HÜDA PAR’dan gündeme dair önemli açıklamalar

HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından yayımlanan gündem değerlendirmesinde, belediyelere kayyum atanması, PKK-HDP yetkililerinin kaos çağrıları gibi konulara ilişkin önemli mesajlar verildi.

VAN 22.09.2016 11:07:28 0
HÜDA PAR’dan gündeme dair önemli açıklamalar
Tarih: 01.01.0001 00:00

HÜDA PAR Genel Merkezi tarafından yayımlanan gündem değerlendirmesinde son günlerde yaşanan gelişmeler hakkında önemli açıklamalarda bulunuldu.

HDP’li belediyelere kayyum atanması, PKK/ HDP yetkililerinin toplum huzurunu bozmaya yönelik çağrıları, KHK’lar üzerinden yürütülen soruşturmalar ve açığa almalar, Adnan Menderes’in idamının yıldönümü ve darbe anlayışı, Sabra ve Şatilla katliamları ile ABD ve Rusya arasında yaşanan son gelişmelerin konu alındığı değerlendirmede çarpıcı tespitlere yer verildi.

Belediyelere kayyum atanması

Belediyelere kayyum atanmasının atılmış yanlış bir adım olduğu vurgulanan açıklamada, örgütün kayyum atamaları üzerinden bir mağduriyet psikolojisi üreterek bunun üzerinden istismar yoluna gideceği ifade edildi.

HDP'li belediyelerin halka hizmet yerine belediye imkânlarını örgüt lehine kullandığı bilinmesine rağmen, hükümetin buna yıllarca göz yumduğu belirtilen açıklamada; “Bahse konu belediye yöneticilerinin bu uygulamaları ve karıştıkları yolsuzluk vakalarına yönelik hiçbir işlem yapılmamıştır. Suça bulaşan belediye başkanları veya personelleri hakkında yasal olarak yapılması gereken işlemler belli olduğu halde yasal prosedür yerine belediyelere toplu halde kayyum atanması yanlıştır. Bu uygulama, mağduriyetleri istismar sonucunu da doğuracaktır. Yapılan işlem bir yönüyle Kandil'in atadığı kayyumların yerine kayyum atanmasıdır.” ifadelerini yer verildi.

PKK-HDP yetkililerinin kaos çağrıları

15 Temmuz darbe girişimi sonrası PKK ve siyasi uzantısı HDP’nin yaptığı kaos çağrılarına da değinilen açıklamada “15 Temmuz darbe girişiminin akamete uğraması sonrası silahlı ve bombalı saldırılarını iyice artıran örgütün halkı sokağa dökmeye yönelik çağrılarına halkımız itibar etmemiş ve etmemektedir.” denildi.

Örgütün açık tehditlerine, sivil yaşam alanlarına yönelik tonlarca patlayıcı yüklü araçlarla saldırmasına ve siyasi suikastlerine rağmen halkın korku siyasetine esir olmayı reddettiği, barış ve huzur istediği ve bu tavrını da lisan-ı haliyle ortaya koyduğu belirtilen açıklamada şöyle denildi:

“Silahlı örgüt yetkilileri ve sözcüleri halkı sokağa dökmekte aciz kalınca devreye siyasi uzantıların girmesi de gecikmedi. HDP yetkililerinin örgüt sözcülerinin neredeyse kopyası durumundaki açıklamaları, gerginliği tırmandırma amaçlıdır. İnancımız odur ki barıştan ve huzurdan yana irade beyanında bulunan mazlum halkımız, sokak çağrılarına itibar etmediği gibi ölüm, kan, kin kokan bu siyasetlere de itibar etmeyecek ve ilk seçimde bu zihniyet sahiplerine gereken dersi verecektir.”

KHK ile açığa almalar ve meslekten ihraç etmeler

15 Temmuz darbe girişimi sonrası ilan edilen OHAL dönemi uygulamalar ve KHK’lara da değinilen açıklamada, çeşitli kamu kurum ve kuruluşlarından  açığa alınan veya meslekten ihraç edilen memur sayısında artış yaşanmasına paralel olarak haksızlıkların yaşandığının artık en üst mercilerce de dile getirildiği belirtildi.

Görevden uzaklaştırılan öğretmenlerin durumuna da değinilen açıklamada, “Özellikle okulların açıldığı bugünlerde öğretmenlerin ciddi bir soruşturmaya tabi tutulmadan açığa alınmaları, büyük mağduriyetler doğuracaktır. FETÖ veya PKK gibi örgütlerle bağlantılı asıl kadroların kendilerini gizleme adına birçok sahte e-mail veya ihbar mektubu yoluyla at izini it izine karıştırmaya çalıştıkları ortaya çıkmıştır. Tunceli'de açığa alınan 504 öğretmenden 419'unun çok kısa bir süre sonra göreve iade edilmesi bu konudaki şüpheleri daha da arttırmıştır.” ifadelerine yer verildi.

