Hürriyet, CNN Türk ve ‘tipik bir yeni Türkiyeli’

Ömer Altaş

VAN 18.09.2014 11:31:26 0
Hürriyet, CNN Türk ve ‘tipik bir yeni Türkiyeli’
Tarih: 01.01.0001 00:00
 “Tipik bir yeni Zelandalı!”

İlkokul yıllarında, takoz gibi ansiklopedilerin sahifelerini çevirdiğimde başlıkların altındaki karınca puntolu, sakil metinlerden çok, ilişikteki fotoğraflar dikkatimi çekerdi; siyah-beyaz vesikalıktılar, hep asker duruşlu ama hırpaniydiler. Fotoğraflar ilginç gelirdi ama altındaki açıklama daha bir unutulmazdı:

“Tipik bir Yeni Zelandalı”

Ansiklopedi editörleri; kaç milyon nüfuslu, bir o kadar farklı kişiliğe sahip insanların yaşadığı çok uzak Asya’dan bir yerliyi afişe ettiklerinde, bunun, Yeni Zelanda ülkesini tanımaya yeteceğini düşündüler demek ki.

Editörlerin haklı olduğunu, bazı egzotik ülkelerin tanıtımı yapılırken -örneğin Burkina Faso ülkesi- “tipik bir Burkina Fasolu” diye bir resim koymadıklarında anlardım. Sahi ilaç niyetine tipik bir Burkina Fasolu niye bulamamışlar acaba?

Meğer en pejmürde yerliyi koysalar bile söz konusu fotoğraflar ne kadar değerli bir tanıtım biçimi imiş.

Her fotoğraf bir romandır.

Her “eşya” bir hafıza.

Her söz; saklı bir kişilik dünyası cennetinin kapısıdır.

Oysa bu olgular ilk bakışta bazen nasıl da “sıradan” görünür, “normal” görünür.

Hürriyet Gazetesi’nde (dün, 17 Eylül 2014), Ahmet Hakan’ın Abdulkadir Selvi ile yaptığı röportajda olduğu gibi.

Orta yerde çok satan, etkin bir gazete var. Medyatik bir köşe yazarı, az satan rakip bir gazetenin son aylarda daha da popüler olan bir köşe yazarını sahifesinde ağırlıyor.

Bu, dünyanın her yerinde “normal” bir olaydır.

İlk bakışta “sıradan” görünen bu durum, bir sosyal-psikoloji dünyasının eşik taşıdır aslında.

Anlamıyorlar açık açık yazalım.

Yeni Türkiye bir hülyadır.

Kâğıttan kaplan.

Sadece bir belagat.

Devresi ters bağlı, sıra dışı, tek başına kalmış, 70-80 yılda bir görünen kuyruklu yıldız gibi gelip geçecek olan kesin inançlı bir öncünün aforizması.

Bu hülya, kaplan, belagat ve aforizma hiç gerçek olmayacak.

Kuyruklu yıldız kayıp ufuk içinde yok olacak karanlık yeniden çökecek.

Çünkü bu ülkede demokratik devrimi, çözüm ve normalleşme sürecini nasıl olduysa bir şansla sırtında taşıma imkânı bulan, dinin sadece bir vicdan olgusu olmadığına inanan Müslüman sınıf “ezik” insanlardan oluşuyor.

Ruhen ezik, ürkek ve güdük.

Fiziken ezik, sürekli etrafı yoklayan gözlere sahip ve kırılgan.

Erdoğan aslında sadece “bu psişik durumu” yenmeye çalıştı, ama beyhude çabalıyor.

Millet, bu süreçte bu psikolojiyi iyi aştı ama ne kadar mürekkep yalamış Müslüman elit varsa bu müzmin illetten bir türlü kurtulamıyor.

