II. GEZİ AYAKLANMASI VE SİYASETTE YENİ BOYUT

Türkiye siyaseti boyut değiştiriyor.

VAN 24.06.2016 12:45:28 0
II. GEZİ AYAKLANMASI VE SİYASETTE YENİ BOYUT
Tarih: 01.01.0001 00:00
 İçinde bulunduğumuz evrede, ideolojiler; çırpınacak ama eskisi gibi artık siyasette münferiden başrol oynayamayacak. Önümüzdeki süreçte bu halin dramatik öykülerine tanık olacağız. Çatı hepsini kapsadı; her dava, Türkiyelilik ve devlet bilinci altında kendine yer arayacak. Bundan sonra siyaset yolu, düz. Yolda yeni ‘siyasi obruklar’ oluşmayacak. Devasa göçük, çökme ve yarıklara rastlanmayacak. Siyaset, büyük oranda bir zemine oturdu.
 
Türkiye siyaseti boyut değiştiriyor.
Hem iç ve hem dış siyaseti kapsayan bir değişim bu.
Olumlu-olumsuz, doğru-yanlış, iyi-kötü şeklinde tanımlamadan, kendiliğinden var olan ve engellenemeyecek pratik bir gerçeklik..
İç ve dış siyasetin bir önceki boyutunda; bazı sosyal, siyasal ve psikolojik süreçler tamamlandı.
Ebedi strateji yoktur. Zaman ve şartlar ülkeyi, müdahil olunamayan koridorlardan geçirerek ‘kendi içinde yeni bir boyuta’ taşıdı.
Türkiye siyasetinin yeni bir boyuta evirildiğini anlamak; bu yeni koşullara hızlı ve sorunsuz adaptasyon sağlayacak, hayal kırıklıklarının önünü kesecektir.
Yeni Türkiye ideolojisi kendi kendini tamamladı.
Bu ülkede, tüm çatışma merkezleri tek tek harekete geçti.
Görünen-görünmeyen bütün çelişkiler deşifre oldu.
Söylenmesi gereken her şey söylendi.
Dramatik son 5 yıl, iç ve dış siyasette neyin neye tekabül ettiğini, olguların mahiyetini, misyonunu ve ufkunu açığa çıkardı.
Dış siyasette Suriye olayları, devletin yeni tanımını ve marjını belirledi.
İç siyasette; fotoğraf netlik kazandı, artık her yapı bütün çıplaklığıyla kamuoyu önünde.  Türkiye, çift kişilikleri bitirdi, herkes ‘kendi olarak’ sahnede.
Bunlar, Türkiye siyasetinin bir önceki boyutunun sonuçları.
Yeni boyutta ise her şey yeniden başlıyor.
Kartlar yeniden karılıyor.
Birinci evrede yeni bir düzen inşa oldu. Ancak yeni düzen, kimsenin hayal ettiğine benzemedi. Sonuç, her beklentinin biraz dışında biraz içinde.
Her zaman böyle değil midir?
İçinde bulunduğumuz evrede, ideolojiler; çırpınacak ama eskisi gibi artık siyasette münferiden başrol oynayamayacak. Önümüzdeki süreçte bu halin dramatik öykülerine tanık olacağız. Çatı hepsini kapsadı; her dava, Türkiyelilik ve devlet bilinci altında kendine yer arayacak.
Bundan sonra siyaset yolu, düz.
Yolda yeni ‘siyasi obruklar’ oluşmayacak. Devasa göçük, çökme ve yarıklara rastlanmayacak.
Siyaset, büyük oranda bir zemine oturdu.
Devlette tasavvur tamamlandı.
Pratikte, felsefi planlamalara ters gelişmeler yaşanır ama rejimin yönü değişmez.
Süreci sevk eden kadroların önüne kayda değer bir engel çıkmayacak gibi görünüyor.
Örneğin, istikameti bozma gücüne sahip keşfedilmemiş bir çelişki, aniden gün yüzüne çıkmayacak. Toplumu kökünden sarsacak sürpriz çatışmalar yaşanmayacak. Ülkenin tamamını içine alan yeni kalkışmalar organize edilemeyecek.
Bundan böyle olağan çatışmalar,
Olağan çelişkiler,
Olağan bölünmüşlükler,
Olağan süreçler yaşanacak..
Şehir eylemleri, kır gerillacılığı, canlı bombalar, sınır çatışmaları, operasyonlar “normal” algılanacak; “sıradanlık” ve “alışkanlık” duygusu belirleyici olacak.
Şoke etmesi beklenen olaylarda, ne toplumda ne medyada kıyamet kopacak!
