Fesatçılar ıslah eder mi?

Osman Coşkun

VAN 6.09.2013 11:45:21 0
Fesatçılar ıslah eder mi?
Tarih: 01.01.0001 00:00
Allah’ın kitaplar ve elçiler göndermesinin başta gelen nedenlerinden birisi yeryüzünde insanoğlunun bir biri ile barış ve sükûnet içerisinde yaşamalarını temine yöneliktir.
Yeryüzünde yanlış giden bir takım işlerin düzeltilmesi amacıyla Allah bütün zaman dilimlerine müdahale etmiştir ve kıyamet kopana kadarda müdahaleye devam edecektir. Kuran’ın tarif ettiği Allah sadece kozmik âlemin değil yeryüzünde yaşayan ve yaşanılan hayata koymuş olduğu kanun ve kurallar ile müdahale eden bir Allah’tır. O’nun müdahalesini önemseyip ciddiye alan toplumlar hem bu dünyada hem de ahirette kurtuluşa erip kurtulanlardan olmuşlar aksine davranan topluluklar ise hem bu dünyada hem de ahirette kaybedip ziyana uğrayanlardan olmuşlardır.
 
Değerli dostlar: Allah yeryüzünde fesat çıkarıp orasını yaşanmaz hale getiren iktidar sahiplerinden ve onların özelliklerinden bahseder iken iktidarını gendi bekası için kullan kendi dışında ki yaratılmışlara özelliklede insana zulmedip haklı bir sebebe dayanmadan ona zulmedenlere: Kâfir, zalim, müşrik, münafık. Fa sık ve zalim. Hatta onların büyük bir yalancı olduklarından bahsetmektedir. Bu konu ile ilgili olarak yüce rabbimiz şöyle buyurmaktadır: “İnsanlardan bazıları da vardır ki, inanmadıkları halde  “Allah’a ve ahiret gününe inandık ”derler. Onlar güya Allah’ı ve müminleri aldatırlar. Hâlbuki ki onlar ancak kendilerini aldatırlar ve bununda farkın da değildirler. Onların kalplerinde bir hastalık vardır. Allah’ta onların hastalığını çoğaltmıştır. Söylemekte oldukları yalanlar sebebiyle de onlar için elim bir azap vardır. Onlara yeryüzün de fesat (anarşi, terör, haksız yere kan dökmeyin)denilince olar şöyle derler: “Biz ıslah edicileriz  (demokrasi ve özgürlük adına!)hareket ediyoruz derler” Şunu bilin ki, onlar bozguncuların ta kendileridir, lakin anlamazlar.”(Bakara-8-9-10-11-12) Malumunuz insanlar bir kitabı okumaya öncelikle baş tarafından başlarlar bu ayetlerin yüce kitabımız Kuran’ı Kerimin hemen baş tarafına konup böyle tasnif edilmesi kesinlikle tesadüf değildir. Kitabın mensupları kitabı okumaya başlar başlamaz bu ayetler onlara dünya siyasetini ellerinde bulundurup kan döken kâfirleri net bir şekilde tanınmayı öğütlemektedir. Bu ayetler onlara siyasi yelpazede nerede durmalarını öğreten bir strateji öğretmektedir. Her halde hayal âlemine daldım. Müslümanlar bu gün kitaplarını anlamadıkları dilden okuyarak bol bol sevap kazandıklarına inanarak sanki kendilerinin ihtiyacı yokmuş gibi okudukları Kuran’dan hâsıl olan sevabı ölülerinin ruhlarına ithaf etmektedirler. Onların siyasi ve diğer birtakım konular ile ne işleri olabilir ki? Sonra o yüce kitabı siyaset, ekonomi ve devlet işlerine bulaştırmak günahtır. “dini ve kutsalları siyasete alet etmek! “çok yanlıştır. Evet, maalesef Kuran’ın mensuplarının kendi kitaplarına bakışları şaşı. Kör ve yanlıştır. Mensubu bulunduğu kitaba şaşı bakan Müslüman kendisi dahil kendi dışında ki her şeye de şaşı bakar ve yanlış sonuçlar çıkarır. Hayatının dışına attığı Kuran ona hayatında kılavuz ve yol gösterici olmaz Allah elçilerini hemen hemen yerleşik düzen (şehir) hayatı yaşayan kavim ve milletlere göndermiştir. Elçilerin gönderildiği kavimler kendilerine göre ya yeni bir düzen kurmuşlar ya da atalarından kendilerine tevarüs eden sistemlere aynen uymuşlardır. Güçlüler zayıfları her türlü kullanım hakları kendilerine ait olmak üzere onlar üzerinden semirmelerine devam etmişlerdir. Bu kavimlerin ticaretleri, Siyasetleri, ekonomileri kendi çıkarlarına hizmet etmekte kendileri  yüz de yirmi lik kesimi  oluşturmalarına rağmen toplam gelirin yüz de seksenine sahip oluyor. Geriye kalan yüzde seksenlik kesim ise açlık. Yoksulluk ve sefalet içerisinde yaşamaya mahkûm ediliyor. Yaşam mücadelesi vermeye çalışan halk dinini düşünecek zamanı bulamıyor. Zalimler yeri ve zamanı gelince bu halkı istedikleri hizaya getirmek için memleketlerine el koyuyorlar. İktidar endişesi ile erkek çocuklarını öldürüp kız çocuklarını kendileri için sermaye olarak bırakıyorlardı. (Musa as ve son elçi Hz Muhammed Mustafa sav in) döneminden kısaca verdiğim bu örnekten hareketle günümüze gelmek istiyorum.
 