Açıklamada, “HÜDA PAR olarak bu konuda hükümeti adil olmaya ve hem Başbakanlık hem de valilikler bünyesinde oluşturduğu komisyon ve kurulların aldıkları kararların hukuka uygunluğunu sıkı bir şekilde denetlemeye davet ediyoruz.” denildi.

Adnan Menderes ve arkadaşlarının idam yıldönümü

1960 darbesinin ardından 17 Eylül 1961'de idam edilen Adnan Menderes ve üç kabine üyesinin rahmetle anıldığı değerlendirmede, 15 Temmuz’da da benzer ancak çok daha kanlı bir senaryoyu hayata geçirmeye çalışan FETÖ'cü cuntanın da milleti ve milletin değerlerini hedef aldığı kaydedildi.

27 Mayıs'la küresel güç odakları adına halkın iradesine ipotek koyan ve vesayet kurumları ihdas eden cuntacılarla 15 Temmuz'da harekete geçen cunta arasında zihniyet yönünden hiçbir fark olmadığı belirtilen açıklamada devamla; “Böyle olduğu halde 27 Mayıs 1960 darbesini "devrim" olarak nitelendiren zihniyet mensuplarının 15 Temmuz darbe girişimine karşı olduklarını beyan ederek ekranlarda boy göstermeleri ve FETÖ şahsında İslami STK ve cemaatleri hedef tahtasına oturtmaları devrim hırsızlığından başka bir şey  değildir.” diye belirtildi.

Sabra ve Şatilla Katliamı'nın yıldönümü

16 Eylül 1982'de Beyrut'ta Siyonist ve Hıristiyan Falanjistlerin işbirliği ile Sabra ve Şatilla Filistin mülteci kamplarında yaşanan vahşete de değinilen açıklamada, Siyonistlerin himayesinde kamplara saldıran Falanjist çetelerin, çoğu kadın ve çocuk binlerce Filistinli mülteciyi vahşice katlettiği belirtildi.

Yaşanan bu vahşice katliamın Siyonist işgalcinin hiçbir anlaşma veya taahhüdüne uymayacağının sayısız örneklerinden sadece biri olduğu belirtilen açıklamada; “Siyonist işgalci rejimle anlaşma yaparak iyi geçinmeye çalışan bütün İslam ülkeleri veya Müslüman grupların bundan ders çıkarmaları gerekmektedir.” denilerek bütün Müslümanların dikkat ve çabalarını Kudus ve Mescid-i Aksa için yoğunlaştırmaları gerektiğine vurgu yapıldı.

ABD ve Rusya arasında varılan Suriye anlaşması

Suriye Meselesi'nde İslam Ülkelerinin inisiyatif alarak artık söz sahibi olması gerektiği belirtilen açıklamada, İslam ülkelerinin Suriye Meselesini "İç Meseleleleri" olarak görmedikleri müddetçe yapılacak hiçbir anlaşmanın kalıcı olmayacağı uyarısında bulunuldu.

Emperyalist ülkelerin bölge üzerindeki emellerine de vurgu yapılan açıklamada; “Ekonomilerinin önemli bir kısmı silah ticaretine dayanan; Suriye'nin doğusunda veya batısında yeni üsler, kazanma peşindeki emperyalist devletlerin Suriye'deki iç savaşı bitireceğine ve Suriye halkının iyiliğini isteyeceklerine inanmak, saflığın ötesinde bir yaklaşımdır. Bu ülkelerin dahil olduğu hiçbir anlaşma bölge ülkelerinin çıkarına olmayacaktır.” denildi.

“Bundan hareketle İslam ülkeleri özellikle de Suriye sahasında birbirleriyle savaşan grupların bu emperyalist oyunları görüp kendi aralarında anlaşma yollarını zorlamaları gerekir.” denilen açıklamada,  hem ateşkese hem de kalıcı bir çözüme herkesten çok ihtiyacı olanların İslâm coğrafyası ve Suriye halkı olduğu ifade edildi.

Ne kadar uzun sürerse sürsün, her savaşın er ya da geç bir barışla neticeleneceği vurgulanan açıklamada, “Suriye iç savaşı da mutlaka barışla neticelenecektir. Bu konuda söz sahibi herkesin barışa giden süreci hızlandırma noktasında katkı sunması hem dünyevi hem de uhrevi bir görevdir.” ifadelerine yer verildi. (İLKHA)