“ILIMLI İSLAM” PROJESİ’NİN ALTERNATİFİ “STRATEJİK AKIL”

ABDULLAH PAMUK

VAN 31.08.2014 10:32:28 0
“ILIMLI İSLAM” PROJESİ’NİN ALTERNATİFİ “STRATEJİK AKIL”
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Değişen dünya ve bölge şartlarında küresel ve bölgesel güçlerin stratejik hamleleri ve çatışmaları bağlamında gelişmeleri analiz etmemiz kaçınılmazdır. Aksi takdirde kaba hatlarıyla görülmesi istenen boyutlarının ötesinde IŞİD’in arkasında hangi “stratejik akıl”ın bulunduğunu ve hangi amaçlarla hareket edildiğini kavramamız mümkün olmayacaktır.
 
            Geçen ay çözüm sürecinin yansımalarından biri olan “Demokratik İslam Kongresi” (DİK)’ni “Ilımlı İslam” projesiyle ilgisi bağlamından değerlendirmeye çalışmıştık. Haziran ayının ilk yarısına baktığımızda da yine Gezi olayları ve 17 Aralık operasyonunun yansımalarını ve çözüm sürecini hedef alan gelişmeler gündemi işgal etti. Bu meyanda; Çocukları Dağa Çıkarılan Annelerin eylemlerinin “ezber bozan” boyutları, bayrak indirme provokasyonu ve Irak-Suriye eksenli devam etmekte olan gelişmeler öne çıkmaktaydı. Ancak, olayların seyri pek sürpriz sayılmasa da bölgedeki bazı gelişmelerden rahatsız olduğu bilinen malum küresel ve bölgesel güçlerin perde arkasında çok net bir şekilde görüldüğü ciddi hareketlenmeler gündemi değiştirdi… Ve, geleceğe yönelik senaryolar ve projeksiyonlarla ortalık karıştı. Ne yazık ki her zaman olduğu gibi temenniler, siyasi analizler olarak kamuoyuna sunulmakta ve tartışmalar bu düzlemde devam etmektedir.
IŞİD’ın Türkiye’nin Musul Konsolosluğunu basması ve görevlileri alıkoyması bir anlamda rehin almasıyla da Iraktaki gelişmelerin boyutları ve  krizin derinliği belirginleşmeye başladı. Sanki bölgenin yeniden tanzim edilmesi sürecinin yeni bir aşaması yaşanmaktaydı. Ciddi bir krize dönüşen bölgedeki gelişmelerin, Irak-Suriye, Yeni Türkiye’nin çözüm süreci, dolayısıyla bölgedeki petrolün kontrolü, en stratejik olanı da yeni düzen arayışıyla bağlantısı kurulmadan doğru okunması imkânı yoktur. Dolayısıyla konuyla ilgili analizimizi yaparken, kuşkusuz gelişmelerin siyasi, ekonomik ve güvenlik boyutlarını ele alacağız ancak konunun değişik boyutları ve yansımalarıyla hangi stratejik eksende ele alınması gerektiği bizce önemli ve önceliklidir…
Malum küresel güçler ve onların bölgedeki müttefiklerinin, “Ilımlı İslam” projesi ekseninde bu coğrafyaya yönelik stratejik hesapları, bu yöndeki değişim sürecinden rahatsız olan küresel ve bölgesel odakların karşı hamleleri, sürecin  açmazları nedeniyle bir fetret/geçiş dönemine girmesi ve değişik ülkelerde vizyona sokulan kriz senaryoları çerçevesinde son olayları değerlendirmek durumundayız. Değişen dünya ve bölge şartlarında küresel ve bölgesel güçlerin stratejik hamleleri ve çatışmaları bağlamında gelişmeleri analiz etmemiz kaçınılmazdır. Aksi takdirde kaba hatlarıyla görülmesi istenen boyutlarının ötesinde IŞİD’inarkasında hangi “stratejik akıl”ın bulunduğunu ve hangi amaçlarla hareket edildiğini kavramamız mümkün olmayacaktır. Dolayısıyla IŞİD adlı örgütün niteliğini, amacını, daha doğru bir ifadeyle çapını çok aşan söylemlerin ötesine geçerek kimlerle paralel düştüğünü yada hareket ettiğini öncelikle irdelememiz gerekmektedir. Tabii, gerek IŞİD’in ve gerekse arkasındaki stratejik akılın Irak-Suriye eksenindeki hangi toplumsal tabandan güç aldığını/yararlandığını hatırlamak ve “mezhep” savaşına doğru ilerlediği söylenen gelişmelerin nasıl okunması gerektiğiyle ilgili bazı hususlara da dikkat çekmek gereğini duymaktayız.
Hafızamızı tazeleyelim, ABD’nin Irak’ı işgalinden sonra, bu ülkede çoğunluğu temsil eden “Şii” unsurlar ile “Kürtler” üzerinden yeni bir rejim inşa edilmeye çalışıldı. Ve başlangıçta “Sünni” unsurlar, Saddam ile özdeşleştirilerek topyekûn Baas’çı yaftasıyla marjinalleştirildiler. Bu genellemeci ve özde stratejik hatalar içeren politika, her ne kadar ABD’nin müttefiki Yeni Türkiye başta olmak üzere çeşitli çevrelerce eleştirildiysede ancak kanlı bir süreçten sonra kısmen düzeltildi. “Sünni” unsurlarda sisteme entegre edilmeye çalışıldı ve bir süre olumlu bir hava hakim oldu. Ne var ki özellikle Maliki’nin başbakanlığında ki Irak Merkezi yönetiminin, ABD ve İran’ın dönemsel