Husiler ve Husi Hareketi(2)

Metin Aldemir

VAN 19.12.2017 21:09:34 0
Husiler ve Husi Hareketi(2)
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Bir önceki yazımızda Ali Abdullah Salih’in öldürülmesi üzerine durmuştuk. Bu yazımızda ise Husiler ve Husi hareketinin gelişimini Yemen siyasal tarihi üzerinde kısa bir değerlendirme yaparak durmuş olacağız. 

Türkiye ve dünya kamuoyunun Husiler hakkında belki de ilk farkındalığı, Suud-i Arabistan öncülüğündeki koalisyonun 25 Mart 2015’te Yemen’e yaptığı hava saldırısıyla başlamıştır. Bu tarihe kadar Yemen’le örtülü bir savaş içinde olan Suud, artık bunu gizlemeye gerek duymamış ve Yemen’e savaş açmıştır. Suud-i Arabistan liderliğindeki 10 Arap ülkesinin[1] katılımıyla, başkent Sa’na yakınlarında düzenlenen hava saldırısında, Husi Örgütüne ve Devrik  lider Ali Abdullah Salih'e bağlı askeri üslere gece baskını düzenlenmiş ve bu saldırı sonucu otuza aşkın kişi hayatını kaybetmiştir.

Çoğunluğunu Arap Devletlerinin oluşturduğu uluslararası çapta bir ilk olabilecek bu saldırının, kuşkusuz diktatör Salih’in devrilmesinden sonra bir türlü oluşamayan idare boşluğu ve bu boşluğu doldurmaya çalışan İran’ın destekleyip güçlendirdiği Husiler’in ilerleyişi, Suud’un bu saldırıyı düzenlemesinin nedenini olarak gösterilmektedir.

Ancak; Husilerin dünya kamuoyuna girmesi bu saldırıyla birlikte olmamıştır. 2004 yılında başlattıkları geniş çaplı isyanla, rejim güçleri ve yer yer Suud-i Arabistan’la girdikleri çatışmalarla adını duyuran bu örgüt, elbette her yapı ve örgütte olduğu gibi kendisini temellendirdiği ve beslendiği bir takım dayanaklar üzerinden var olagelmiştir.

Zeydiyye ve Yemen’de Zeydilik

Husi hareketinin gelişimini, mensubu olduğu Zeydiyye mezhebi üzerinden ifade etmek gerekirse öncelikle Zeydiyye üzerinde durmakta fayda var.

Şia’nın ilk mezhepleşme hareketinin başlangıcı olarak kabul edilen Zeydilik, ismini  Emevi idaresine karşı başlattığı Kufe-Irak merkezli başarısız bir ayaklanma sonucu 122/740 yılında öldürülen Zeyd b.Ali’den almıştır. [2]  Ölümünden sonra takipçilerinin devam ettirdiği Zeydiyye mezhebi,  klasik Mezhepler Tarihi eserlerinde ise şöyle tanımlanmaktadır: “ Zeyd B.Ali b. El-Hüseyin b.Ali b.Ebu Talib’e uyanlar ve imametin Ali-Fatıma soyundan gelen, âlim, cesur, zahid ve bizzat kılıca sarılıp imametini ilan ederek mücadele meydanına çıkan kişilerin hakkı olduğuna inanan kişi ve toplulukların müşterek adıdır. “[3]   

 Ayrıca bu tanımlamayla beraber Zeydilik, her ne kadar Şia kökenli bir mezhep olsa da, kendilerini diğer Şiilerden ayıran önemli bir özelliği vardır.   “En faziletli ve en üstün” (efdal) ve bu özelliğiyle halkı yönetmeye en lâyık bir kişi mevcut iken,  görece “daha az faziletli” (mefdûl) kişinin yöneticiliğini caiz görmeleri ve bu nedenle “en faziletli” olan Hz. Ali’ye rağmen halife olmuş Hz. Ebûbekir ile Hz. Ömer’in yönetimlerini meşru addetmeleri [4]  ve imamet konusundaki fikirleri dolaysıyla da Şia fırkaları içinde ayrılan bir mezheptir.[5]  Bu özelliğiyle Şia’ya uzak ama  Ehl-i Sünnet’e en yakın Şia mezhebi olup Ehl-i Sünnetle yakın ilişkiler kurarak uzlaşma yönünü çok sık kullanan mezheptir. [6]

