İnceldiği yerden kopar mı?

MehmetAcet

VAN 4.12.2017 09:02:43 0
İnceldiği yerden kopar mı?
Tarih: 01.01.0001 00:00
 
Altıncı dalga kıyılarımızı vuruyor.

Olmakta olan bu.

New York’taki Manhattan Mahkemesi’nde devam eden Zarrab duruşmasını, CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu’nun, bu davaya acemice senkronize olma çabasını, başka bir mantıkla izah edemeyiz.


İlk 5 dalganın neler olduğunu biliyoruz.

Ama yine de sayalım.

Sırasıyla gidersek, 7 Şubat 2012’de yapılan MİT operasyonu, Haziran 2013 Gezi kalkışması, 17/25 Aralık, Ekim 2014 Kobani eylemleri ve 15 Temmuz girişimi…

Bu sıralamayı ezbere biliyoruz artık.

Ya da şöyle diyelim:

15 Temmuz darbe kalkışması başarısız olduğu günden beri herkes birbirine “Sırada ne var” diye sormuyor muydu?

Sırada böyle bir şey varmış işte.

İYİ HABER: ARTIK MUHALİFLER DE OPERASYONU GÖRÜYOR

Meselenin sevindirici tarafı şu:

Artık AK Parti çevreleri dışında da bu yürüyen sürecin Tayyip Erdoğan üzerinden Türkiye’yi dizayn etme niyetiyle ilerlediğini gören sesler yükselmeye başladı.

MHP lideri Bahçeli’nin yeni pozisyonunu biliyoruz.

İki ay kadar önce partisinin MYK’sını toplayıp “Zamanında Erdoğan bana çok laflar etti, o bana hakaret etti, ben ona hakaret ettim. Ama bu farklı bir şey. Cumhurbaşkanı üzerinden Türkiye’yi hedef alıyorlar” dediğini, kendisinin bu sözlerinin partililerce alkışlanarak sahiplenildiğini bir yazıda aktarmıştım.

Manhattan duruşmasına karşı, normalde muhalif çizgide yer alıp da, bu işin operasyonel kısmını fark edip daha ılımlı bir pozisyon alanları da görüyoruz.

Bunu değerli buluyorum.

HER YERDE HER KONUYA ERDOĞAN’I KARIŞTIRMAK İSTİYORLAR

Mesela, CHP’li Şükrü Elekdağ’ın sözlerini buna örnek gösterebiliriz.

Ne demişti:

“Dışişleri Bakanlığı’na girdiğimden bu yana 65-66 yıl geçti. Bu dönem zarfında ben hiçbir zaman Türkiye’nin veya bir Türk liderinin Amerikan ve Batı medyası tarafından bu kadar ortaklaşa bir bombardımana tutulduğunu görmedim bu güne kadar. Söz vermişler gibi.”

Elekdağ’ın sözlerinden bir aktarım daha yapalım:

“Hedef İran değil. Hedef Erdoğan. Bunu kabul edelim, hazırlanalım. Ankara zaten bunu hissetmiş durumda. Buraya gelmeden önce NBC News’ü okudum. Şimdi her yerde, her konuya Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı karıştırmak istiyorlar.”

Şükrü Elekdağ’dan örnek verdim ama muhalif çizgide yer aldığı halde bu işi tam da onun gördüğü yerden görenlerin sayısı az değil.

Bugüne kadar ‘yeminli muhalif’ çizgisinde yer alıp da, Zarrap meselesinin operasyonel boyutunu görüp dillendirenleri televizyon ekranlarında, gazetelerde görmeye başladık.

Bu iyi bir şey.

“DÜNYA ABD’DEN İBARET DEĞİL”

Geçen haftadan bir anekdot.

Cumhurbaşkanı Erdoğan bu aralar partisinin milletvekilleriyle gruplar halinde toplantılar yapıyor.

Toplantıların amacı, vekillerin seçim bölgelerinde olup bitenleri Erdoğan’a anlatması.

Ama doğal olarak herkesin aklında Zarrab davası var.

Bu toplantıların ilkinde AK Parti Adıyaman Milletvekili Adnan Boynukara konuyu açınca, Erdoğan şu sözleri sarf ediyor:

“Davadan ne çıkarsa çıksın, Türkiye doğru olanı yapmıştır. Savunmada kalacak halimiz yok. Dünya, ABD’den ibaret değil.”

Meselenin bam telini tam da burası oluşturuyor.

ABD Dışişleri Bakanı Tillerson’ın “İran ve Rusya, Batı toplumlarının sağlayabileceği ekonomik ve siyasi faydaları Türk toplumuna sunamaz” derken aklından geçenler, Erdoğan’ın “Dünya ABD’den ibaret değil” sözüyle doğrudan kesişmiyor mu?

Peki, bu sözleri Tillerson’ın Türk halkı için beslediği ‘hayırseverlik’ duyguları bağlamında göreceksek, ABD’nin bir taşeron üzerinden Türkiye’de darbe yaptırmaya çalışmasını, Türkiye’yi bir iç savaşa sürükleme çabasını, ülkenin güneyinde bir PKK devleti kurmaya çalışmasını, devamında da bu devleti Türkiye topraklarına taşıma niyetlerini nereye oturtacağız?

MALİYET HESABINI İKİ TÜRLÜ YAPMALI

Artık şu soruyu sormamız gerekiyor?

Türkiye-ABD ilişkilerinin inceldiği yerden kopmaya doğru yöneldiği bir zaman diliminden mi geçiyoruz?

Bilerek söylüyorum, Batı blokunda bu soru, Türkiye’de sorulduğundan daha fazla soruluyor.

Bir örnek vereyim:

15 Temmuz gecesinin üzerinden birkaç gün geçtikten sonra Başbakan Yardımcısı Mehmet Şimşek, telekonferans yöntemiyle 800 civarında yabancı yatırımcı ile bir görüşme yapmıştı.

Darbe başarısız olunca, yatırımcıların aklında kala kala bir tek soru kalmıştı:

Türkiye/ABD ilişkileri kopar mı sorusu.

Bu soru, güncelliğini koruyor.

Biz sormasak bile, onların kafası sadece buradan çalışıyor.

Şunu da bilmek zorundayız:

Muhatap olduğumuz akıl, Türkiye’yi elde tutmanın yolunu, bu ülkeyi Ortadoğu cehenneminin bir parçası haline getirmekte görüyor.

Böyle bir durumda, ABD ile ilişkilerin kopmasıyla ortaya çıkacak maliyet hesabı kadar, kopmaması için ödenecek bedellerin de hesabını yapmak gerekiyor.