Kıran kırana çatışma “sadece” sosyal medyada patlayacak.
Muhtemel III. Dünya Savaşı bir Youtube videosu, bir Tweet, Facebook ya da Instagram paylaşımı altında çıkacak(!)
Bundan böyle siyasetin yeni boyutunu; “olağanlık” şekillendirecek.
Önümüzdeki süreçte MHP durulmayacak, önce biraz parlayacak sonra güç kaybedecek,  CHP küçülecek, en son o da bölünecek, HDP kadük kalacak, her fırsatta 7 Haziran öncesi gibi atak yapmaya çalışacak ama başaramayacak, AK Parti’de kimi lobiler, bazen ayrı bazen birleşerek aslında çıkar çatışmasını, ahlaki temelli teorilerle izah ederek (Sol muhafazakar) yeni cephe açacaklar.
Bütün bunlar Türkiye siyasetinin yolunun stabil olduğu ve her gün biraz daha Batılı demokrasilere benzeyeceği gerçeğini değiştirmeyecek.
Artık hiçbir şeyin, olduğundan büyük görünemeyeceği bir denkleme girildi.
İdeolojik insanlar çatışmadan bıkmadılar ama ideolojinin zatı yoruldu ve kendini bıraktı.
Tıpkı âşıkların yorulmaması, aşkı yorması ve sonunda aşkın aradan çekilmesi gibi. Ama onlar her şey eskisiymiş gibi davranmaya devam ederler!
Elbette doğada mutlaklık özelliği yok. Eski çamlar bardak olur, yeni eskir, her şey zevale erer.
Bu değişimi, önlemeye ya da yok saymaya çalışmak yerine onu fiilen yönetmek gerekir.
Türkiye’de çatışmaların derinliği, yaygınlığı ve şiddetinden kaynaklanan siyasi konfor ve pozisyon üstünlüğü, iki taraf için de miadını doldurdu. Sosyal olaylar bıçak kesimi bitmez, zamana yayılır, azalır ve tarihte kalır.
Ana fikrimiz: Yeni Türkiye’nin kurucu kadroları, yeni siyasi boyutta da başarılı olmanın yollarını bulmalı.
Gezi, bizzat yeniyi tahkim eden bir enerjiydi. Paralel, devletin konsolidasyonuydu. PKK, yeni dönemin inşasını tersten perçinliyordu. Yakın zamanda AK Parti içinde bir muhalefet kurgulanıyordu, bu kurgu yanlış da olsa bir enerji açığa çıkarıyordu.
Enerji üreten bu tür yeni büyük çatışmalar bundan sonra olmayacak.
Dolayısıyla sistem, dinamizm açığı yaşayacak.
Rehavet yaratan yeni boyutun kodlarını iyi okumalı.
Bu evrede: Stresini boşaltmış fay hatları, tahrik edilemeyen çelişkiler ve düşük profilli çatışma ortamı;  kendini güvende hissettirecek ve önlerinin sonsuza kadar açık olduğunu düşündürecek.
Çoğalan iktidar; aynı zamanda, sevk-i tabiîyle çürüme, çökme ve pörsümenin de ârazı ve alâmetidir!
Tabi ki, şu an II. Gezi ayaklanması organize edilmeye çalışılıyor. Liselileri ayaklandırmaya, dokunulmazlıkların kaldırılmasını atlama taşı yapmaya, metropollerde terör eylemlerini artırmaya çalışıyorlar. Aydınlar, PKK’yla işbirliği yapmaya devam ediyor. Zıtlar güçlerini yeniden birleştirecek, yeni bir karşı-devrim var etmek için el atmadıkları hiçbir çatışma odağı kalmayacak. En son AK Parti’nin gündemden düşen isimleri etrafında kümelenerek bir çıkış arayacaklar, ama hiçbirinde daha önce gördükleri zirveye ulaşamayacaklar.
Küçük bir olayın kıvılcımının parlayarak bütün Türkiye’ye yayıldığı dönem bitti.
Karşı-devrimciliğin, kısmi ve etkisiz muvaffakiyetlerle yetinmeyi öğrenme zamanı geldi.
Gel gör ki, eşya zıddıyla kaimdir.
Karşıtta oluşan bu güç kaybı aynı oranda asılda oluşan güç kaybıdır.
Tehlike azalınca boşluğu rehavet dolduracak özün konsolidasyonu zayıflayacaktır.
Dönüşümün iç evrimlerinin ne olduğunu görmek sağlık belirtisidir.
Süreci doğru tanımlamak; yeni boyutta da diri kalmanın ilk şartıdır.

Haber 10/ Ömer ALTAŞ