çıkarlarının kesiştiği alanı kullanarak kendi hedefleri doğrultusunda “mezhepçi” bir politika izlemesi ve (Irak içindeki bazı Şii unsurlarında muhalefetine rağmen), bunda ısrar etmesi tekrar Irak’ta kaosa neden oldu. Nitekim önce Irak Cumhurbaşkanı yardımcısı Tarık Haşimi sistem dışına itildi. Bir süre Türkiye’de yaşamak durumunda kalan Tarık Haşimi ve onun şahsında somutlaşan sorunları çözmek için Türkiye ve Irak Bölgesel Kürt Yönetimi (IBKY) nın çabaları sonuçsuz kaldı. Bu arada Irak merkezi hükümetiyle Türkiye ve IBKY’nin arasındaki ihtilaflar giderek büyüdü. Aynı zamanda Suriye’de ki kaos ve vekaletler savaşının da beslediği bu ihtilaflar, Türkiye’nin IBKY ile yakın ilişkisinin derinleşmesi ve bu ilişkinin çözüm süreciyle birlikte yenibir düzleme taşınmasına neden olmuştur. Yukarıda da işaret ettiğimiz gibi Suriye’de duraklayan değişim sürecinin Mısır’daki vahim gelişmelerle fetret dönemine girmesi, bölgede ki ilişkiler yeni bir aşamaya getirdi. Suriye’de giderek daha vahim bir hal alan durumun Irak’a da yansıması bölgedeki krizin giderek dahada büyümesini hızlandırdı. Bu arada Irak’ta Nisan ayında yapılan seçimlerde Maliki’nin başında bulunduğu koalisyonun gücünü koruması,  Irak’ta dışlanan unsurları iyice umutsuzluğa sürükledi, bir açmazla karşı karşıya bıraktı.
Maliki yönetiminin, entegrasyonist, uzlaştırıcı, merkezi güçlü ve güvenilir kılıcı politikalar yerine “Şii”-“Sünni” ve Erbil- Bağdat gerginliğinden güç alarak Irak’ı yönetmekte ısrar etmesi bir taraftan İBKY ile karşı karşıya gelmesine neden olurken, diğer taraftan da bölgedeki aşiretler, siyasi gruplar veBaas kalıntılarının oluşturduğu vasatta IŞİD’i güçlendirdi.Ve IŞİD, Irak’tan sonra Suriye’de ki bazı aşiretler ve siyasi gruplarla iş birliğine girdi. İlk bakışta şaşırtıcı görünen eylemlere imza attı. Suriye’de ki değişim yanlısı gruplarla savaşmaktan çekinmezken zaman zamanda Esad yönetimi ile paralel hareket etmekten geri kalmadı. 2013 yılına gelindiğinde ise “Irak ve Şam İslam Devleti” (IŞİD) adlı örgütlerini kamuoyuna deklere etti. Örgüt, her ne kadar Irak, Suriye, Lübnan ve Filistin bölgesindeki “Sünnileri” birleştirerek bir devlet kurmak amacında olduğunu açıklasa da aslında IŞİD’inkonjonktürel bir örgüt olduğu ve eylemlerinin arkasında küresel ve bölgesel boyutları olan “stratejik bir aklın” bulunduğu görülmektedir. Böyle bir stratejik aklın, öncelikle bölgedeki değişim sürecinden rahatsız olan ve/veya sürecin zamanlaması ve niteliği konusunda itirazı bulunan unsurlardan oluştuğu da bilinmektedir. Keza son yıllarda hem Irak’ta hem de Suriye’de Suudi Arabistan gibi ülkelerce IŞİD’in desteklendiği de çok açıktır. S.Arabistan’ın değişim sürecinden rahatsızlığı ve Irak-Suriye ekseninde ki etkisinin özellikle son yıllarda giderek arttığı da malumdur. Mısır’da “Selefi” Nur Partisi’ni doğrudan destekleyerek Mursi’ye karşı darbe ve darbeciler yanında çok net bir duruş sergileyen S.Arabistan, Irak-Suriye ekseninde de “Selefi” çizgideki örgütleri destekliyor olması, birlikte hareket ettiği güç odaklarına bakıldığında hiçde hayret edilecek bir durum olmasa gerektir. Uzun vadede bunlarla farklı stratejiye sahip olsalar da; geçiş döneminde, ABD’ de ki demokratların da Maliki’ye destek vermesi bölgede değişimci unsurların gücünü azaltmış bulunmaktadır…
Dikkatli bir göz ile bakıldığında, her türlü değişimi bidat olarak niteleyen ve modern Batı’ya karşı savaş açtıklarını iddia eden; tekfirci-mezhepçi nitelikleriyle öne çıkan grupların değişik coğrafyalarda önlerinin açılması ve zaman zaman değişik projelerle paralel bir duruş sergilemeleri doğru okunabilir.Öyle ki bu örgütler, öncelikle reaksiyoner nitelikleri, dolayısıyla düşünsel ve siyasal duruşlarıyla manipüle edilmesi zor olmayan yapılardır. Ve bunlar, ilkesel bir mücadele çizgisinden çok mücadele şartlarının vahameti ve aldatıcılığı ile kendilerini ve mücadelelerini meşru gösterme çabasındadırlar. Kullandıkları “ilkesiz şiddet”/”terör” ile de bir yandan Müslümanlar/İslam’ın imajının olumsuzlaştırılmasına yönelik algı yönetimi için gerekli malzemeyi vermekte olan, diğer yandan da örgütlenme tarzları ve itaat anlayışlarıyla rahtlıkla kontrol edilebilen örgütler olarak karşımıza çıkmaktadırlar…