Ey ümmet, hiç utanmaz mısın

Allah'ım! Ümmetin suskunluğunu sana şikayet ediyorum!

VAN 20.03.2014 20:05:30 0
Ey ümmet, hiç utanmaz mısın
Tarih: 01.01.0001 00:00
Allah'ım! Ümmetin suskunluğunu sana şikayet ediyorum! Ben ki kocamış bir yaşlıyım. Kurumuş iki elim, ne kalem tutuyor ne de silah! Sesimle yeri inletecek güçte bir hatip de değilim!
Ben ki saçları ağarmış, ömrümün son demlerinde, türlü hastalıkların yıktığı ve üzerinde zamanın belâlarının estiği biriyim! Tek isteğim, benim gibi Müslümanların zaaf ve aczinden müteessir olanların yazmasıdır!
Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helâk olmuş ölüler! Hâlâ kalpleriniz sızlamıyor mu, başımıza gelen bu acı felaketler karşısında? Bir halk yok mu?
Hiç mi kimse yok, Allah için ve ümmetin namusu için kızacak? Şerefli direnişçilerken, bizleri katil teröristler olarak ilan edenlere karşı duracak! Bu ümmet utanmaz mı, şerefi çiğnenirken? Siyonist katilleri ve uluslararası işbirlikçilerini görmezden gelirken!
Omuzlarımıza el verecek ve gözyaşlarımızı silecek bir bakış! Bu ümmetin kurumları, sivil güçleri, partileri, teşkilâtları ve bariz şahsiyetleri, Allah için kızmaz mı? Tümü birden sokaklara dökülüp, bizim için dua etmeye. 'Ey Rabbimiz! Gücümüzü topla, zaafımızı gider ve mü'min kullarına yardım et!' diye çağıramaz mı? Buna da mı gücünüz yetmiyor? Yakında bizim büyük ölümlerimizi duyacaksınız, o zaman alınlarımızda şu yazılacak:
Bizler direndik, ileri atıldık ve kaçmadık..
Ve bizimle birlikte çocuklarımız, kadınlarımız, yaşlılarımız ve gençlerimiz ölecek!
Onları, bu suspus ve bön ümmete yakıt yapacağız!
Bizden, teslim olmamızı ve beyaz bayrak dikmemizi beklemeyin! Çünkü biz, bunu yapsak da öleceğimizi biliyoruz. Bırakın savaşçı onuruyla ölelim! Dilerseniz bizimle olun, elinizden geldiğince, öcümüzü sizden her biri boynuna taksın!
Dilerseniz bize acıyarak ölümümüzü izleyin! Temennimiz, Allah'ın, emaneti savsaklayan herkesten kısas almasıdır! Umarız bizim aleyhimize olmazsınız! Allah aşkına, bari aleyhimize olmayın! Ey ümmetin liderleri, ey ümmetin halkları!
Allah'ım!
Sana şikâyette bulunuyorum… Sana şikâyette bulunuyorum… Gücümün azlığını, imkânımın yetersizliğini ve insanlara karşı zaafımı Sana şikâyet ediyorum. Sen mustazafların Rabbisin… Sen bizim Rabbimizsin… Bizi kime bırakıyorsun? Bize cehennem olacak uzaklara mı? Veya düşmana m?
Allah'ım!
Akıtılan kanlar, dokunulan ırzlar, çiğnenen hürmetler, yetim bırakılan çocuklar, oğlunu yitirmiş anneler, dul kalmış kadınlar, yıkılmış evler ve ifsad edilmiş ekinler aşkına, sana şikâyette bulunuyorum.
Sana şikâyette bulunuyorum! Gücümüz dağıldı… Birliğimiz bozuldu… Yollarımız ayrıldı…
Halkımızın zaafını ve ümmetimizin bize yardım edip, düşmanı yenmedeki aczini sana şikâyet ediyoruz…"
Şahit Ahmed Yasin'in bu duasını defalarca okudum. Daha önce de burada hatırlattım. Bir halkın trajedisi bundan daha içten, daha güçlü sözlerle anlatılabilir mi? Siyasi değerlendirmeler ne işe yarar? Riyakar acılar ve öfkeler, kalabalık sözlerden başka ne anlam ifade eder?
Hayatının büyük bölümünü İsrail hapishanelerinde geçirmiş, gözleri görmeyen, felçli, tekerlekli sandalyeye mahkum Filistinli lider 22 Mart 2004'te, 67 yaşındayken ve sabah namazına giderken bir İsrail füzesiyle şehid edildi.
Ardından diğer, Abdülaziz Rantisi'ler, Mahmud Ez Zahar'lar ve diğerleri geldi. Yaser Arafat zehirlenerek suikaste kurban edildi. Şimdi Ahmet El Caberi ile suikast politikası yeniden başladı. Gazze'de ambulanslar bile bombalanıyor.
Cenin katliamıyla toprağa gömülen aileler, suikastler, sonra gelen o korkunç Gazze saldırıları ve bir avuç toprağın müthiş direnişi..
Yeniden suikast yeniden saldırı mı? Yeni bir Gazze katliamı mı? Evet, öyle…
Arap Baharı, devrimler, Suriye'de oluk oluk akan kan. Belki Gazze saldırısı belki Lübnan savaşı. Ama bütün bölge şiddetle sarsılmaya başladı. Bu gidiş iyi değil.
Tarihi tersine çevirmeden de hiçbir şey değişmeyecek.
"Siz ey Müslümanlar! Suskun ve aciz, helâk olmuş ölüler!" diyor Ahmet Yasin. Evet, öyle… O gittikten sonra ne değişti?