Zeydiliğin Yemen’de yayılması ise, İmam  el-Hadi ile’l-Hak Yahya b.Hüseyin’in 286/900 yılında Yemen’in kuzeyinde bulunan Sa’da kentine  geçip kabileler arasında Zeydiliği yayması ve akabinde siyasi bir birliktelik sağlayarak ilk Zeydi devletini kurmasıyla gerçekleşmiş olur.  Ancak siyasi kargaşanın sürekli devam ettiği ve iktidarın birkaç kez el değiştirdiği Yemen’de Zeydiler, Osmanlı İmparatorluğu’nun hakimiyetine kadar, ülkede yegane hakim güç olmayı sürdürmüştür.

Sonraki yıllarda Osmanlı İmparatorluğu’yla da sık sık mücadele içine giren Yemen Zeydi Devleti, 1918 yılına kadar yarı otonom bir yönetimle kontrol altına alınır. [7]  Osmanlı İmparatorluğu’nun Birinci Dünya Savaşı sonrası çekildiği Yemen, 1962’ye kadar iki Zeydi İmam;  İmam Yahya ve İmam Ahmed tarafından yönetilir.  

İdareyi ele geçirdiği tarihten bu yana dikta rejim sanki ülkenin makûs talihiymiş gibi haleflerine de totaliter rejim mirası bırakan İmam Yahya, bir suikast sonucu öldürülmüş ve yerine oğlu İmam Ahmed geçmiştir. Ancak, halkın uygulamalarından rahatsız olduğu oğul Ahmed de,  babasını aratmayacak şekilde ülkede baskıları daha da artırmış ve Yemen’de sükûneti tesis edememiştir. 

Halkın rahatsızlığının temelinde İmam Yahya’nın ve oğlunun, geleneksel Zeydi mezhebinden uzaklaşıp imamet konusunda Şia ile aynı çizgiye yaklaşması olarak görüldüğü tezi bu dönemde sık sık işlenmiş ve bu tezin,  İran’ın Husiler üzerinden günümüz Yemen’inde nasıl belirleyici bir güç olduğunun ip uçlarını tarihsel arka planıyla birlikte vermektedir.

Yemen Cumhuriyeti

 1950’li yılların ortalarında, İşgal Devleti İsrail’in Filistin topraklarındaki ilhakının giderek artması ve İngilizlerin Ortadoğu coğrafyasındaki politikaları vs, Arap coğrafyasını kasıp kavuran ve literatüre Nasır milliyetçiliği olarak giren Arap milliyetçiliğini doğurmuş ve Mısır Devlet Başkanı Cemal Abdünnasır’ın öncülüğünde Birleşik Arap Birliği kurulmuştur. Bu atmosferden Yemen de etkilenmiş ve ordudaki bir takım subayların baskıları sonucu İmam Ahmed de bu birliğe girmiştir. Ancak, kısa vadeli bir heyecan olarak görülen bu birlik 1961 yılında dağılmış ve ardından İmam Ahmed’in saltanatı son bulmuştur.  Sonraki dönemlerde, Mısır ve Suud-i Arabistan arasında çekişmelere ve iç savaşa sahne olan ve Batı bloklu Kuzey Yemen ve ilk Marksist devlet olma özelliği taşıyan Doğu bloklu Güney Yemen, Ali Abdullah Salih’in liderliğinde 22 Mayıs 1990’da birleşmiş ve günümüz Yemen Cumhuriyetini meydana getirmişlerdir. [8]

