını tahrik etme ve Kürt mağduriyetini kullanan “ezilen ulus” milliyetçiliğinin okşanması ve kışkırtılması üzerinden, bugüne kadar oy alınamamış Kürtlerden kotarılacak “milli” oylar,
Eski, yeni (paralel) ve ulusalcı Ergenekon çevrelerinin gözünü dolduracak “AKP’ye taarruzlar” temelinde faşist milliyetçilerden “ödünç”lenecek oylar,
“Cihangir solu”nun bazı kürkçülerinin Kürtçüleştirilmesi (sıfır virgüllü “potansiyel”) üzerinden çıkarılacak artı-marjinal oylar.
Ancak bu “üç kaynak”tan gelecek “hormonlanmış” oylarla geçilecek bir barajdan çıkacak bir “elektrik”, Öcalan’ın sigortasını attıracak bir alarm zili olacak ama, ne kadar bedelle zarardan dönülebileceğini veya ne kadar dönülmesinin mümkün olabileceğini şimdiden tahmin etmek mümkün değil. Onun için testi kırıldıktan sonra çocuğu dövmenin nafile olacağını en az Nasreddin Hoca kadar yaşamak gerektiği aşikârdır.
Çünkü karizmatik liderlerin cenazeleri iyi “mutlak iktidar” işi yapar. Çünkü ölüler konuşamazlar. Ve çünkü bu tarihi arkaplanı “muazzam” zengin birikimden dolayı, karizmatik liderlerin ölüsü, iktidar elitlerinin (özellikle iktidara yeni tırmanmakta olan elitlerin) en “lezzetli” tercihleridir.
Ortak vatan
Kandil’in, bu lanetli geleneğe adını eklemekten kurtulmak için silahsız-şiddetsiz, kırmasız-dökmesiz bir siyasî çalışmaya giriş yapması elzemdir. Hükümetin/Devletin “adım atma” olağan gerekçesine sığınmadan… Kendilerini bu “makul yalan”a inandırmaya daha fazla zorlamadan…
Çünkü anlayın artık: Öcalan’ın 10 maddesi “Kürt sorunu”nu çözme programı değil (içinde Kürt, anadil, demokratik özerklik vesaire geçmiyor), Türkiye’nin ortakvatanlaşması, Türkiye Ulusu’nun sentezmilletleşmesi Cumhuriyet’in demokratikleştirilmesi eksenindeki bir Dördüncü Türk-Kürt ittifakı projesidir. Dolayısıyla Kürt-Türk ilişkilerinin yeniden düzenlenmesi çerçeveli ve önümüzdeki onyıllara açılacak bir “program penceresi”dir bu sevgili arkadaşlar. “Görkem”inde gerçekleşmesi beklenip, sonrasında “zaten ihtiyacın kalmayacağı silahlar”ın bırakılacağı bir “10 şart” değil. Silahsız/şiddetsiz mücadeleyi başlatma kongresinde buluşmak üzere…
.iktibasdergisi