Hayat kadınlı erkekli birlikte yaşandığına göre

Kadının hakkını bir güne sığdıran sözüm on

VAN 23.11.2014 23:16:18 0
Hayat kadınlı erkekli birlikte yaşandığına göre
Tarih: 01.01.0001 00:00
 25 KASIM KADINA YÖNELİK ŞİDDETE KARŞI ULUSLARARASI MÜCADELE GÜNÜNE İLİŞKİN

Batının ürettiği ve dayattığı yaşam modellerinde insanoğlu kadınıyla-erkeğiyle, zenginiyle-fakiriyle hiçbir zaman rahat huzur mutluluk görmedi. İthal edilen yaşam modelleri ne acı ki, hep sömürü kargaşa şiddet içeren hastalıklarla doludur. Batı referanslı hastalıklı yaşam modellerine çağdaşlık, laiklik, modernlik adına balıklama dalan kesimlere bakın en büyük aile içi şiddet ve huzursuzluğun bu ailelerde olduğunu görmüş olursunuz.

Söz konusu olan okumuş yazmış sayılan kesimler kendilerini mahküm kıldıkları batılı modellerden olan özel günlerin tamamını toplumumuza taşıyarak toplumu başka bir felaketle karşı karşıya bırakmışlardır. Bir taraftan şiddet ortamının artması için projeler diğer taraftan doğan sonuçları protesto etmek veya anmak için günler tahsis edilmektedir. İşte yine bu günlerden böyle bir gün olan 25 Kasım Kadına Yönelik Şiddete Karşı Uluslararası Mücadele Gününü nedeniyle toplum gerilmeye aile içi huzursuzlukların artması için fitne üretmeye devam edilecektir.

İnsanlık tarihi boyunca kadının çoğu zaman zulümlere, baskılara uğradığı görülür. Adaletin hâkim olmadığı toplumlarda kadın sürekli ezilmiş, tahkir edilmiş ve her yönden daima sömürü aracı olarak kullanılmıştır. Bu toplum biçimleri ister ilkel kabile toplumlarında olsun, isterse çağdaş batı medeniyetlerinde olsun hiç fark etmemiştir.

Kadının hakkını bir güne sığdıran sözüm ona çağdaş Avrupa tarihinde de kadın hiçbir zaman layık olduğu yere, değere oturtulmamıştır, buralarda yönetimlerce kadının insanlığı yok edilmiştir. Mesela eski yunan medeniyetinde ki şimdi batıya ışık tutmaktadır, kadın insan sayılmaz ve miras hakkı da yoktu. Onsekiz’inci yüzyılda kadın erkek eşitliği gündeme getirilinceye kadar kadın baskı altında tutuluyor, sosyal statü açısından hiçbir insanı hakkı bulunmuyordu.

Kadın Kapitalist toplumlarda, maddeci zihniyet tarafından birer sermaye aracı olarak görünmeye başlandı. Kapitalistler ürettikleri tüm mallarda kadının etini, fiziki yapısını ön plana çıkartarak reklâm olarak kullandılar. Öyle ki, silah tüccarları bile kan, kin ve nefret kokan silahlarını bile o sevgi, şefkat pınarı olan kadınlarla sergiletmeye başladılar.

Kendi sermayelerini artırmak için kadına sunulan bu durum, kadının cinselliğini ön plana çıkardığı için onu bir meta konumuna getirdi. Oysa kadın o değildi, kadın annemiz, kadın eşimiz, kadın bacımız-ablamız, kadın teyzemiz-halamızdır, kadın sosyal hayatın bütünlüğü içerisinde erkek gibi hayatın bir parçasıdır.

Kadını bu anlayış üzerine oturta bilsek herhalde bu gün karşılıklı olarak şikâyetçi olduğumuz pek çok konuda uzlaşma sağlanır, aile ortamını huzurlu bir ortama çevirir bu huzurlu ortam toplumda değer bulur kadına yönelik şiddet artmazdı.

Toplum olarak kadın erkek eşitliği konusunda da kendi gündemimizi, inançlarımızı geleneklerimiz ve göreneklerimize göre bir kamusal düzen oluşturursak işte o zaman huzur bulur, kadına olması gereken değer verilir. Yoksa batının referans alınmasıyla yılın değişik günlerinde çeşitli vesilelerle kutlamalar tertiplemek yerleşen ve kangrene dönen zulmü ortadan kaldırmaz.

Hayat kadınlı erkekli birlikte yaşandığına göre sadece belirli günlerinde değil, hayatın tümü içerisinde değer verilmelidir. Eğer gündemimizi biz kendimiz oluşturmazsak bu bizim millet olarak kendimize ne kadar yabancılaştığımızı gösterir. Fransız ihtilalı ile birlikte ortaya çıkan feminizm hareketi ile kadının sömürülmesi olayı başka bir şekil aldı. Bu hareket, erkek düşmanı bir kadının oluşmasına sebep oldu. Özgürlük kelimesi tarih boyunca erkekler veya sistemler tarafından zulme uğrayan batılı kadın için çok şey ifade ediyordu. Yirminci yüzyılda hukuki olarak bu imkân kadına verilmesine rağmen pratikte şekil eskisi gibi devam etmektedir. Yapılan araştırmalarda kadına yönelik en fazla şiddet batılı ve gelişmiş toplumlardadır.

Kapitalizmin acımasız çarkları, kadını, kadınlığı dâhil har şeyi elinden alınmış olarak ortada bıraktı. Nihayetinde özgürlük adına aile kavramı ortadan kaldırılarak, kadının eşyaya, modaya, şöhrete, şehvete esaretini sağlamış oldular. Bunu iyi bilmemiz lazım ki, toplumumuzdaki tüm hastalıklar batı kökenlidir. Bunların ortaya çıkışında insanın manevi yönden gelişmesine en önemli katkıyı yapan aile kurumunun parçalanarak yok olmasıdır. Bu felaketin farkına varan başta ABD ve Avrupa ülkeleri aile müessesesini kurmak için yeni düzenlemeler yapmaya başladılar.

Ancak bizim gibi gelişmekte olan ülkeler batının felaketine sebep olan ailesiz bir toplum biçimini benimser bir hale geldi. Acilen kendimize, kendi değerlerimize dönmeliyiz aksi halde batı referanslı hayat modelleri karşısında tutunamayacak olan aile yapılarımızda şiddet ortamının artması gelişmesi elzem olacaktır. Kurtuluş reçetesi birbirlerinin tamamlayıcısı konumunda olan insanın buna gereği gibi iman etmesi, hayatına yaşayarak yansıtmasıyla sağlanabilecektir.

Nasihatlerin musibetlerden evla olması dileğiyle.