Kalkmalı

M. Fatih Ergenekon

VAN 15.12.2017 09:36:33 0
Kalkmalı
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Kalkmalı..  Tıpkı vahiyle kalkması gerektiği gibi. Ne diyordu ayet? “Kalk! ve Uyar!..” Bu bir emirdi dolayısıyla bir uyaran olduğu gibi uyarılanlar da olmalıydı. O halde soru şuydu: Sevgili Peygamberimiz kimleri niçin uyaracaktı? 

 

Peygamberimiz evinden başlayarak akrabalarını, arkadaşlarını, mahallesini ve kavmini uyarmıştı. Bugün bu nasıl mümkin olabilir? Evvela insanın kendisini inşa ederek ancak inşa olurken bir yandan da başkalarını inşa etmeyi sürdürerek tıpkı merhum Şeriati’nin dediği gibi. 

Ancak bu iki durum arasında bir fark gözüküyor. Ne yazık ki bugün uyarılması gerekenler müşrikler, ateistler ya da ehli kitap değil bizzat Müslümanların ta kendisidir. Vahiyle uyaran Allah Resulü ‘nün karşısında  müşrikler vardı ve müşriklerden başlamıştı, bugün ise vahiyle uyaran mücahitlerin karşılarında imanlarına şirk bulaştıran Müslümanlar..

 

Şirkin imhası ise ancak Tevhid’in ikamesi ile mümkin olabilmekteydi. Şirk pisliğinin tek bir ilacı varsa o da Tevhid idi. Şirkin ve  şirke bulaşmış olanların nasıl bir halde olduklarını ise Rabbimiz haber veriyordu: 

 

“Siz Ey İman edenler, bilin ki şirki karakter haline getiren herkes baştan aşağı pisliktir.” (Tevbe 29) O halde şirk olduğu sürece bir Medine kurulamayacaktı zira Yesrib’i Medine yapan, şirkten arındırılmasıydı. Allah resulü önce bir medeniyet kurmuş, ardından Medine’yi inşa etmişti. 

Bugün zor olan ise şirk’in Cahiliyede ki gibi açık seçik değil, hadis, sünnet, İslam kılıfları ile takdim edilmesi. Akıllara şu soru gelebilir. 

Niçin şirk konusunu toplumsal değişimin zeminine oturtuyorsunuz? 

Toplumsal duruşun, oluşumun, yek vücut olabilmenin hatta ümmet olabilmenin önündeki en büyük engel şirktir. Zira şirk kula kul ederek insanın aklını atıl bırakmakta ve insanı nesneleştirmektedir. Nesne olanlar ise başkalarının kontrolüne, güdümüne girmeye aday olduğu gibi bir süre sonra da başkalarının kumandası olmaktan geri duramayacaktır. Tıpkı celladına aşık olan Fransız kız gibi. 

 

Ümmet olarak çöküşün zemininde şirk varsa, yeniden inşanın temelinde de kaynağımızı birlemek olmalı. Ne yazık ki bugün Müslümanlar kaç parçaya ayrılmışlar sayamıyoruz. Üstelik bu durumda dahi “ümmetim şu kadar parçaya bölünecek” gibi “uydurmalar” ilave ederek mevcut durumumuzla iftihar ediyoruz.  Mezheplerimizle övünüyor, müçtehitleri savaştırıyor ve neredeyse kim kazanır diye bahisler açıyoruz. Bu mezhep bunu, şu tarikat ise şunu ne kadar tekfir ederse o kadar İslam’a sadık, o kadar cenneti garantilemekte. 

Üstelik “Allah’ın ipine sımsıkı yapışın ve ayrılmayın” (Âl-i imran 31) ayetine iman etmişken..

Hala kendimize “niçin bu haldeyiz” diye soracak cesareti (öz eleştiri cesaret işidir) bulamıyorsak Kur’an’a soralım: 

“Kendi ellerinizle yaptıklarınız yüzünden.” (Âl-i İmran 182) 

Sormakla kalmayalım, duvarlarımıza asalım, asmakla kalmayalım akıllarımıza kazıyalım, şirkle mücadeleye ve vahiyle inşa etmeye ve bir kere yaşanacak şu ömrü Kur’an’a kurban verelim. 

 

Amerika ve İsrail mi? Şeytan şeytanlığını yapmaya elbette devam edecek ancak Müslümanlar içindeki İsrailiyata ve Mesihiyata bir de şirki ekleyince Kahrolsun Amerika Ve İsrail sloganları ile Amerika ve İsrail kahrolmuyor. Evvela yüreğin ardından dilin ettiği duayı el desteklemeyince duanın hakkı verilmiyor. Suçluyu dışarda aradığımız kadar içimizde hatta kendi iç derinliklerimizde arayalım ve şu hakikati unutmayalım: 

“Hiç kuşkusuz bir toplumun bireyleri kendi iç dünyalarını değiştirmedikçe Allah o toplumun gidişatını (kendiliğinden) değiştirmez. (Rad 11)

 

Dua ile..