Filmlerdeki kötü adamın taşlanması…

Betül Güngör,

VAN 26.05.2015 10:41:46 0
Filmlerdeki kötü adamın taşlanması…
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Türk sinemasıyla ilgili ne zaman bir bahis açılsa konu dönüp dolaşıp illaki bu örneğe gelir. Sosyologlar, anladıkları ama kolay bir şey sandıkları sinematografinin üzerine uzun uzun konuşma fırsatı bulur. Oradan da Türkiye’de toplumun bir türlü modernleştirilemediğine, ehlîleştirilemediğine dair “vahlar, tühler” yükselir.

Nedir bu örnek? Yazlık sinemalarda çekirdek çitlerken birden gaza gelip beyaz perdeye sandalye fırlatan, Erol Taş’ı sokakta görüp taş yağmuruna tutulduğunu öne süren, Kurtlar Vadisi’ndeki bir karakterin ölümü üzerine cenaze namazı kılıp helva dağıtan insanların konu edildiği tanılar… Dışarıya kafasını uzatmak yerine kendi insanını kitaplardan okuyanların varı yoğu en biricik tespitleri…

Kabul gören şey şudur ki: Toplum gerçek ile filmi ayırt edemez. Gerçeklik algısı sıkıntılıdır, yani bütün bir toplum tanısı konulmamış şizofrendir. Modernizmi içlerine sindiremezler. Komik duruma düşerler. İyi kötü için muhakeme yetenekleri yoktur, kolayca kandırılıp manipüle edilebilirler.

İlk kez yeni bir nesneyle-icatla karşılaşıldığında anlamak kolay değil ve ilk bir yıl içinde alışma sürecinde kafa karışıklığı herkesin hakkıdır. Fakat filmlerdeki vaat edilen iyiliğe ve kötülüğe inanıp ortalığı dağıtmak, aslında o kurguyu oluşturanlarla kafa bulmaktır.

 Yani o kötüler taşlanırken “siz bize orda gerçek olmayan bir şeyi yutturmaya çalışıyorsunuz, biz de inanmış gibi yapıp oyuna devam ediyoruz. Ve sizle dalga geçiyoruzdur.” Dizilerde ölen karakterlere yapılan cenaze merasimleri ise, o karakterden rol çalma, onun popülaritesinden faydalanmaktır. Yani bilirler ki böyle bir şey yaparlarsa o “15 dakikalık” şöhret, kapılarını çalar.

Beyaz perdedeki kötü adamı sokakta taşlayanlar, bunu cehaletten yapmaz. Başlatılan kurguyu devam ettirir. Bu kurgu ben istediğimde biter mesajını verir. Sen benim paramı, vaktimi alıp 120 dakikalık bir hayale beni ortak ettin, artık o hayal benim istersem yıllarca sürdürebilirim, ne zaman biteceğine sen karar veremezsin, der.

Halkın kötü adamı taşladığına dair bu “ufak görücü” tespit medyanın her alanın da devam ediyor. Ekrana çıkan gazeteciler, köşe yazarları halkı “filmlerde gördüğü kötü adamı gerçek sanıp taşa tutan saf vatandaş” sanıyorlar.

İddialarını herkes yutar, ne yazsa herkes kabullenir, ekranda gördükleri bizleri de gerçek zannederler, diyorlar.

Yanılıyorlar. Kim neyi ne için savunuyorsa kim ne yalan söylüyorsa, şimdi ateşli savundukları düştüğünde ilk tekmeyi kim atacaksa vatandaş bunu gayet iyi biliyor.

Yazılarınız çok tıklanıyorsa, her kanalda varsanız, yüksek koltuklara oturduysanız bunun hikmetini kimseden gizleyemiyorsunuz. Halk sizi sokakta gördüklerinde (sokağa inerseniz tabii) size iltifat ediyorlar veyahut eleştiriye tutuyorlarsa bilin ki, bu sahteliği bu oyunu sürdürmek istiyorlar, hepsi bu.