IŞİD İLE MÜCADELE VE BÖLGESEL KÜRT SİYASETİ

Galip Dalay

VAN 3.03.2015 11:24:18 0
IŞİD İLE MÜCADELE VE BÖLGESEL KÜRT SİYASETİ
Tarih: 01.01.0001 00:00
Irak, Suriye, İran, Türkiye ve diasporadaki Kürtler, IŞİD tehdidi nedeniyle sokağa döküldüler. Bu da IŞİD’i bölgesel denklemdeki Kürt siyasal tahayyülünün ortak ötekisi haline getirip ortak Kürt kamuoyunun doğuşuna zemin teşkil etti.
Kürt siyasetinin, Ortadoğu denkleminde siyasal hesapları etkilediği belli dönüm noktaları vardır. Soğuk Savaş’ın sona ermesinden sonra dünya güçlerinin Ortadoğu’yu yeniden dizayn etme çabaları, 1991-Birinci Irak (Körfez) Savaşı ve 2003-İkinci Irak Savaşı böylesi dönemleri ifade ediyor. Bu savaşlar; Kürt siyasetinin siyasal tahayyüllerini şekillendiren, Kürtlerin uluslarasın güçlerle kurdukları ilişkileri yeni bir bağlama oturtan ve bunun devamında onların uluslararası konumlanma ve algılarını değiştiren bir işlev gördü. Bu örneklerin tamamı, Ortadoğu’daki bütün Kürt aktörleri belli ölçüde etkiledi. Ama bu etki, her bir Kürt grubu ve parçası için farklı ölçeklerde gerçekleşti. Bu olayların her birinin merkezinde, Kürt coğrafyalarının sadece biri yer alıyordu. Soğuk Savaş’ın bitişini takip eden dönemde bu, büyük ölçüde Irak Kürtleri oluyordu. Diğer parçalardaki Kürtler, o gelişmelerden daha ikincil düzeyde etkileniyorlardı.
Bu minvalde, Irak ve Şam İslam Devleti (IŞİD) örgütünün Ortadoğu siyasetine yeni bir veri olarak dâhil olması, bölgesel Kürt siyaseti için yeni bir duruma işaret ediyor. İran Kürtlerini paranteze alırsak, IŞİD ile mücadele, son yüzyılda bölgedeki bütün Kürtleri birincil derecede etkileyen, onların siyasal hesaplarını şekillendirip uluslararası algılarını dönüştüren neredeyse tek ve en önemli durum. Bu mücadele, bölgesel Kürt siyasetinin sadece bugününü şekillendirmekle kalmıyor; geleceğe de önemli bir miras devrediyor.
Son yüzyılın hiçbir döneminde olmadığı kadar bölgesel ölçekte mobilize olmuş bir Kürt siyasetiyle yüzleşmekteyiz. Kürdistan kavramı ile Kürt siyasetinin statü talebi çok dinamik bir şekilde kamusal tartışmaya girmiş görünüyor. Bu talebin taşıyıcılığına namzet, bölgesel ölçekte ortak bir Kürt kamuoyu, dinamik şekilde ete kemiğe bürünüyor. Kısacası, IŞİD ile mücadele, bölgesel Kürt siyasetinde yeni eğilimlerin önünü açan bir işlev görüyor. Bu eğilimler şöyle sıralanabilir:
1) Kürt kamusal alanı: Birinci Dünya Savaşı (1914-18) sonrası çizilen sınırların Kürtleri dört farklı ulus devlet arasında bölüştürmesi, ortak bir Kürt kamuoyunun doğuşunu engelledi. Farklı parçalardaki Kürtlerin siyasal formasyonu ve kültürel gelişmişliği, içinde yaşadıkları ulus devletlerin siyasal ajandası, kültürel yapısı ve toplumsal dokusu tarafından şekillendirildi. Muhayyel Kürdistan kavramından neşet eden ortak Kürt kamuoyu ve o kamuoyu üzerinden kurulan siyasal tahayyül ancak Türkiye, İran, Irak ve Suriye ulus devletlerinin nüfuz etmediği veya edemediği siyasal ve toplumsal alanı kapsamaktaydı. Bu da sınırlı bir alana tekabül ediyordu. Buna karşın, her parçadaki Kürtlerin içinde yaşadıkları ulus devletler ile kurduğu ilişki daha sahici, daha somut, daha kuşatıcı ve daha hayata değen bir nitelikteydi.
