IŞİD: İslamofobik Algı Operasyonu

Hamit Yaz

VAN 18.09.2014 11:24:04 0
  IŞİD: İslamofobik Algı Operasyonu
Tarih: 01.01.0001 00:00

Batı, artık İslam ile sıcak savaşa girmektense algı operasyonu, konjonktürel hamleler ve stratejik ataklarla, dolaylı olarak müslümanlara karşı asimetrik bir soğuk savaş stratejisi uygulamayı daha albenili buldu. Bu stratejik model görünürde başarılı da görünüyor. Çünkü müslümanlar, modern hayatta çoktan erimişlerdi; tabir yerindeyse  “fena fil modernite” halini alan müslümanların bu durumu, emperyal odakların işini gayet kolaylaştırdı. Çünkü diktikleri elbiseyi giydirmeye çalıştıkları müslümanlar, bu elbiseyi kendileri satın alarak çoktan giymişlerdi bile…

Dünya’nın gayr-ı meşru çocuğu Amerika ve üvey kardeşleri olan batılı emperyalist ülkeler ile Ortadoğu’nun gayr-ı meşru çocuğu İsrail’in, tehlike olarak addettikleri yegâne hedef  “İslam” …  

Kendilerini güçlü hissetmelerinin sebebi, “yegâne” hedef olarak gördükleri 1,5 milyarlık islam aleminin yapacakları zulümlere “bigâne” kalacaklarını bilmeleriydi.

İslam dünyasına en büyük zararı vermek için en ergonomik çözüm, aralarına nifak tohumları ekmek… Nifak tohumlarının yeşerebileceği en verimli toprak, mezhepsel topraklardır. Attığınız tohum anında yeşeriveriyor. Aynen öyle de yaptılar. Müslüman topraklarında ektikleri nifak tohumları, İslam topraklarını adeta  “kaktüs ormanlarına” çevirdi.

Bu tohumlardan biri de IŞİD

IŞİD, emperyal güçlerin, hegemonik iktidar alanlarına yeni zeminler kazandırmak için yapılandırılan bir virüs… Bu virüs şu ana kadar yapılan en küresel ve en yıpratıcı virüs.

IŞİD, emperyal devletlerin senaryosunu kendilerinin yazdığı, tüm rollerini kendilerinin dağıttığı ve Ortadoğu sahnesinde sergilediği bir tiyatrodur. Gaye sömürge kazanmak, Ortadoğu’nun zengin yer altı kaynaklarından pay edinmek ve İslamofobiyi küreselleştirerek güçlendirmek. Bu yönüyle IŞİD, bir “İslamofobia operasyonu”dur.

Adında özellikle “İslam” ibaresini kullanarak örgütü  “İslamcı” bir kimliğe bürümeleri tamamiyle kasıtlı. İslam adının, kesilen insan kafaları, parçalanmış cesetler ve yapılmış vahşi işklence fotoğrafları ile yan yana getirilmesi, katliamları da “Allahu ekber!” nidasıyla süsleyerek İslam adına yapıldığı imajının verilmesi tam bir “algı operasyonu”…

Batı, ortaya çıkan bu malzemeleri toplayıp İslam aleyhinde karapropaganda malzemesine dönüştürüyor ve  kanlı bir sıfat isnat etmek istediği İslam’a karşı nefret oluşturuyor. Özellikle 11 Eylül'den sonra kilitlendiği hedefi yok etmek için elinde koz olarak tuttuğu ve de  İslam'la özdeleştirmeye çalıştığı “terör” yaftasını böyle taşeron örgütler kanalıyla legalleştirerek kendisini uluslararsı alanda meşrulaştırmaya çalışıyor.

İşin rengi çoktan belli oldu bile: İslamcılık iddiasıyla Hilafet Devleti ilan eden bu örgüt, müslümanların ortak düşmanı İsrail’in kendileri için bir tehdit unsuru olmadığını aksine Hamas’ı tehdit olarak gördüklerini söylediler. İsrail de IŞİD’i bir tehdit olarak görmediğini söylüyor ve Paris Konferansında da yok…

Buyrun buradan yakın…

Bu duruş bile bazı şeyleri anlamlandırmaya yeter de artar bile…

Peki, neden Avrupa ülkelerinde bu tip virüsler çıkmıyor da sadece Ortadoğu'da ortaya çıkıyor? Neden özellikle Ortadoğu kan gölü?

Çünkü Ortadoğu’da zengin yer altı kaynakları var ve bu kaynaklar emperyalist batının iştahını kabartıyor. Dünya, artık petrol ve su savaşlarına da gebe, çünkü kaynaklar kuruyor.Ortadoğu bu yönüyle de hedefte.  Nerde bir yer altı kaynak varsa kendini güçlü hisseden herkes oraya çullanacak. Batı da “demokrasi götüreceğim” retoriği yaparak aslında açıkça “savaşı götür, petrolü getir” diyor.

Dikkat edilirse Batı, hedef bölgenin/ülkenin yönetimini kendi lehine çevirmek, coğrafyasını çıkarları doğrultusunda regüle ederek kendilerine kazanım alanı oluşturmak istediğinde, bir etiket oluşturur ve o etiketi bahane ederek planlarını uygulamaya koyar. Nedir bu etiket? Kimi zaman El-Kaide, kimi zaman IŞİD, kimi zaman zamanlı diktatoryal yönetimler vb. gibi son kulanma tarihi geldiğinde tedavülden kaldırılması gereken yapıları kullanarak amaçlarına ulaşmaya çalışır. IŞİD de bu yaftalardan biridir.

Öte yandan IŞİD karşıtlığında koalisyonlaşan devletler, geçtiğimiz gün Paris Konferansını düzenlediler. Sonuç bildirgesinde özellikle Irak’a IŞİD’e karşı insani ve silahlı yardım ve hava operasyonu kararı aldı ve hemen uygulamaya soktu.

Nedir bu sürat? Ne bu endişe?

Eğer bu tutumlarında samimi iseler, İsrail dünyanın en büyük terör devleti. Daha bir ay öncesine kadar Gazze’de binlerce insanı vahşice katletti. Neden bu ve benzeri bir koalisyon herhangi bir toplantı yapmadı? Bırakın toplantıyı neden hiçbir devlet insani yardım ve silah yardımı yapmadı? IŞİD’e gelince terör (evet terör) prosedürü uygulanıyor, İsrail’e gelince neden bu prosedür uygulanmıyor? Konu İsrail ve ABD olunca neden bu toplantılar yapılmıyor? Neden herkes sessiz? Demek bilmediğimiz (!) bişeyler var.

Müslümanları kobay olarak gören, istediği zaman vuran istediği zaman duran bu emperyal güçlere artık dur deme zamanı geldi de geçiyor bile…

Peki, buna kim dur diyecek?

Bunu karınca yuvası zarar görmesin diye ordunun yönünü değiştiren, kedisi ölen çocuğa taziye ziyaretinde bulunan, Veda Hutbesinde sırtını açıp “hakkı olan gelsin alsın” diyen adalet, merhamet ve hilm önderi bir peygamberin ümmeti yapacak.

O ümmet şuan uykuda, ama bir gün mutlaka uyanacak…