İnsan Vahiy ve Eğitim

Sevtap Mendi

VAN 15.11.2017 08:54:55 0
İnsan Vahiy ve Eğitim
Tarih: 01.01.0001 00:00
 ‘’Allah’ı unutan ve bu yüzden Allah’ın da onlara kendilerini unutturduğu kimseler gibi olmayınız’’(Haşr-19)

 

Kur'an'da insanın Allah’tan uzaklaşarak Allah’a yabancılaşması ile kendisine yabancılaşması bir tutulmaktadır. Allah’a ve kendisine yabancılaşan insan, hayatını hangi değerler üzerinde inşa etmesi gerektiğini bilemez. İnsanın yaşam gayesi doğru tanımlanamadan insanın selameti de doğru tanımlanamaz. Bu noktada insan, hangi inanç sistemi, hangi ideoloji ile tanımlanmalı sorusunun tek cevabı;  insanı yaratan ve insanı en iyi bilen Allah’a ait olmalıdır.

 

İnsanı yalnızca fizyolojik ihtiyaçlarına göre tanımlayan modern medeniyet mimarisi insanı, kendi deha silahını kendisine çeviren, maneviyatını katleden ve materyalizme kurban eden bir ağın içine hapsetmektedir. Çağımızın örgün eğitim sistemleri ve materyalizme dayalı ideolojik yapıları egoların tanrılaştırıldığı, individüalizmin (bireyciliğin) hakim olduğu toplumların oluşumuna zemin hazırlamaktadır. Haz ve çıkar merkezli bu tip toplumlarda toplumun huzuru bireysel hedonizme feda edilmekte ve insanı insan yapan ahlaki değerler yok sayılmaktadır.

 

Duygusal coşkunluğun baskın olduğu mistik eğilimli dinler ise insanın bilincini ve özgür iradesini dumura uğratan, sorumsuz, kaderci insanı hayatın gerçekliklerinden koparan ve aklı uyuşturan bir afyon etkisine sahiptirler.

 

Oysa insan materyalizmin tabiat determinizminden ve mistik dinlerin ilahi determinizminden bağımsız bir varlıktır çünkü insan bu dünyada olmuş bitmiş değil olmakta olan bir tür olarak tekamül yolculuğunda bulunmaktadır. Kur'an'da insanın yaratılışı ile ilgili elementer bir aşamadan başlayarak manevi yaratılış aşamasına kadar geçen bir süreçten bahsedilir.

 

‘’Hani bir zamanlar Rabbin meleklere demişti ki: bakın Ben süzme, kurumuş, ses veren bir balçıktan; özgün bir biçim almaya elverişli, tabiatı değiştirilmiş, koyu ve yoğun bir çamurdan bir beşer yaratacağım; izleyin, ne zaman ki onu şekillendirmeyi(tesviye) tamamlar da ruhumdan üflersem derhal secdeye kapanın’’(15-28,29)

 

Ayette insanın biyolojik olarak çamurdan yaratılmasına yani çamurda bulunan su ve organik elementlerin insan fizyolojisindeki kimyasal bileşenler ile aynı olmasına atıf yapılırken; manevi aşamada ruh üflenmesi işleminden bahsedilmektedir. Beşerin, tesviye işlemi ardından üflenen ruh ile akıl, vicdan, irade özelliklerini kazanarak yaratılış amacını gerçekleştirebilecek soyut bir donanıma kavuşması söz konusudur.

 

Allah şaheseri olan insanı yaratılış amacını gerçekleştireceği tekamül yolculuğunda başı boş bırakmamış, gönderdiği vahiy ve peygamberleri ile ona yol haritasını da sunmuştur. Allah’ın son mesajı olarak Kur'an, insanı hem bu dünya, hem de ahiret istikbaline hazırlayan muhteşem bir ilahi eğitim müfredatıdır. Bu ilahi müfredatın başöğretmeni ise sevgili peygamberimizdir.

 

Arayış anlamındaki Hira Dağında sevgili nebiye ‘’yaratan Rabbin adıyla oku’’ ayetiyle verilen ilk talimat hayatın her alanına dair her şeyi Allah’a referansla okumaya dayanan bir eğitimin şifresini sunmaktaydı. Vahyin inmeye başlamasıyla artık ömrünün sonuna kadar yoğun bir ilahi eğitim ve öğretim programına tabi olan Rasulullah, Rahman ve Rahim(özünde ve işinde merhametli) olan Allah’ın bilgilendirmesi ile alemlere rahmet olacak bir şahsiyet kazanacak ve tüm insanlığa rol model olacaktı.

 

Günümüz Müslümanlarının peygamberimizin örnekliğinden oldukça uzak bir yaşam tarzına sahip olmalarının en önemli nedeni, Kur'an-ı anlaşılmadan okunan bir mushafa, dokunulmaz kutsal bir kitaba çevirmiş olmalarından kaynaklanmaktadır. Halbuki, Kur'an insanın hayatına dokunabilmesi için hakkı batıldan ayıran bir hayat kitabı olarak insanlığa gönderilmişti. İnsanın yaşamını anlamlandırmada niçin sorularına ilahi cevapların verildiği Kur'an-ı, tilavetten kırata, tecvitten tertile ve lafızdan manaya yönelik bir okumaya dönüştüremedikçe ahlaksız ve pasif Müslüman imajına dair olumsuz sonuçlar da değişmeyecektir.

 

Müslümanlar olarak yaşadığımız çağı ıskalamamak ve insani bir medeniyet kurabilmek için öncelikle taklidi, ezberci bir imandan sorgulayabilen,  mümeyyiz akılla hareket edebilen tahkiki sağlam bir imana kavuşmamız elzemdir.

 

Yeni nesilleri deizme, ateizme sürükleyen nihilizm çıkmazından ve hurafelerle yaşanan sefalet dindarlığından ancak vahyin akletmeyi önceleyen ahlaki ve vicdani değerleriyle korunabileceğimizi anlamamız yeterlidir.

 

Böyle bir uyanışın ve dönüşümün devletin hem örgün eğitim kurumlarında, hem diyanetin Kur'an kurslarında, hem de yaygın eğitim alanlarında gerçekleşebilmesi için canla başla mücadele edilmesi gerekmektedir. 

 

Aksi takdirde emperyal güçlerin tahakkümüne boyun eğen, yaşadığı topraklara bile sahip çıkamayan, ihtiyacını üretemeyen, sömürülen ve cehalete mahkum edilen islam dünyası portresi değişmeyecektir. Aklın ve vicdanın yolu birdir, bu yolda buluşabilmek umuduyla inşallah…