 

Husi Hareketi

İki devletin birleşmesi sonucu ülkede yaşanan çatışmalara geçici olsa da ara verilmiştir. Ancak bu dönemlerde, Zeydi bir grup aktivist tarafından kurulan Hizbu’l-Hak (Hak Partisi) ve daha sonraları eş-Şebabu’l-Mümin (Mümin Gençler)  olarak çalışmalarına başlayan bir eğitim kurumu ortaya çıkar.[9] Zeydi kimliklerini gizleme ihtiyacı duymayan bu grup, Suud-i Arabistan’ın Vehhabilik yayılmacılığını karşı çalışmalarını yürüttüklerini söyleyen eş-Şebabu’l Mümin, Bedreddin Hüseyin el-Husi’nin öğretileri doğrultusunda hareket etmiş ve sonraları siyasi bir kimliğe bürünmüştür.  Ve esasında Husiler olarak isimlendirilmeleri bu süreçten sonra başlamıştır. Yemen Husi Hareketinin kurucusu olan Bedreddin Hüseyin el-Husi ‘nin öğretileri oğlu Hüseyin Husi ile vücut bulmaya başlamıştır. 

Husilerin politikleşme sürecini İran’la kurduğu ilişkiler üzerinden yapan Hüseyin Husi, Sa’da’da verdiği vaaz ve konferanslara ciddi bir kitleye ulaşmış, konferanslarında Humeyni’den İran devriminden pasajlar sunması ve uzunca bir süre İran’da kalmış olması [10] Husilerin İran’la olan ilişkilerine dair bir başka ipucu olarak önümüzde durmaktadır.

Husilerin siyasi söylemlerinde sürekli olarak dillendirdikleri sloganlar, İran devriminde atılan sloganların benzerliğiyle ilk başlarda masum görünse de, sonraki yıllarda İran’la olan ilişkilerin giderek artması ve gizleme ihtiyacının duyulmaması Şii takiyyeciliğin taktiksel örneğinin Yemen’de de görülmesine olanak sağlamıştır.

Husi hareketinin silahlı bir harekete dönüşmesi 2003 yılının sonlarına doğru gerçekleşmiş,  Ali  Abdullah Salih kontrolündeki rejim güçlerince varlıkları yine aynı yılda Salih’e karşı yapılan bir protesto neticesinde öğrenilmiştir.[11]  2004 yılının şubat ayından itibaren Husiler ve rejim yanlıları arasında çatışmalar başlamış aynı yılın sonlarına doğru Hüseyin Husi bu çatışmalarda öldürülmüştür. Altı yıl bulan bu çatışma sürecinde başlangıçta sayıları 3 veya 4 bin arasında olduğu tahmin edilen Husilerin,2010 yılına gelindiğinde 110-120 bin arasında bir çoğunluğa[12] ulaştığı zikredilmiştir.

Arap devrimlerinin başladığı ve Salih hükümetinin devrilmesiyle sonuçlanan süreçte, meydanlarda iktidara karşı gösteriler düzenleyen Husiler, Salih sonrası dönemde söz sahibi olmaya başlamıştır. Yemen’in kuzeyini tamamen ele geçirmiş ve Salih sonrası geçiş sürecinde Ulusal Diyalog Konseyi’nde de temsil edilmeye başlanmışlardır. Ancak; hiçbir şekilde mutabakata varmayıp ilerleyişlerini sürdürmeye devam etmiş ve 2014 Eylül ayında Başkent Sa’na’yı ele geçirmişlerdir. Ve ilerleyişleri hız kesmeden güneye Aden Körfezine kadar devam etmiştir. Bu ilerleyiş karşısında, Suud tarafından güvenliğinin tehlikede olduğu gerekçesiyle koalisyon kurulmuş ve Husilere saldırı düzenlenmiş olup böylelikle Husi sorunu uluslararası bir sorun olarak tescillenmiştir.  

