Gülenizm, siyasal cemaat, mehdilik…

Ergün Yıldırım

VAN 24.07.2016 10:40:24 0
Gülenizm, siyasal cemaat, mehdilik…
Tarih: 01.01.0001 00:00
 24 Temmuz 2016
Cumhuriyet tarihinde ilk defa din adına bir grup darbe teşebbüsünde bulundu. Dini cemaat olarak örgütlenen, insanları dine çağıran ve Allah adını ağzından düşürmeyen bir cemaat darbe girişiminde bulundu. Millet Meclisi'ni bombaladı, halkı kurşunladı, Cumhurbaşkanı'nı katletmeye kalktı. Üstelik hoşgörü, diyalog, uzlaşma gibi oldukça evrensel ve insani söylemler etrafında yıllarca toplantılar yapan, kitaplar basan, dergiler çıkaran ve dernekler kuran bir oluşum bu. İslam'ın hizmet gibi en şerefli kavramını kendisine ad seçti. Türkiye'de bütün dini çevrelerin saygıyla kullandığı ve topluma hayır-hasenat yapmak için başvurduğu sembolik bir ifadeydi bu.

Bir cemaat ya da dini oluşum darbeci bir kimliğe nasıl geldi? Üzerinde düşünmemiz gereken en önemli sorulardan biridir bu. Elbette güç ilişkileri, casuslarla beraberlikleri, dış bağlantıları vs. var. Ancak bütün bunlarla beraber halkın çocuklarını yanına çekerken dine başvurdu. Dini söylem, pratikler, semboller ve hafızalar kullanıldı. Türkiye'nin camilerinde konuşan, ağzından Allah kelamı düşmeyen, İslam'ın tarih, düşünce ve bilgisine başvuran bir aktör vardı. Dolayısıyla halkı etrafında seferber etmesinin en büyük motivasyonu dindi. Bundan dolayı dinden darbeye doğru giden bu oluşumu iyi anlamamız gerekir.

Gülenizmin dinden neşet eden bu yapısının temellerine baktığımızda bazı özellikler dikkat çekiyor. Birincisi bütün sosyologların, siyaset bilimcilerin ve son olarak G.Fuller'in de vurguladığı “sosyal hareket” tanımlamasının tamamıyla büyük bir yanılsama olduğu çıktı. Gülenizm toplum içindeki faaliyetleriyle öne çıkarak medya grupları ve Abant Toplantısı gibi çalışmalarıyla da bunu yayıyordu. Böylece devlete yönelmeyen ve toplumun ıslahına kendini adamış bir hareket olarak gösteriyordu kendini. Meşruluk kazanmasının en büyük boyutlarından biri buydu. Oysa sosyolojide öğrendiğimiz temel bir ilke var: Sosyal hareketler apolitiktir ve merkezinde devlet değil toplumsal alan vardır. Fakat Gülenizm, devlet içinde kadrolaşıyordu. Devletin içine sızıyordu. Siyasal parti yoktu, siyasal muhalefet yoktu, siyasal dernekler yoktu. Ancak sinsice devletin içine yayılıyordu. Bundan dolayı siyasallığını gizleme imkanını elde ediyordu. Burada Şiiliğin batıni yöntemlerini kullandığı görülüyor. Mahremiyet, gizlilik, sabır ve adama… Bu ilişkilerde takiyye yöntemi önem taşıyordu. Bundan dolayı Şiiliğin takiyye yöntemi sonuna kadar kullanıldı. İçki içildi, zina yapıldı, yalan söylendi. Haramın her türlüsü sonuna kadar işlendi. Bütün haramlar, son sevap işlemek için yapıldı! Son sevap onlara göre devleti ele geçirip nizamlarını kurmaktı. Bunun için her şey çiğnenebilirdi. Din de dahil olmak üzere. İşte batınilik ve Şiiliği andıran tutumlar burada öne çıkıyordu. Askeri okullarda ve bürokraside bunlar pratiğe dökülmüştü.

Gülenizm derin bir siyasal dindi. Aslında her şeyini devleti ele geçirmeye adamış bir siyasal cemaat! Siyasalın her alanda öncelendiği bir zahiri siyasetsizlik durumu! O nedenle sık sık bizim yaptığımız konuşmalarda, bizlere “ilmi siyaset” tavsiye ediliyordu. Bir akşam Ankara'da bürokratlardan biri “Kürtler partilerini kurdu, örgütleri var…” deyince sen Kürtleri ve Türkleri bölüyorsun, PKK ve teröristleri neden Kürtler diye genelliyorsun diye sert çıkmıştım. Sonra odama çekilince, Gülenci gelip beni uyardı. İlmi siyasete göre hareket etmemi istedi.

Gülenizmin batıni siyasallığının başka önemli bir yönü bizzat Gülen'in mutlak, tartışılmaz ve üstün bir varlık olarak algılanması. Eskatolojik inanışlarla donatılmış biri olarak görülmesi. Bu çerçevede rüyalarının kutsanması büyük bir önem taşır. Rüyalar ile Peygamber Efendimiz'le ilişki kurduğu varsayılır. Ondan dolayı söylenen her şey Peygamber'in sözü gibi telakki edilir. O nedenle birkaç yıl önce Ali Ünal Gülen'in eleştirilemeyeceği “masumiyet ve masuniyet” karinelerine sahip olduğunu savundu. Yine Gülen'in takipçilerine verdiği eşyaların kutsanması da buna başka bir örnektir. Böylece Gülen mehdileştirilir. Bilinçli ya da bilinçsiz her sözünün ruhani, üstün ve peygamberle ilişkili olduğu düşünülür. Gülen, son konuşmasında adamlarına dik durun diyerek darbeye devam edin mesajı veriyor ve yine cennet müjdesi vererek ölüme gönderiyor. Mehdiliğin tipik göstergeleridir bunlar.