Bu gün Müslüman âlemine şöyle bir bakacak olur isek halimizin ne kadar da içler acısı olduğunu çok rahat göre biliriz. Müslümanlar Allah’ın kendileri için seçip beğendiği ve yaşanılması için gönderdiği ve bu kuralların içerisinde olduğu Kuran’ı terk edince rüzgârın önündeki bir tüy gibi veya başı koparılmış sonrada hemen atılmış bir vücut gibi ne yapacaklarını şaşırmışlar. Bundan sonrada kâfirlerin oyuncağı olmuşlardır. Sahip oldukları yüce değerlerden uzaklaşan Müslümanlar düşmanları tarafından kendilerine sunulan ve tamamen sahte ve taklit ürünleri olan beşeri sistemlerden fayda umar hale geldiler. Allah’ın hem dünyada​hem de ahirette  kurtuluş reçetesi olarak sunduğu hayat nizamını terk ederek kendilerini aşağılanmış ve hakir görerek kafir ve zalimlerin sistemlerine öykünüp onlardan çare umar hale geldiler/ geldik .Bu gün Müslüman alemi( Irak-Afganistan- Suriye-Tunus- Cezayir-Mısır vb.) ülkelerin içerisine düştükleri durumdan kurtulmanın yolunu yine çıkmaz bir sokak olan demokrasi kulvarında aramaktadırlar. İslam ‘ın bir çıkış yolu ve çare olduğunu dillendiren ve seslendiren hiç kimse yok. Model ülke olan Türkiye ise onlara demokrasi ihraç etmeye devam etmektedir. Bunu yapar iken de İslam’ın düşmanlarına hizmet ettiğinin de farkına varamamaktadır. Batılılar demokrasi bahane petrol ve İsrail’in güvenliği şahane prensibini de asla ihmal etmemektedirler.
 
İslam’ın düşmanları Müslüman âlemine yaklaşır iken sureti haktan görünüp biz sizlerin iyiliğini düşünüyoruz! Sizi bu içerisine düşmüş olduğunuz zavallı durumdan kurtarmak istiyoruz diyerek gerçek niyetlerini gizlemektedirler. Evet. Bildiğiniz gibi şeytan da kandıracağı insana aslında ben senin iyiliğini istiyorum diyerek kandırmıyor mu? “atamız Âdem’i kandırdığı gibi” Bu şeytan ve onun dostları halkı Müslüman olan ülkelere demokrasi getirme bahanesiyle en son hatırladığımız ve örnekleri sayılamayacak kadar çok olan Irak, Suriye, Mısır ve diğer İslam ülkelerinde sayıları milyonları geçen Müslümanları öldürmediler mi? Önceleri gayet iyi anlaşıp ahbap çavuş ilişkisine girip Müslümanlara kan kusturan zalimleri son kullanım tarihleri sona erince(Saddam Hüseyin, Kaddafi, Mübarek! Vb.) dostlarını kendi elleriyle ortadan kaldırmadılar mı? Şimdi o zalimlerden kurtulmalarını adeta demokrasi şölenine döndürüp meydanlarda kutlama yapanlar eskisinden daha şedit ve zalim bir sistemin sarmalına düştüklerinin farkına ne zaman varacaklar? Nitekim halkı Müslüman olan birtakım insanlar Saddam’ın ve Kaddafi’nin gününü mumla arar hale gelmişlerdir.
 Bu gün kitlelerin arkasından sürüklenip gittiği beşeri sistemler ortaya çıktıkları ülkeler de bile miadını doldurmuşlar ve insanlığın derdine çare olmaktan uzaklaşmışlardır. Bu sistemler insanlığa huzur getirme yerine mevcut olan huzurda yok edip götürmüştür. “İnsan insanın kurdu olmuş ”Amerikalı bir çocuğun yaşaması için Afrikalı birkaç çocuğun ölmesi gerekir noktasına gelinmiştir. Amerikalı çocuklar o bazite sorunu ile baş etmeye çalışır iken Afrikalı çocuklar açlıktan ölmektedirler insanımız bunu nasıl göremiyor hayret ediyorum. Bu beşeri sistemler insanlara adeta insanlıklarını unutturmuşlar yerde yatıp sera nöbeti geçiren bir insanın yanından binlerce insan gelip geçmesine rağmen hiç kimse o yerde yatan zavallı insana yardım etme gereği duymamaktadır. Bir kısım insanlar bu beşeri sistemler sayesinde yiyip içip semirir iken birileri ise onların çöpe attıkları ekmek kırıntıları ile yaşamaya çalışmaktadırlar. Çünkü bencilleşen insan ben kazanayım başkası kazanmasın, ben rahat edeyim başkası huzur yüzü görmesin, ben var iken başkası yok olsun felsefesi ile hareket ederek sadece kendisini düşünerek yaşamaya çalışmaktadır.
 
İslam ise “Komşusu aç yatar iken kendisi tok olarak sabahlayan bizden değildir” düşüncesini mensuplarına öğütleyerek hayata böyle bakmalarını onlardan istemektedir. Ayrıca insan oğlunun bu dünyaya geliş gayesinin diğer canlılarda olduğu gibi yiyip içip sonrada dünyadan göçüp gitmek olmadığını zira: “Ben, insanları ve cinleri ancak bana kulluk etmeleri için yarattım” (Zariyat-56) prensibine bağlı kalıp Allah’ın razı edilip onun yaşanılmasını istediği hayatı yaşayıp sonrada Müslüman olarak ölmeyi hedefleyen yüce bir gayeye çağırmaktadır. Başka bir yazıda buluşmak üzere Allah’a emanet olunuz.