İran Karizma Çizmeye Devam Ediyor

Ömer Naci Yılmaz

VAN 9.01.2018 10:25:37 0
İran Karizma Çizmeye Devam Ediyor
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Tarihler 4 Kasım 1979’u gösterdiğinde sabah namazından çıkan üniversiteli gençler, ABD’nin Tahran Büyükelçiliği’nin önünde toplanmış gösteri yapıyordu. Olaylar ABD elçilik personelinin rehin alınmasına dönüştü. Dönemin ABD başkan Jim Carter 24 Nisan 1980’de personelini kurtarmak için askeri operasyon düzenledi; başarılı olamadı. Bu sırada 8 askerini de kaybetti. Bu başarısız operasyon Jim Carter’in siyasi olarak bitişinin de başlangıcı oldu. Rehin tutma olayı tam 444 gün sürdü. 20 Ocak 1981 tarihinde yemin ederek göreve başlayan Ronald Reagan tören sırasında Tahran’daki elçilik personelinin serbest bırakıldığını ve onları taşıyan uçağın İran’dan havalandığını duyurdu. 444 gün boyunca tüm diplomatik girişimler sonuçsuz kaldı. Jim Carter koltuğundan oldu. ABD kurulduğu günden beri böyle bir karizmatik çizik yememişti. O gün çizilmeye başlayan karizma halen de çizilmeye devam ediyor. Gezi olaylarında bir çizik, 15 Temmuz hain darbe girişiminde bir çizik, Kudüs meselesinde bir çizik, İran’ı karıştırma meselesinde yine bir çizik. Bu çizikler inşallah siyasal şeytanın ve dostlarının sonunu getirecektir.

 

Müslümanlardan ve Ortadoğu’dan elini çekmek istemeyen dünya şeytanları bu kez İran’da devreye girdi. 2017 sonlarında İran’da oluşturulmak istenen kaos, olayların birinci haftasında durulmuş gibi görünüyor. Zaten devlet olmanın gereği de bunu gerektiriyordu. Büyükler söylerdi: “Dünyada iki buçuk devlet var. Biri İran, diğeri Türkiye ve buçuk olan da Mısır.” Kendilerince yerli hainler eliyle Mısır’ı dönüştürüp kendi emirlerine almayı başardılar. Sırada Türkiye ve İran var. Zaten İslam coğrafyasında meydana gelen olayların tamamının arka planında bu iki ülkeyi kıskaca almak vardır. Oralarda başlatılan ve yaşanan olaylar Türkiye ve İran’a sıçratılacak ve istedikleri dönüşümü sağlayacaklardı. Bunu ilk önce ‘Gezi Olayları’ ile Türkiye’de tecrübe ettiler; ancak başaramadılar; ancak vazgeçmediler, 15 Temmuz hain darbe girişimini gerçekleştirdiler, yine başaramadılar.

 

Müslümanlar kendilerine bir gelebilse, bir uyanabilse ülkelerine yönelik planlanan tüm oyunları bozacaktır. Gezi olayları masum üç-beş fidan veya ağaç olayı değildi.

 

Gezicilerin taleplerini hatırlıyor musunuz? Yavuz Sultan Selim Köprüsü yapılmasın. Üçüncü Havalimanı yapılmasın, Marmaray yapılmasın. Tarihi Topçu Kışlası yapılmasın. Atatürk Kültür Merkezi yeniden yapılmasın. Başta Taksim Meydanı, Kızılay Meydanı ve ülkenin tüm meydanlarında 1 Mayıs Kutlamalarının yapılmasına izin verilmesi vs. Ağaçla ilgili en ufak bir talepleri yoktu. Sorsan ağaç için yola çıkmışlardı… Bunu görmek için çok zeki olmaya gerek yoktu. Kimler bir araya gelmişti, onlara doğru yerden baktığımızda yapılmak isteneni çok rahatlıkla anladık ve gördük. Aydın, entel ve münevver geçinen birçok aymaz ne yazık ki bunu anlamaktan bile acizdi. Tabi ki bu kadronun son transferleri ise anlı şanlı siyasetçilerimizdi. Onlar da bunu göremedi. Her türlü değerimizin en azılı düşmanlarının 2019 için içimizden devşirmek istedikleri de ona yamaklık yapanlar da maalesef göremediler, görmek istemediler. Benim bir özgül ağırlığım var diye böbürlenen aymazımız da maalesef göremedi. Hükümet üzerinden milletimize ve ülkemize oynanmak istenen oyunu anlayan, gören ve gerekli müdahaleyi yaparak bu badireyi anlatan yine Reis oldu. Gezi olaylarının bertaraf edilmesi emperyalistlerin tüm oyunlarını deşifre etti. Gezi bu manada bir ders oldu. Bu dersi başarı ile tamamlayanlar 15 Temmuz darbesini savuşturmayı da başardılar. Türkiye’de bu başarılırsa başka yerde neden olmasın? İşte İran bunun ikinci örneğidir. Kendi iç meselelerini, taassubi anlayışlarını bir kenara bırakmayı başardıkları takdirde üzerlerinde oynanmak istenen oyunu fark etmeleri de, bozmaları da, şeytanların karizmalarını çizmeleri de kaçınılmazdır.

 

İran’ın karıştırılmak istenmesinin bize ve ümmete verdiği bir takım dersler elbette vardır. Zaman zaman kızdığımız, eleştirdiğimiz konuların varlığı İran’a yapılmak istenenlere kayıtsız kalmamızı getirmez, getirmemelidir. İran’ın güçlü bir İslam ülkesi olması ve son zamanlarda Türkiye ile yakınlaşması şeytanları elbette rahatsız etmiştir. Bu manada medeniyetimizin yürekleri kuşatan köklerine doğru yönelişimiz birilerini elbette rahatsız edecektir. Biz de rahatsızlık vermeye devam edeceğiz. Diplomasinin son yıllarda geldiği önemli nokta ise ne olursa olsun komşularla iyi olmaktan başka çare olmadığı gerçeğidir. Güvenlik denilen çember ancak bu şekilde garanti altına alınır. Bunu başardığımız takdirde terör örgütleri ve onların ağababaları da avucunu yalar.