İdlib’de durum

Ahmet Varol

VAN 21.09.2018 09:25:59 0
İdlib’de durum
Tarih: 01.01.0001 00:00
 İdlib’de kan dökülmesinin önüne geçilmesi için bir anlaşmanın imzalanmış olması önemli bir gelişmedir. Ancak bundan önemli olan bu anlaşmanın uygulama aşamasında nasıl bir politika izleneceğidir. 

Rusya Cumhurbaşkanı Viladimir Putin’in İdlib’le ilgili mutabakatı kabul etmesi Suriye halkına veya İdlib’e toplanmış olan mültecilere lütfundan değildir. Zorlayıcı birtakım sebeplerden dolayı bu mutabakatı kabul etme ihtiyacı duymuştur. Fakat sebep ne olursa olsun kan dökülmesinin önlenmesi için bir mutabakat imzalanması olumlu bir gelişmedir. 

İdlib şu anda üç buçuk milyondan fazla nüfûs barındırıyor ve bunun üç milyondan fazlasını Suriye’nin diğer bölgelerinden buraya göç etmiş olan mülteciler oluşturuyor. O yüzden Baas rejiminin ve ona destek veren işgal güçlerinin anlaşmayı bozarak, saldırıları yeniden başlatmalarının engellenmesi için bütün uluslararası organların aktif bir şekilde devreye girmesi gerekir. Aynı zamanda çatışmaların engellenmesi ve sükûnetin sağlanması orada ihtiyaçlı durumdaki mülteci kitlelere insanî yardımın ulaştırılması için bir fırsat olarak değerlendirilmelidir. 

Asıl önemli olan da Suriye meselesine siyasi bir çözüm bulunması aşamasıdır. Şimdiye kadar siyasi çözüm bulunması için yapılan görüşmelerden sonuç çıkmamasının sebebi Baas diktasının ve onun arkasında duran işgalci güçlerin uzlaşmacı değil dayatmacı tavır takınmaları oldu. Rejim tarafı sürekli, diktatör Esed’in saltanatının korunması için muhalif tarafı önüne konan formülü kabul etmeye zorladı. Bu aşamada rejim tarafı bileğinin daha da güçlendiğini düşüneceği için dayatmacı tutumunda daha ısrarcı olacaktır. 

Fakat rejim tarafının bu katı tutumu karşısında halkın hakları ve özgürlükleri için mücadele eden muhalefet tarafının da bütün avantajlarını kaybettiğinin düşünülmemesi ve onun masa başında yalnız bırakılmaması gerekir. 

Soçi’de kabul edilen mutabakatla Rusya’nın ve onun himaye ettiği Baas rejiminin askerî tehdit aracını tamamen elinden çıkardığı düşünülmeyecektir. O yüzden siyasi görüşmeler aşamasında dikte etmeye çalışacağı şartları kabul ettirebilmek için Soçi mutabakatını gözardı ederek askerî tehdit aracına yeniden başvurması muhtemeldir. Dolayısıyla bu mutabakatın sadece muhalif güçlerin kontrol altına alınması amacıyla değil aynı zamanda rejim güçlerinin ve onun arkasında duran işgal güçlerinin tehditlerinin önüne geçecek bir ittifak olarak değerlendirilmesi ve masa başı görüşmelerinin rejim tarafının baskın olduğu ortamda değil eşit şartlarda yürütülmesi için zeminin oluşturulması gerekir. 

Bunun sağlanabilmesi için de Suriye’deki direniş güçlerinin birlikte hareket etmeleri, birbirlerine destek vermeleri ve Baas rejimiyle onun arkasında duran işgal güçlerinin, içlerinden bazılarını “terör” kategorisine sokmak, bazılarını da şeklen “muhalif güçler” olarak nitelemek suretiyle “sarı öküz” oyunu oynamasına fırsat vermemeleri gerekir. Çünkü bu oyunun amacı muhalif güçleri zayıflatmak için kademe kademe ayıklamaktır. Bu oyunu oynamakta başarılı olması durumunda “terör” kategorisine soktuğu direniş gruplarının sayısını her aşamada artıracak ve muhalefet tarafının bileğini iyice zayıf düşürmeye çalışacaktır. O açıdan mevcut şartlarda İdlib’deki direniş gruplarını dar bir alana sıkıştırmak amacıyla “terörist” nitelemesinin bir tuzak olarak kullanılmasına fırsat verilmemesi ve direnişi arkadan vuran, ihanetçi IŞİD gibi silahlı gruplarla ilişkisi olmayan, sadece Suriye halkının meşru hakları için mücadele eden bütün direniş gruplarının dayanışma ve ittifak içinde hareket etmeleri gerekir.