BİRDE BU DUAYI OKUYUN...
Bizi İslâm’ın İzzeti ve Zaferiyle Kuşat!
Ey her şeyin var edicisi; ey her varın, her varlığın yegâne sahibi!
Dilimizdeki düğümü çöz. Göğsümüzdeki sıkıntıyı gider. Bizi imanın esenlik bağışlayan yurdundan ayırma.
Bizi salihlerden kıl. Bizi iyiliğin, erdemin, güzelliğin ve direnişin ışıltılarıyla donat. Bizi ışıksız, azıksız, istikametsiz, furkansız bırakma.
Elimizi kötülükten, dilimizi kirden, dimağımızı kötürümleşmekten, inancımızı küfürden uzak tut. Zalim ve kâfir bozgunculara karşı bize güç ver. Bizi yok etmek, küçük düşürmek isteyenlere; bizi yurtlarımızdan söküp çıkarmak isteyenlere fırsat verme. Üzerimize sabır yağdır, ayaklarımızı kavî kıl ve bize dayanma gücü ver!
Ey adaşı, ortağı olmayan Yüce Allah!
Zamanın kirli ve boğucu örtüsünü üzerimizden atacak bilgi, bilinç ve hikmetle donat bizi. Sabırla, çabayla, onurlu bir imeceyle kovduğumuz zindanlarda tutsak kılma. Acıyı dönüştüren bir bilgelikle, gönülleri yumuşatan bir merhametle, güzel yaşamayı örneklendiren bir tanıklıkla yoğur bizi.
Bizi tut. Bizi bırakma. Bize kaldıramayacağımız bir yük yükleme. Başımızı dik tutmak için güçlü kıl bizi. Kalbimizi kötülüğe döndürme.
Bizi dönenlerden, döneklerden uzaklaştır.
Bizi Kitab’ın aydınlığından, Rasulünün bin bir eziyet ve titizlikle kurup koşuşturduğu yoldan ayırma. Ellerimizi bırakma. Şereflice yaşama ve ayakta kılma zindeliğini eksik etme bizden. Bizleri eksiltme, zelil kılma.
Bizi sev. Bizi sevgiyle büyüt. Ve canımızı müslümanlar olarak al!
Ey mazlumların, müstez'afların Rabbi!
Bizi zulmün, zorbalığın oyuncağı yapma.
Yeryüzünün dört bir tarafında senin dinin için mücadele veren kadın ve erkek bütün Müslümanlara güç ver. Hakkı ve adaleti ayaklandıran, zorbaların karşısına dikilen, mazlumlara sahip çıkan bütün direnişçilerimizi, bütün kardeşlerimizi yardımınla kuşat.
Ayaklarımızı, adımlarımızı, aklımızı nebilerin, öncülerin, muvahhidlerin yolundan ayırma. Bizi birbirimize düşürme. Bizi fildişi kulelerine kapananlardan, kendine ve hayata yabancılaşanlardan uzak tut. Ve bizi kuytularda korku ve utançla titreşenlerden, ücra köşelerde saklananlardan, oturup sızlananlardan eyleme.
Sana inanarak ve senin âyetlerine tutunarak arınıp aydınlanan yüreklerimizi korkunun esiri kılma. Bin yıldır üşüyen, üstümüze boylu boyunca çöken bu evin içinde bütün olumsuzluklara rağmen gücü yettiğince koşuşturan yiğit, fedakâr, adil ve iyi niyetli kadınlarımızı ve erkeklerimizi senin ipine sımsıkı sarılanlardan eyle.
Ey bağışlaması bol olan ve dualarımıza icabet eden Rabbimiz!
Sana yalvarıyoruz, senden af diliyoruz, senin yardımına muhtacız; dualarımızı kabul et!
Suriye’yi de kuşatsın bilincimiz ve yüreklerimiz, Arakan’ı da. Gazze’yi de unutturma bize, Roboski’yi de. Somali de ışıldasın bilincimizde, Çeçenya da. Halepçe’yi de hatırlayalım, Dersim’i de. Srebrenitsa da ışıldasın gözlerimizde, Bahreyn ve Yemen de. Mavi Marmara’daki kardeşlerimizi de tutup bulsun ellerimiz, Tahrir’de kana bulanan gencecik bedenleri de. Ceylan için de bir yer olsun kalbimizde, Muhammed Atta için de. F tipi zindanları da lanetleyelim; Ebu Gureyb'i, Guantanomo'yu da.
Safımızı, suyumuzu, soframızı alçakların, kalleşlerin, satılmışların pisliğinden uzak tut. Bizi yücelt. Saflarımızı sıklaştır. Hidayeti ve felahı çoğaltmak için bizi diri tut, bizi bereketlendir!
Ey günleri aramızda döndürüp dolaştıran ve kalpleri evirip çeviren!
Ey Rahman! Ey Rahîm!
Bize muttaki ve iffetli eşler, göz aydınlığı çocuklar nasip et. Hikmeti ve adaleti aramızda mukîm kılmayı, onlarla donanmayı öğret. Bizi tanıklardan, bizi geleceğini kuran ve kurtaranlardan kıl. Bizi onursuzluğun, vurdumduymazlığın, aymazlığın eline düşürme.
Yolumuzu; karanlıklardan, umutsuzluklardan ayır. Salihlerle yoldaş, muhsinlerle arkadaş olacak bir basiret ve ferasete kavuştur bizi!
Ey din gününün yegâne sahibi!
Bize acı. Bize merhamet et. Bizi bağışla. Yaşadığımız bu hayatı âhirette suratımıza çarpma. Yolumuzu ışıt. Bilincimizi arındır. Bizi biriktir; bize yaşama ve direnme gücü ver. Bizi yüce bir doğruluk dilinin münâdîleri kıl. Bizi dininle şereflendir ve özgürleştir. Bizi adanmışların arasına kat.
Günlerimizi İslâm'ın izzeti ve zaferiyle kuşat!