10 yıldır kıran kırana bir savaş yaşanıyor ve her seferinde “yeni Türkiyeciler” galip geliyor ve bu öyle bir galibiyet ki içlerinden bir tanesini Laikler ve özellikle Solcular kazansaydı sadece o birinden üç devrim birden çıkarırlardı. (Bir, iki, üç, daha fazla Vietnam, Ernesto'ya bin selam!)

Elimize bayrağı almış koşuyoruz, aşkın çekimi olsa gerek, eli kalem tutan, “milli eğitimlerini tamamlamış” olan Müslüman beyaz kimliklerin neredeyse tamamı yüzünü “geriye” dönüyor.

Çoğu hala, demokratik dönüşümün ardında kalan gerici sınıfın (beyaz Türklerin) iltifatına mazhar olma telaşında istikametini bozuyor.

Kıbleyi kıble yapan, seccadenin yönü değildir

Kıbleyi kıble yapan, satın alınmış itibar alanlarında kendi mahallesine, kurtarılmış bölgelere, tribüne, karnına yüksek dozajlı ideolojik tiratlar sunmak değildir.

Kıble, gizli ortamların ve saklı görüşmelerin soylu ruh halidir.

Kıble; beyazların kahvesini içtiğinde izzeti nefsi, asaleti korumaktır.

Bu ülkede kendi bayrakları burçlara dikilmiş ama bizim gazeteler hala Hürriyet’e bakar, onu taklit eder, özgünlük yoktur.

Köşe yazarları nasıl da Ertuğrullara öykünürler!

Düşünürler, sadece Laçiner için yazarlar.

Yorumcular ancak CNN Türk’e çıktıklarında heyecan duyarlar.

Bürokratlar beyanatını Mehveş’lere verdiğinde müthiş bir iş başarmış gibi dik dururlar.

İşadamları TÜSİAD’ı taklit edebildiği kadar mutlu olur.

Aydınlar, şairler, çizerler, ilahiciler, marşçılar, müzisyenler, sinemacılar, kadınlarımız, erkeklerimiz onlara yakın oldukları, -gibi oldukları kadar iç huzuru bulurlar.

Tarzları, stilleri, duruşları, saç kesimleri, giyim tarzları, fularları, tatil beldeleri, marka seçimleri, in ve outları onları çağrıştırıyorsa bu esaslı bir fiyaka donesidir, gözlüğü alnının bir tık yukarısına iliştirerek burunların ucundan bakıp kasılma vakti gelmiştir!

Öyle ki her birimizin içinde bir Abdullatif Şener vardır, içkinin tadı hariç her şeyini biliriz!

Ön sevişmenin bütün tekniklerini bildiğimizi ah nasıl ima etsek!

Domuz etinin şu ağır kokusu yok mu sadece o biraz rahatsız eder, o kadar!

Bizimkiler beyazların dünyasına uzak kaldıklarında ise sebebini bilmedikleri bir melankoli ile canları sıkılır, tatminsizlik yaşarlar.

Hepsinin gözü dışarıdadır.

İçimizde, hala bile, gözü kendini görebilen insan sayısı ne kadar azdır!

Bu bir avuç insanla da yeni-meni Türkiye hülyası hiç gerçekleşmez.

Biz
 de belağat var gerisi içi boş yağdanlık.

En yakınımızdaki bile krema Laik sınıf içinde level atlama telaşında, başı göğe erecek!

7 Şubat’ta en iyi savaşanlarımızdan biri, bir yere bağlamadan düz Lady Gaga yazısı yazıyor.

Biz bu işi başaramayız. Yakında pörsürüz.

Düşmanlarımıza söyleyin boşuna telaş yapmasınlar.

Ne çabuk unuttunuz siz!

Yeni Türkiye sürecinde Hürriyet Gazetesi, tetikçi diğer gazetelerin tamamından daha etkili olarak, direk ve cepheden savaştı. Diğerlerinin kurşunları plastikti, Hürriyet’inki hakiki kurşundu. Şimdi de Paralel cephesinde fütursuzca savaşa devam ediyor. Birinci sahifedeki röportajın sunumunu hemen üstünde sürmanşette “Din dersine AİHM ayarı” denilerek bir kez daha kalbe nişan alıyorlar. Bu tarihi manşeti yanlış okuyup atlamayın AİHM kararı değil, AİHM ayarı. Neresinden alsan süngü.