Yemen nüfusunun yüzde 35’ine tekabül eden Husilerin, ülkenin büyük bir çoğunluğunu kontrol altına alması pek hafife alınacak bir durum olmadığı ortadadır. Körfez ülkelerinin saldırısı ve Irak-Suriye’deki gücünü Yemen’e de taşıma isteğinde olan İran’ın saldırıları arasında sıkışan Yemen, sadece savaşla değil açlıkla, salgın hastalıklarla da mücadele etmektedir.

Yaptıkları işbirliği ve bu işbirliğinin bozulması neticesinde hainlikle suçladıkları [13] Salih’i geçtiğimiz günlerde öldürmeleriyle birlikte otoritelerini daha da pekiştiren Husiler, Salih’in ülkeye kan ve gözyaşından başka bir şey vermediği gibi kuşkusuz kendilerinin de İran’ın boyunduruğu altında herhangi bir şey vermeyecekleri Irak ve Suriye gerçekliğiyle de ortadır.

 

[1]  Çoğunluğunu körfez ülkelerinin oluşturduğu ve Umman dışında operasyona destek veren ülkelerin isimleri şöyle ;  Birleşik Arap Emirlikleri, Katar, Bahreyn, Ürdün, Sudan, Kuveyt, Mısır, Fas ve Pakistan.

[2]  Büyükkara, Mehmet Ali. (2011). Sosyal,Siyasal ve Dini Yönleriyle Yemen Husi Hareketi, Divan: Disiplinlerarası Çalışmalar Dergisi, sayı 30, s.117

[3] Gökalp,Yakup. Zeydilik. [Onat Hasan, Kutlu Sönmez (ed.) (2015). İslam Mezhepleri Tarihi. Ankara. Grafiker Yayınları] içinde, s. 215

[4] Büyükkara, a.g.e, s.117.

[5] Öz, Mustafa. (2011). Başlangıçtan Günümüze Mezhepler Tarihi. İstanbul. Ensar Neşriyat. s.133

[6] Zeydiyye mezhebinin bu görüşleri, kuşkusuz uzun yıllar Sünni nüfusun ağırlıkta olduğu Yemen’de ciddi bir karşılık bulduğu bir gerçek. Öyle ki, bu düşüncelerin bir sonucu olarak günümüzde kuzeyinin Zeydi, güneyinin Sünni olduğu bir ülke tanımlaması yapmamız yanlış olmaz kanaatimizce.

[7] Yemen Web, History Of Yemen, http://www.yemenweb.com/History.htm 05 Aralık 2017.

[8] Kurşun,Zekeriyya. “Kuruluş Aşamasından Çıkamayan Yemen’de Savaş” Durum Değerlendirmesi,ORDAF, http://ordaf.org/kurulus-asamasindan-cikamayan-yemende-savas/ 05 Aralık 2017.

[9]   Büyükkara.Mehmet Ali. (2017) Çağdaş İslami Akımlar, Klasik Yayınları,İstanbul,s.199.

[10] İran ile Husiler arasındaki ilişkiye dair bir analiz için bknz, Emel El Alim, “Husi-İran ilişkisi: Mezhep kılıflı çıkar   

    İttifakı”, Al Jazeera Turk, http://www.aljazeera.com.tr/gorus/husi-iran-iliskisi-mezhep-kilifli-cikar-ittifaki

    05 Aralık 2017.

[11]  Büyükkara, a.g.e. s.200.

[12] Ayhan Veysel, “Yemen Sorunu: Bölgesel Savaşa Doğru mu?”, ORSAM, Rapor No: 9 (Ocak 2010), s.22.

[13] Yemen's Houthi: Ali Abdullah Saleh killed for 'treason', Al Jazeera, http://www.aljazeera.com/news/2017/12/yemen-houthi-ali-abdulla-saleh-killed-treason-171204165531953.html 07 Aralık 2017

YÖNELİŞ HABER