Hedefleri soğuk savaş döneminin ürünü,1960

'Kemalist' olmakla suçlayan ne kadar yazar,

VAN 30.03.2015 10:43:04 0
Hedefleri soğuk savaş döneminin ürünü,1960
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Murat Belge "Bizim gibiler artık CHP'de toplanmalı" dediğinde, bunun kişisel bir tercih olmadığını anlamıştım. Belge, aslında sağa sola dağılmış Kemalist aydınların bir araya toplanma zamanının geldiğini duyuruyordu. Bu açıklamadan sonra CHP ve Cumhuriyet gazetesinde toplanmaya başladılar. Tabii bu arada, CHP ve Cumhuriyet gazetesinde birtakım değişiklikler yapılarak buralar yeni gelenlere hazır hale getirildi; AK Parti'yi "Kemalist" olmakla suçlayan ne kadar yazar, çizer varsa hepsi soluğu Cumhuriyet'te aldı. Bunların bazıları Türkiye'nin sol "Birikim"ini yönlendiren Kemalistlerdi, bazıları da "demokrat" ve "liberal" Kemalistler. Bu gruba Fethullahçı Kemalistleri de ekleyelim. Farklı kollara ayrılmış -ya da sızmış- tüm Kemalistler, vesayetin ayakta kalan son kalesi CHP ve Cumhuriyet'te, son büyük savaşı vermek için bir araya gelmeye başladılar.  

Evet; 7 Haziran seçimleri, vesayetin son büyük meydan muharebesi olabilir. En azından Kemalistler önümüzdeki seçimleri böyle algılıyor. Bunun için de aralarındaki küçük farklılıkları bir tarafa bırakarak bir çatı altında, AK Parti'ye karşı birleşiyorlar. Kürt siyasetini de unutmamak lazım; onları da etkilemeyi başardılar. Kürt hareketindeki "ruh ikizleri" aracılığıyla etkiledikleri Kürtleri, statükonun büyük savunma savaşına katılacak kıvama getirdiler.  
Hedefleri soğuk savaş döneminin ürünü,1960 darbesiyle tahkim edilmiş bu vesayet düzenini tarihe gömecek olan "başkanlık sistemine" geçişi engellemek. Gezi'de çıkarılan isyan da, 17-25 Aralık darbesi de, 6-7 Ekim provokasyonu da bu dönüşümü engellemeye yönelikti. Ne darbeler, ne siyasi kumpaslar Erdoğan'ı devirmeye yetti ne AK Parti'yi iktidardan indirebildi. Ne var ki vesayet yanlıları ümitlerini tümden yitirmiş değil. Başkanlığa geçişi durdurmayı başarırlarsa vesayetin kendini yeniden tamir edeceğine inanıyorlar; siyasal sistem köklü değişiklik geçirmezse vesayet toparlanmayı başarabilir, geç de olsa yeniden güç kazanır; bunu biliyorlar. Son büyük savaşa, bu ümitlerle hazırlanıyorlar.  
Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'ın başkanlık ısrarı "tek adamlık" hevesinden veya "diktatörlük" özleminden kaynaklanmıyor; aksine, diktatörlüğe başkanlık sistemi değil, mevcut bu bürokratik yapı kapı aralıyor. Gerçekte muhalefetin ne "tek adam" ile ne de "diktatör" ile bir sorunu var; muhalefetin asıl sorunu Türkiye'nin "milli irade" tarafından yeniden şekillendirilmesi. Kabul edemedikleri, içlerine sindiremedikleri de bu. Tayyip Erdoğan'ı "tek adam" ve "sarayda yalnız diktatör" olarak suçlayan muhalefet partilerinin oy toplamının Erdoğan'ın aldığı oy oranına yetişememesi de bunu gösteriyor. Erdoğan kadar oy aldıklarında bu ülkeyi yönetebilirler elbette. Muhalefetin derdi gerçekten demokrasiyse, buna başkanlık sisteminde fazlasıyla bulacaktır.   
Fakat şimdiye kadar olduğu gibi bundan sonra da demokrasiye, sandığın gücüne, milli iradeye karşı savaşacaklardır. Bu yüzden Kemalizm, tüm "yetişmiş" çocuklarını CHP ve Cumhuriyet'te toplamaya başladı. Bu son büyük savaşı verecekler. Meşru-gayrimeşru tüm yolları deneyecekler muhakkak; kumpaslara, algı operasyonlarına, provokasyonlara başvuracaklar.  
Ama AK Parti blok halinde başkanlık hedefine kilitlenmeyi başardı. Surlarda bekledikleri çatlak oluşmadı. Bu büyük savaşı kazanmak için iktidar partisi gerekli olan birliği sağladı. Doğrusunu isterseniz "Yeni Türkiye" önünde başka da engel kalmadı.