CNN Türk tv, Gezi ‘de bizzat kılıç çekti. Kılıcını henüz kınına koymadı. Kılıcındaki Alevi kardeşlerimizin kanı hala kurumamıştır.

Belli bazı kurum ve insan tipleri (hainler) diz çökmeden, bazıları (cepheden savaşanlar) özür dilemeden, bazıları ( lojistik yapanlar) eman dilemeden diyalog hiçbir şekilde kurulmaz, anlamayacak mısınız!

Kendinize ihanet etmeyin!

Ama bizimkiler medya karşısında istihza ile; cesaretle, metanetle, onurla “affedersiniz ama benim size açıklama yapacağımı mı düşünüyorsunuz, bu benim için bir züldür, siz özür dilemeden olmaz” demezler, diyemezler, “haydi oradan gericiler” diye terslemeye felsefi kalibreleri zaten yetmez!

Onlar arkadan vurur bizimkiler haine bizzat gider gül verir, böyle de safız!

Bunu bir kere yapsalar çok sevdikleri, hepimiz gibi peşinden koşup durdukları kariyerleri daha yüksek müstevaya çıkacak aslında.

Hem daha “seksi” olacaklar!

Bizimkilerin bütün derdi onlar gibi “seksi olmaktan, seksi bulunmaktan” ibaret, gerisi masal. Bunun için dünyaları, “dünyalarını” verirler.

Böyle davranmayıp da şimdi ki yerlerinde bir durabilseler, bu heveslerine ulaşacaklar aslında ama artık o kronik ezik ruh hali iyice gün yüzüne çıkmış durumda. Heyhat elimizdekini de kaçırdık (!)

Yazık!

Talihsiz röportaj, tuhaf açıklamalar, tipik bir kare.

Demek (arkadan vuranların akredite edilmemesi sorundu) “akreditasyondan ben de rahatsızım”!

Demek (Erdoğan çok germişti, bknz. Gerginliğin Çıkaran Erdoğan Oyunu'na) “Davutoğlu Türkiye’yi rahatlatacak”!

Bu sözlerin paylaşıldığı söyleşi, içimizden -ki 17 Aralık olaylarının ikinci yarısında gözü kara savaştı- en önde irade koyanlardan biri ile yapılmış.

Kendisi sadece bir iz, suretteki aslında biziz, b-iz.

Biz bize değil, Beyaz Türklere konuşan yenik bir sınıfız, eski Türkiye’nin yeni Türkiyecileri. Eski Türkiye’nin hegemonyasından kurtulamayan ruhu müstezaf elitleri.

Toplum ve sosyoloji bizi çoktan geçti. Biz de tasfiye olacağız.

Bu bizim aynadaki suretimiz.

Müslüman entelektüellerin trajedisi.

En alt matruşkada saklı güdünün deşifresi.

Ezikliğin Hacıyatmaz’ı.

Bizim fotoğrafımız; bıçkın ama hırpani, gürleyen ama aşağılık kompleksli. Fotoğrafımız etkili ama altında yazılan fosforlu notun albenisi daha yüksek:

“Tipik bir yeni Türkiyeli!”

Unutmayın, yıllardır, çelik çomak, yakan top, gazoz kapağı oyunu oynanmıyor.

Siz öyle sanıyorsanız köşeye çekilin.

Düşman kalesi Hürriyet’in her seferinde adam devşirme nedeniyle attığı kahkahalarını duymuyorsanız bu kendi sorununuz.

Onlar; başka bir nedeni yok, sadece bizdeki bunu, ezik ruh halini, gördükleri için hala diriler.

Ama bizim onlara bir sürprizimiz daha var.

İzleyin.