İslam'ın Dengeli Yapısı

İbrahim Sarmış (Misafir yazar)

VAN 1.11.2017 09:06:52 0
İslam
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Tasavvuf, İslam'ın dengeli ve vasat yapısından zühd şeklinde bir evril-meyle ortaya çıkan hareketlerle kök bulabilmiştir. Bilindiği gibi, insanın yapısında maddecilik ve maneviyatçıhk yönüne doğru sapma eğilimi bulunmaktadır. Bunun açık örneği de yahudi ve hristiyanlarda madde ve mana yönüne doğru meydana gelen sapmadır. Her iki dinin mensuplarının yaşadıkları hayat ve taşıdıkları din anlayışı bunun açık ifadesidir. Namazın her rekatında tekrarladığımız "Gazaba uğrayanlar ve sapanlar" ayeti bu sapmaya dikkatimizi çekmektedir. Tasavvuf en genelde, kendine özgü ibadet biçimleriyle dünya kirlerinden arınma ve yaratıcının bilgisiyle veya yaratıcının varlığıyla bütünleşme çabalarının adıdır ve İslam dünyasında zühd hayatı şeklinde belirginleşip, kurumlaşmaya başlayan tasavvuf, mana yönüne doğru meydana gelmiş bir sapmadır. Bunu görebilmemiz için önce İslam'ın dengeli ve vasat yapısı üzerinde durmamız gerekir, islam, insanın yapısında doğuştan varolan bu iki eğilimin arasında dengeyi sağladığı gibi, hayatının bütün alanlarında da dengeyi sağlamıştır. Bu dengenin bir tarafın lehine bozulmasını kesinlikle kabul etmemiştir. Bu denge sahibi müslümanların da yeryüzünde vasat, yani her yönü ile dengeli ve dosdoğru olan sırat-ı müstakim üzere bir ümmet olduğunu belirtmiştir. Doğru yol üzerinde her zaman bulunmak ve dengeyi kaybetmemek için daima Yüce Allah'a dua etmemizi ve ondan yardım dilememizi emretmiştir. Islam, ümmetin maddi ve manevi hayatında dengeyi sağlamış ve bu dengenin sürekli olmasını istemiştir. Yüce Allah, buyuruyor: "Böylece sizi insanlara şahit ve örnek olmanız için tam ortada bulunan (vasat) bir ümmet kıldık.

 

İslam'ın sağladığı dengeye sahip olan müslümanlar, bütün insanlar hakkında şahitlik yapacak vasat bir ümmettir. İnsanlar arasında adaleti ve hakkı gerçekleştirir, onlar için ölçü ve değerleri belirlerler. Herkesi kurtuluşa ve sırat-ı müstakime götürecek hak görüşü ortaya koyar ve örnek olurlar. İnsanların ölçü ve değerlerini, gelenek ve davranışlarım, anlayış ve düşüncelerini bu hak Ölçüsüyle değerlendirir ve yönlendirirler. Bunlardan hak ve doğru olan ile yanlış ve batıl olanları birbirinden ayırırlar.

 

Vasat olan bu ümmet; Ölçü ve değerlerini, anlayış ve düşüncesini başka milletlerden ve ideolojilerden alan yahut başkalarını taklit eden bir ümmet değildir. Onun için tek yol, sırat-ı müstakim olan Kur'an ve en güzel örnek olan Rasulullah'ür. Bütün dünya milletleri arasında doğru yolda yürüyen ve sadece Kur'an ve onu pratiğe aktarımı olan sünneti Ölçü kabul eden vasat ve dengeli bir ümmettir.

Ashab ve onların yolunda giden müslümanlar, dünya milletlerinin teveccüh ettiği ve örnek aldığı'insanlar olmuşlardır. Bizans'ta dikta ve baskı rejimi altında yaşayan insanlar, İran'da tahakküm ve vahşet yönetimi altında inleyenler, Arap yarımadasında cahiliyyetin barbarlıkları içinde cehennem hayatı yaşayanlar, kurtuluşu bu Örnek neslin yolunu izlemede bulmuş; hak, adalet, eşitlik, kardeşlik ve insanca yaşamayı bunlardan öğrenmiştir. Böylece insanlık İslam ümmetinin sırat-ı müstakim yoluna şahit olup hidayete ererken, müslümanlar da bu insanlığın herşeyine şahit olmuştur. [14]

Rabbimiz, insandaki maddi ve manevi eğilimleri dengede tutmak için kesin ölçüler ve açık hükümler koymuştur. Herşeyden önce heva ve hevesle hareket edilmemesini istemiştir. Kur'an'm hükümleri ve Rasulullah'm örnek uygulaması dururken, insanların heva ve hevesleriyle hareket etmesi şiddetle yasaklanmış ve hevesleriyle hareket edenler, "Hevesini kendisine i-lah edineni gördün mü? [15] diye kınanarak bu sapmaya dikkat çekilmiştir.

 

Hz. Peygamberin uygulamasında da bunu açıkça görüyoruz. Onun ibadetleri karşısında kendi ibadetlerini azımsayarak sürekli namaz kılmayı,oruç tutmayı ve evlenmemeyi kararlaştıran üç kişinin bu durumu Hisine ulaşınca Rasulullah onlara bu işi yasakladığını ve sünnetinden sövlemistir. Yine oruçkendisiyle ilişkilerinin kesilmiş olacağını söylemiştir. Yine oruç sapan an durmayı adamış birini gördüğünde durumunu yadırgamış ve " bırakmasını emretmiştir. Aynı şekilde bu dinle kimsenin içinve yarışacak olursa mutlaka yenik düşeceğini bildirerek[16] insanların berlenen ibadet şekil ve miktarlarıyla bağımlı kalmalarını istemiştir.

 

Yine birilerinin kendisini aşın bir şekilde övmesini yadırgayarak "Beni hristiyanların Meryem oğlu İsa'yı övdüğü gibi övmeyin" buyurmuş ve insanları aşırılıktan sakındır mıştır." Allah, kişiye gücünün üstünde bir teklifte bulunmaz. Gücünüz yettiği kadar Allah'tan korkun" gibi ayetler de insanın itidal çizgisi içinde kalması ve aşırılıktan kaçınması gerektiğini ifade etmektedir. Kur'an ve sahih Sünnet'te bunu ifade eden hüküm ve uygulamalar o kadar çoktur ki, burada kaynaklarını göstermeye bile gerek bırakmamaktadır.