İran’a nerden ve nasıl bakmalı

Abdullah Şanlıdağ

VAN 8.01.2018 09:58:10 0
İran’a nerden ve nasıl bakmalı
Tarih: 01.01.0001 00:00
 İran İslam İnkılabı’nın manevi mimarı Humeyni’nin ülkesi ne alemde? İran’da neler oluyor? İran’da yaşanan hadiseler, gerçekten molla rejiminden ve muhaliflerin isyanından mı besleniyor? Yani İran’daki hareketliliğin adresi sadece İran mı, ABD ve diğer batılı ülkelerin burada bir rolü var mı?

Amerikan emperyalizmine karşı 1979’da Humeyni’nin ve Kum kentindeki ulemanın gayretleriyle şekillenen İslam devrimi, o yıllarda dünya Müslümanlarının sevinç ve gurur kaynağı olmuştu. Aradan geçen yıllar, İran’daki uygulamalar umudumuzu yeşertmedi. Hele ki Suriye’de sicili iyice bozulan İran’ın mezhepsel ve çıkar hesaplarında koşup Şiiliği empoze etmeye çalışması, kucaklayıcı olmaması Müslümanları derinden etkiledi. Şahsen bendenizin İran’dan çok beklentisi vardı lakin tün umutlarımı çoktan yitirdim. Amma velakin tüm bu olumsuzluklara rağmen İran’ın Trump eliyle terbiye ve dizayn edilmesine gönlüm razı olmaz. Dolayasıyla İran’daki gelişmeleri yakından takip etmekte ve olayları sağlıklı okumada fayda mülahaza ediyorum. 

ABD Başkanı D. Trump, ülkesinin statüsünü korumak için Hindistan’a oynuyor. Arap ülkelerini de arkasına alarak İran’daki rejimi çökertmeye çalışan ABD’nin burnunun çırpılması gerekiyor. Suriye ve Ortadoğu konusunda İran ve Rusya ile geliştirdiğimiz müspet ilişki Trump ve avenelerini rahatsız etmiş olmalı ki; önce Kudüs’ü İsrail’in başkenti olarak tanıdıklarını ifade ettiler, akabinde ise İran’ı karıştırmanın yollarını aradılar. Kudüs meselesi, dik duruşu ile gönülleri fetheden Cumhurbaşkanı Erdoğan sayesinde halledildi. Evet, İran’da, zahirde İran/Meşhed’te ekonomik krize tepkilerle başlayan ve hükümet karşıtı protestolara dönüşen gösteriler yayılıyor. Buna karşın İran otoritesi protesto gösterilerine karşı sert önlemlerden kaçınıyor. Neticede mitingler yüzlerce küçük kasabaya yayılmıştır lakin birkaç yüz çoğunlukla işçi, çiftçi ve işsiz  protestocuyu kapsıyor. Yine zahirde (ABD’yi hesaba katmaz isek) direniş hareketini düzenleyen ve yürüten bir lider bulunmuyor. Sokakların kitlesel isyanlarına benzeyen hareketlilik bastırılırsa, arkasında Batı’nın siyasi, ekonomik hesapları yoksa sorun büyümeden çözüleceğe benziyor. İran, protestoların sorumluluğunun ABD’ye ve bazı hükümetler ile medya desteğine ait olduğunu deklare etti, biz de aynı görüşteyiz.

Esasen her şey ABD-Rusya arasındaki güç dengesini belirleyecek Ukrayna’nın; Baltık’tan Karadeniz’e ve Hazar’a kadar bölgedeki rolü ve Ortadoğu’da güç dengesini belirleyecek olan İsrail-Filistin arasındaki muhtemel bir barış ve  bölgedeki gereksinimleri üzerinden neşet ediyor denebilir. İran’a Uluslararası Atom Enerjisi Kurumu’nun nükleer programına ilişkin raporunun ardından Güvenlik Konseyinin ilave kararları ile yaptırımlar uygulanıyor. İran’da petrol çok önemli, gelirinin büyük çoğunluğu petrolden sağlanan ülkede yaptırımların en önemlisi, Merkez Bankası işlemlerinin askıya alınmasıdır. İran, ihracat ve ithalat yaptığı ülkelerle bağı koparılarak, muhaliflerce de itibarsızlaştırılarak çökertilmek isteniyor. Trump’a göre İslami rejimin bitirilmesi gerekiyor. Bu bağlamda Cumhurbaşkanı H. Rouhani ile dini liderler arasında nifak tohumları saçılmaya çalışılıyor. İran mevcut durumda üçe bölünmüş durumda: Dini lider A. Hamaney’in İslam Devrimi Güçleri, Cumhurbaşkanı H.Rouhani’nin Devrimci Güçleri ve eski Cumhurbaşkanı M. Ahmed-i Nejad’ın Güçleri. Yani diyebiliriz ki İran’daki sorun hem ideolojik, hem kişisel hem de uluslararası odakların hesaplarından kaynaklanan karışıklıkla çalkalanıyor. Eğer kısa sürede sorunlara kalıcı çözümler üretilmez ise, şu dört temel üzerinden yürüyen hastalık kangrene dönüşebilir. Görebildiğimiz kadarıyla İran halkının gözünde devletin yönetim sisteminin meşruiyeti tartışılıyor. Devlet şuanda acze düşmüş, etkinliğini yitirmiştir. Siyasiler arasında birlik-dirlik bozulmuş, istikrar çatırdamaktadır. Devlet acze düşerse, otorite boşluğu doğar, muhalifler de isyan etmeye başlar. 1979 yılında Şah Rıza Pehlevi’yi gönderip Humeyni’yi başlarına taç eden İranlılar İslam Cumhuriyetine geçiş yapmışlardı. İran halkı, şimdi yeniden özgürlükleri için sokaklarda. Ancak bu sefer “İslam Cumhuriyeti istemiyoruz” sloganlarıyla yürüyorlar, sokaklarda taşkınlık yapıyorlar, daha da vahim olanı doğrudan İslam’a muhalif seslerini yükseltiyorlar. 2009’daki kitlesel protesto gösterilerinde bulunan insanlara İslam adına şiddet uygulayanlar, göstericileri İslam adına öldürenler, şimdi oturup nerede hata yaptıklarının muhasebesini yapmak zorundadırlar. İnsanların özgürlüklerini gasp eden, çığlıklarına kulak tıkayan, kendileri zevk ve safa içerisinde iken mustaz’af çoğunluğun perişanlığını görmezden gelenlerin bugünkü tablo karşısında tefekkür etmeleri gerekmez mi? Umarız ulema ve siyasiler, İran’daki hareketliliği, özgürlük taleplerini dış güçlere ve ajanlara bağlayarak kendi süfli saltanatlarının arkasında durmazlar ve İran için bir şeyler yaparlar. 

YENİ AKİT