İbrahîm’in tarafında olmak idrakiyle ‘Bismillah...’

Selahattin E. Çakırgil

VAN 31.08.2015 11:33:43 0
İbrahîm’in tarafında olmak idrakiyle ‘Bismillah...’
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Star’daki ilk yazıma, ‘Bismillah’ diyerek başlıyorum. Bu sütunda, yaşadığımız çağı, dünyada olan bitenleri, kısaca hayatta insana aid ve insanı ilgilendiren hadiseleri birlikte kavramaya, yorumlamaya çalışacağız. 

Her insanın bir bakış tarzı vardır, herkes durduğu yere ve duygularına, sezgilerine ve düşüncelerine göre aynı hadiseye farklı yorumlar getirebilir. Hattâ, bu özelliklerin tıpatıp aynı olması, neredeyse muhaldir.

Mâna, güzellik ve ihtişam, bakılanda değil, bakıştadır.  

Bu bakış açılarının insana kazandırdığı bilgi veya kanaatleri, insanın diğerleriyle paylaşmak istemesi, tek yönlü bir bakış sağlamak değil, olan-bitenin çeşitli açılardan daha iyi değerlendirilmesi çabasını yansıtır, yansıtmalıdır.

Değişken hadiselere, değişmeyen- mutlak ölçülerle bakmaya çalışmak cehdi ölçümüz olacaktır, inşaallah..

Ancak, her doğruyu ifade etmek gibi bir iddiamız olamaz.. Ama, yazdıklarımız, kesinlikle ‘doğru olduğuna inandıklarım’  olacaktır. Yanlışlarımı gördüğümde, yanlıştan dönmeyi de,  ‘kişi hatasın bilmek gibi irfan olmaz’ diyerek, yüksünmeden, kabulleneceğim.

Yine de, her muradımızı okuyucuya en doğru şekilde sunmakta karşılaşılan müşküller, okuyucunun dikkatli yardım ve eleştirisiyle de mümkün olacaktır. 

Merhûm Mehmed Âkif’in Safahat’ına giriş mısralarını hatırlayabiliriz:

Bir yığın söz ki, samimiyyeti, ancak hüneri..

Ağlarım ağlatamam;  hissederim, söyleyemem..

Dili yok kalbimin.. Ahh, ondan ne kadar bîzârım..

Oku, şâyed sana bir hisli yürek lâzımsa;

Oku, zirâ onu yazdım, iki söz yazdımsa..’ 

İbrahim’in yanında olmak Nemrud’a karşı olmayı gerektirir

Hani, meşhur ‘mesel’de olduğu gibi bir durumla karşıyayız bugün...

Nemrud, putkıranların pîri Hz. İbrahîm’i yakmak üzere bir büyük ateş hazırlatır..

Bir topal karınca, bir yokuştan yukarı aceleyle gitmektedir.

Bir serçe gelir, ona sorar:

- Nereye böyle aceleyle; topal karınca?

* Şu dağın ardında bir büyük âteş yakılacak.. Onu söndürmeye..

- Ama, senin taşıdığın su onu söndürmeye yetmez ki..

* Allah dilerse, benim taşıdığım bir zerrecik su da onu söndürebilir..

- Ama, sen aksıyorsun. Bu ağır -aksak halinle oraya yetişemezsin bile..

* Olsun.. Yetişemesem bile, bu yolda ölürüm ya.. Yeter ki, dünya - âlem bilsin ki, ben İbrahîm’in yanındayım..

Bu söz serçeyi düşündürür ve hemen, İbrahim’in ateşe atılacağı mekana gelir, canhıraş feryadlarla kanat çırpar.

Diğer kuşlar, ona sorarlar:

- Niye çırpınıyor ve feryad ediyorsun böyle?

* Şu ateşe karşı çıkmak için..

- İyi de, senin bu feryadınla ne değişir ki?

* Dünya -âlem bilsin ki, ben İbrahîm’in tarafındayım!

Ve, ‘ateş’e verilen, ‘Ey ateş, İbrahim’e karşı serin ve selametli ol!’ (Enbiyâ- 69) meâlindeki emr-i ilahînin gereği yerine gelir.

***

Bugün, bizim de dünyada olup biten her durum ve mes’eleye günübirlik izafî / göreceli, değişken doğru anlayışlarıyla değil; değerler sistemimizinezelî ve mutlak olan değişmez ölçüleriyle bakmaya çalışırken, duygularımızı ve sezgilerimizi aklımızın, aklımızı da kalbimizin emrine vererek hareket  etmemiz ve tarafımızı ortaya koymamız gerekmektedir.

Çünkü bu âlem, zıdlar âlemidir ve her şey kendi zıddıyla kaimdir. Herkes, kendi zıddını da, tarafını ve de, kendi İbrahîm’ini de, İsmail’ini de belirlemelidir. Ve, bîtaraf olan, bertaraf olur(Tarafsız kalan, safdışı olur.)

***

 (Hatırlatayım;  Pazartesi, Çarşamba, Perşembe ve Cumartesi günleri birlikte olacağız, inşaallah..)