Kürtlerin siyasal yönelimleri ve kimlikleri, bu birincil etkileşimin sonucunda şekillendiği için Irak Kürtleri, Türkiye Kürtleri, Suriye Kürtleri, İran Kürtleri tanımlamaları, Ortadoğu’daki Kürt realitesi ve siyasallığını tanımlamak açısından ortak Kürt kavramından daha elverişli ve isabetli bir yapıya sahipti. Neticede, Türkiye Kürtlerinin siyasallaşması ve kimlik inşası, onların Türkiye ulus devletiyle kurduğu ilişkinin sonucunda gerçekleşti. Bu süreçte, Kürt kimliği ve ulusal bilincinin inşasında Türkiye, Türkiye Kürtlerinin ortak ötekisi işlevini gördü. Benzer durum Irak, İran ve Suriye Kürtleri için de geçerlidir. Söz konusu devletler, o parçalardaki Kürt siyasallığı ile ulus inşa projelerinin ortak ötekileri rollerini oynadılar. Dolayısıyla, tarihsel olarak bölgesel ölçekteki Kürt kamuoyu parçalı, Kürt kimlik inşasının ortak ötekisi ise her parçadaki Kürtler için farklılık arz etmekteydi.
Bu resim, geçtiğimiz 10 yılda dramatik bir değişim geçirdi. Ortadoğu’daki Kürt siyasetinin kayıp halkası durumundaki İran Kürtlerini şu anlık paranteze alırsak, bölgedeki Kürtlerin toplumsal ve siyasal koşullarında tektonik değişimler yaşandı. 2003’teki ABD işgalinden sonra Irak, Kürt siyasallığı ile toplumsal dokusunu etkileyemeyecek kadar Irak Kürdistan’ından çekildi. Keza, Irak Kürtleri için kimlik kurucu ortak öteki işlevini göremeyecek kadar zayıflamış, siyasal kimliği aşınmış, nüfuz alanı daralmış bir yapıya büründü.
Suriye’deki iç savaşın neticesinde buradaki devlet otoritesinin, ulus kavramının, hükümranlığın ve benzeri mefhumların ya çökmesi ya da içlerinin boşalması, Suriye devletini de Suriye Kürtlerinin siyasal projeksiyonlarının merkezinden çıkardı. Suriye’nin Suriye Kürtlerinin kimlik inşasında ortak öteki olarak işlev görmesini zayıflattı. Son olarak, 2000’lerden başlamak üzere, Türkiye’de devlet ile Kürtler arasındaki ilişki, biçim ve içerik değiştirmeye başladı. Bütün aksaklıklarına rağmen devam eden bir barış sürecinin varlığı, Kürt siyasal hareketinin Türkiyelileşme projesi ile Türkiye’nin sol siyasetindeki boşluğu doldurma arzusu, Türkiye’nin de Türkiye Kürtlerinin ulus inşa sürecinin ortak ötekisi olarak konumlandırılmasını zayıflatıyor.
Yaşanan bu süreç, Kürt ulus inşa süreci veya Kürt milliyetçiliği ile alakalı bazı yeni tartışmalara yol açtı. Kürt milliyetçiliği, ortak ötekisi olmayan bir milliyetçilik olarak tanımlanmaya başlandı. Özellikle sürecin Türkiye’ye bakan tarafında, Kürt siyasetinin Türkiyelilik stratejisi, bu resmin ortaya çıkmasında önemli bir rol oynar hale geldi. Tam bu noktada, Irak’ta başlayan fakat daha sonra Suriye Kürtlerini de kapsayan IŞİD tehdidi, geçici bir süre ile de olsa bölgesel denklemde Kürt siyasetinin ortak ötekisi işlevi görmeye başladı. Ortak öteki ve tehdit algısı da ortak bir Kürt kamuoyunun doğuşuna zemin hazırladı. Modern Kürt tarihinde ilk defa bütün Kürt siyasal örgütleri, aynı tehdide yani IŞİD’e karşı mücadele etmeye başladılar.
Yine ideolojik ve coğrafi ayrımlardan bağımsız olarak, ilk defa bütün Kürt medyası ve siyasal liderleri, aynı tehlikeden bahsettiler ve ortak mücadelenin gerekliliğine vurgu yaptılar. Irak, Suriye, İran, Türkiye ve diasporadaki Kürtler, IŞİD tehdidi nedeniyle sokağa döküldüler. Bu da IŞİD’i bölgesel denklemdeki Kürt siyasal tahayyülünün ortak ötekisi haline getirip ortak Kürt kamuoyunun doğuşuna zemin teşkil etti. Ortadoğu jeopolitiğinde ciddi değişimlere kapı araladığı bir vakıa olan IŞİD olgusunun daha uzun vadeli projeksiyonlarda bir veri olarak varlığını sürdürüp sürdüremeyeceği muammadan ibaret. Her ne kadar IŞİD olgusunun Kürt siyasal tahayyülü ile ortak Kürt kamuoyunun doğuşu için ifade ettiği manayı uzun vadede sürdürebilmesini zayıf bir olasılık olarak değerlendirmek mümkünse de bu olgunun orta vadede işlevini sürdüreceği öngörülebilir.
