Fırat’ın doğusuna müdahaleyi istemeyenlerle Cumhur İttifakı’nı yaralayanlar arasında bir ilişki var mıdır

Hasan Öztürk

VAN 28.10.2018 15:00:35 0
Fırat’ın doğusuna müdahaleyi istemeyenlerle Cumhur İttifakı’nı yaralayanlar arasında bir ilişki var mıdır
Tarih: 01.01.0001 00:00

“Ak Parti Ak Parti’dir, MHP MHP’dir amma kader onları birlikte hareket etmeye mecbur bırakmıştır” diyenlerdenim.


Bu cümlemi kurmamın bir çok nedeni var. Bunların bir kısmı yakın tarihte yaşadıklarımız, bir kısmı yakın gelecekte muhtemel karşılaşacaklarımızla ilgili.

Bir önceki yazıda hem yakın geçmişte yaşananlar nedeniyle hem yakın gelecekte muhtemel olacaklarla ilgili örnekler verip Ak Parti ve MHP’nin kurduğu “Cumhur İttifakı”nın zorunluluğuna işaret etmiştim. (“Yangına körükle gidenlere inat İbrahim’in ateşine bir damla su ile yürüyenlerdeniz” 26.10.2018 Yeni Şafak)

Buradan devam edelim...

Türkiye’ye yönelik ekonomik saldırı kısmen atlatılmış görünüyor. Doların ateşi düştü, piyasalarda nisbi bir rahatlama başladı. Ancak henüz 2018 yazı başındaki ekonomik verilerden çok uzağız. Dolar ve enflasyona ilaveten faizdeki yükseliş reel sektörü oldukça zorluyor.

Kredi faizlerinin yüksekliği, yatırımın önündeki en büyük engel. Hele bir de faktoringçilerin uyguladığı faiz var ki o da “iş yapmak isteyen” ancak elinde nakit yerine evrak bulunanların elinde avucunda ne varsa tüketiyor.

Ekonomideki tedirginliğimiz, dış politikada da yaşanıyor. Türkiye-Amerika ilişkileri, Türkiye-Avrupa Birliği (AB) ilişkileri emme basma tulumba misali, bir inişte bir çıkışta.

Bir de yakın coğrafyamızın hali var ki asıl tehdir, asıl tedirginlik burada başlıyor.

Türkiye ile Yunanistan’ın Doğu Akdeniz’deki nüfuz savaşı, geçtiğimiz hafta it dalaşlarına, denizde hücum botlarının tedirginlik derecesinde yakınlaşmasına neden oldu.

İsrail’in başta Gazze olmak üzere El Halil’de, Kudüs’te, Nablus’ta hasılı işgal ettiği ya da abluka altında tuttuğu Filistin topraklarıında aşırılıkları bizi tedirgin ediyor.

Suudi Arabistan Başkosolosluğu’ndaki cinayet üzerinden gelişen olaylarsa dünya gündeminin ilk sırasında. Cemal Kaşıkçı vak’ası, Türkiye Suudi Arabistan ilişkilerinin seyrini değiştirdi.

TURBUN BÜYÜĞÜ HEYBEDE

Suriye’de Mümbiç özelinde Amerika ile olan mutabakatın akıbetini kestiremiyoruz.

Hele bir de Fırat’ın doğusu meselemiz var ki sormayın.

Bizim oralarda güzel bir deyim vardır. “Turbun büyüğü heybede” yani.

Yakın gelecekte PYD/YPG-PKK terör örgütü maharetiyle Amerika’nın Suriye’nin kuzeyinde kurmaya çalıştığı koridorun bertaraf edilmesi için öncelikle Türkiye içerisinde bir mutabakatın, bir derlenip toparlanmanın lüzumu yok mu?

YAKIN TEHDİDİ BERTARAF ETMEK İÇİN CUMHUR İTTİFAKI ZORUNLULUKTUR

Etrafımızda olup bitenleri bu kadar ayrıntılı yazmamın asıl sebebi, konuyu “Cumhur İttifakı”na getirmek içindi.

Çünkü, özellikle dış politikada sadece Ak Parti’nin ya da hükümetin yapabileceği bir şey yok.

Mutlaka geniş tabanlı bir mutabakat şart.

Bu mutabakatı yakın geçmişte Afrin Zeytin Dalı Harekatı’nda sağladık.

Hatırlayın lütfen, harekata destek yüzde 80’leri aşmıştı. Yine, Türkiye’nin dört bir yanından Mehmetçik’e destek için sınır boylarına akın eden insanlar olmuştu. Yemek yapıp gönderen kadınlar, çorap örüp gönderen anneler, dua eden dedeler, babalar görmüştük.

Yakın gelecekte şayet Fırat’ın doğusuna yönelik bir hamlemiz olacaksa ki mutlaka olmalı... Yine içeride çok geniş bir mutabakat sağlamalıyız.,

Bakın dün İstanbul’da Suriye konusunda 4’lü zirve vardı. Türkiye, Rusya, Almanya ve Fransa liderleri Suriye konusunu masaya yatırdı. Burada beni ilgilendiren mesele Türkiye’nin uluslararası arenada da geniş bir mutabakat zemini oluşturma çabasıdır.

Ama asıl mutabakat içeride sağlanmalıdır.

Mutabakatın Cumhur İttifakı etrafında oluşacağına inananlardanım. Çünkü o ittifak neticesinde Zeytin Dalı ve Fırat Kalkanı harekatları başarıya ulaşmıştı.

Özellikle 15 Temmuz darbe ve iç işgal girişiminin ardından terörle mücadele konseptimiz değişti. “Terör neredeyse orada müdahale edilecek” şeklinde formüle edebileceğimiz yeni konsepten söz ediyoruz.

Yeni konsept sebebiyledir ki hem sınır dışında hem sınır içinde terör yuvaları teröristlerin başına yıkılmıştır. Ne Türkiye içinde ne de sınırımızın hemen dışında terör grupları artık rahat rahat ne kış konuşlanmasına ne de bahar saldırılarına yönelebilmektedir.

TERÖRLE MÜCADELENİN MOTİVASYONU NEDİR?

Peki burada askeri, polisi, güvenlik güçlerini motive eden nedir?

Sorunun cevabı “Türkiye’nin birliği, memleketin selameti, milletin birliği”dir.

Güvenlik güçlerimizin, o aslanların terörle mücadele için dağ bayır demeden, yağmur, kar çamur demeden teröristlerin üzerine üzerine atılmasının motivasyonu nedir?

Elbette, dini, milli hassasiyetlerdir.

Memleket sevdasıdır.

Millet sevdasıdır.

İlayı kelimetullahtır.

Cumhur İttifakı da tam da budur.

Şayet Fırat’ın doğusuna yönelecekse ki yönelmek zorundayız.

İçerideki geniş tabanlı mutabakatı bir kez daha tahkim etmeliyiz.

Yerelde seçim ittifakı yapıp yapmamak çok da mühim değil. Ama Türkiye’nin, milletin ve ümmetin çıkarları için Cumhur İttifakı’nın yaralarını sarmak gerekir.

Sahi, Cumhur İttifakı’nın bitmesini arzu edenlerle Fırat’ın doğusunda bir terör koridorunun kurulmasını arzu edenler arasında bir ilişki var mıdır?

Çok merak ediyorum.

Sorunun tedirgin ediciliğinin farkındayım.

Lakin, yeni oyunun görülmesi için bu sorunun sorulmasının da gerekli olduğuna inanıyorum.

Siz ne dersiniz?




YENİ ŞAFAK