2) ‘Ortak Kürt Siyaseti’ ile ‘Kürtler Arası Rekabet’ mücadelesi: Ortak Kürt kamuoyunun varlığı, ortak Kürt siyasetinin geliştirilmesi için Kürt örgütleri üzerinde belli bir basınç uyguluyor. Bu da bütün Kürt gruplarının, sadece kendi parçalarına yönelik siyasal projeksiyon ortaya koymalarını nakıs bırakıyor; pan-Kürdist bir boyutu kendi siyasal gündemlerine dâhil etmelerini gerekli kılıyor. Nitekim geçtiğimiz aylarda, henüz yeterince olgunlaşmasa da, böylesi bir ortak Kürt siyasetinin nüvelerini müşahede ettik.
PKK/PYD’nin Irak Kürdistan’ında Iraklı Kürtlerle ortak savunma hatları kurarak Mahmur, Kerkük, Şengal gibi bölgelerde peşmerge ile beraber IŞİD ile savaşması; bunun karşılığında peşmergenin de Kobani’de PKK/PYD’nin yardımına gelmesini ortak Kürt siyasetinin güvenlik alanındaki nüveleri olarak okuyabiliriz. Fakat bu başlıkta çizilecek fazlasıyla pembe bir tablo yanıltıcı olabilir. Nasıl ki ortak Kürt kamuoyu ortak Kürt siyaseti için birleştirici rol oynama potansiyeline sahipse, aynı durum çatışma tohumlarının ekilmesine de kaynaklık edebilir. Nihayetinde, ortak bir Kürt kamusal alanı, Kürt grupların onu domine etmek için kendi aralarında daha fazla rekabete girmelerine yol açabilir.
Nitekim PKK’nin Şengal’de kantonvari bir yapının kurulması için çabalaması ve Irak Kürdistanı’ndaki etkin muhalefet açığını doldurmaya kalkışması, böylesi bir rekabeti yansıtıyor. Gelişmekte olan ortak Kürt kamuoyunun, Kürt siyaseti tarafından ortak Kürt siyaseti için bir fırsata mı dönüştüreceği yoksa Kürtler arası rekabet ve çatışmalara kaynaklık eden bir veri olarak mı değerlendireceğini ancak belli zaman geçtikten sonra görebileceğiz.
3) Kürt siyasetinin seküler kodları: Şekil kazanmaya başlayan bölgesel Kürt siyaseti, seküler karakterini kimlik ayrıştırıcı bir özellik olarak kullanıyor. Bu tavır, Kürt örgütlerinin ideolojik temelleri yanında uluslararası meşruiyet arayışlarından kaynaklanıyor. Seküler otoriterizmin, İslamcıların önemli ölçüde taşıyıcılığını yaptığı demokrasilere tercih edildiği mevcut uluslararası atmosferde bölgesel Kürt siyaseti, seküler siyaseti sayesinde Batı nezdinde daha meşru ve tercih edilir bir aktör hüviyeti kazanmayı umuyor. Bu algının, istediği askeri teçhizat ve siyasal desteğin kapılarını ona açacağını tasarlıyor.
Lakin mücadele ettiği yapıların hepsinin İslami referanslı olması, bunların kullandığı dil ve argümanların kendi toplumsal tabanında da karşılık bulduğu algısı, bölgesel Kürt siyasetinin de İslami temaları yoğun şekilde kullanmasına yol açıyor. Fikri öncülüğünü PKK’nın lideri Abdullah Öcalan’ın yaptığı Demokratik İslam Kongresi ile Irak Kürdistan’ındaki siyasal temsilcilerin kamusal söylemlerinde İslami temaları ve dili daha yoğun kullanmaları, Kürt siyasetinin bölgesel denklemde kendisini İslami dilin getirdiği siyasal avantaj ile toplumsal meşruiyetten mahrum etmek istemediğini gösteriyor. Yani ölgesel Kürt siyaseti, İslam’ın diliyle de ilişkiye geçmiş bir sekülerizmi siyasal bir ayraç olarak kullanıyor.
Hülasa, IŞİD ile mücadele, Kürt siyasal tarihinin önemli bir dönemecini teşkil ediyor. Ortaya çıkan bu yeni durum, hem Kürt siyasal tahayyülünü hem de Kürt jeopolitiğini biçimlendiriyor. Ortak bir Kürt kamuoyunun siyasal tahayyülü olarak Kürdistan, Kürt gruplarının siyasal diskuruna hiç olmadığı kadar girmiş bulunuyor. IŞİD, mevzu bahis ortak Kürt kamuoyu üzerine bina edilmiş Kürdistan’ın ortak ötekisi olarak temayüz ediyor. Bu kamuoyunun bölgesel ölçekte ortak bir Kürt siyasetine mi kapı aralayacağı yoksa Kürtler arası yeni bir rekabeti mi tetikleyeceğini Kürt siyasal aklının basireti belirleyecek.
.iktibasdergisi.El-cezire/ Galip Dalay