ESKİ TÜRKİYE’DEKİ SİYASET TARZI

İLİMİZİN DAHA BÜYÜK SOSYAL PATLAMALARA YOL AÇACAK OLUŞUMLARDAN BİR AN EVVEL KURTULMASI LAZIM.

VAN 31.08.2014 22:24:28 0
ESKİ TÜRKİYE’DEKİ SİYASET TARZI
Tarih: 01.01.0001 00:00
 

RÜZGÂRLA SAVAŞILMAZ

Halkı karşısına alan herhangi bir sistem, ideoloji din vs.nin barınması, devamı, gelişmesi mümkün değildir. Halk, kendine en yakın olan neyse onu kendine yol edinir. Dolayısıyla halkla savaşılmaz, tıpkı rüzgarda olduğu gibi!..

İnsanoğlun fıtratında sürekli daha iyiye, daha güzele gitmek vardır, bütün amellerini ona göre işler. O nedenle durmadan o yöne doğru temayül göstermesi ve karşılık beklemesi de doğal hakkıdır.

Devletten devlet görevi, yerel yönetimlerden de yerel hizmetler(yol, su, kanalizasyon, şehir planı vs.) bekler. Devlet soyla devlet olma gereği bölgeler arasındaki dengesizliği gidermek zorundadır, bunu da kendi adına görevlendirmiş olduğu kamu görevlileri aracılığıyla sağlar.

Eğer bir yere atanan kamu görevlisi sevgiden paylaşımdan empatiden yoksunsa, sürgün gelmişse, deneyimsiz ilk işine buralarda başlamışsa bu bürokrat daha ilk günden başarısızlığa mahkûm edilmiştir. Başarısızlıkla kendini buralardan uzaklaştırmaya çalışan kamu yöneticilerinin sayısı hiçte azımsanmayacak kadar vardır.

İlimiz yıllarca ne çektiyse bu anlayışta olan bürokrat ve seçtiği siyasilerden çekti. Düşünün bir ilde ülke genelindeki siyasi vizyondan habersiz olan siyasetçiler görevdeyse devletin atamış olduğu bürokratı atık varın siz düşünün.

SALT MADDECİ MANTIĞIN HÂKİM OLDUĞU GÜNÜMÜZ DÜNYASINDA !..

İnsanlardaki telaş ve koşuşturmanın yegâne sebebi genelde ekonomik anlamda rahat bir ortama kavuşmak, iyi bir yaşam rahat bir ortam bulmak içindir. Sürekli güç alma durumunda olan yerleşim birimlerinden bir olduğumuz için artan göç buna bağlı nüfus paralel olarak ekonomik istikrara ve istihdama yansımadığından dolayı toplumdaki uçurum her geçen gün aratarak devam etmektedir.

Sürekli, yer değiştirme geleneğinin altında yatmakta olan tek sebep ekonomik rahatlıktır. Salt maddeci mantığın hâkim olduğu günümüz dünyasında maneviyat ve insan merkezli toplumsal yaşam nerdeyse yok olmaya başladı. Kültür ve geleneksel aile ilişkileri yerini modern mekânlara bıraktı, insanlar arası ilişkiler tamamen sanal ortamda ve telefon aygıtıyla giderilmektedir, doğal olarak ekonomik bir yarış insanımızın hayatından eten olmaktadır.

Ekonomik rahatlığı olmayan birinin güzel yaşaması, güzel düşünmesi, güzellikler üretmesi mümkün olmadığından kin, kıskançlık gibi haset ortamı daha fazla kar daha fazla kazanç anlayışını hakim kılmakta insanımızı kendisi dışındakileri av olarak görmesine yol açmış durumdadır.

ESKİ TÜRKİYE’DEKİ SİYASET TARZI

Ülkemiz doğu sınırında yer alan ilimizin avantajlarına nazaran, dezavantajları daha fazladır, sınır kenti olmamızdan olsa gerek hizmet yönünden de en sona kalmış durumdayız. Türkiye’deki siyaset tarzı komplocu, yok edici, vatandaşlarıyla sorunlu, baskı ve dayatmalarla sorunları çözme anlayışı maalesef birçok yerleşim biriminde olduğu gibi bizleri de mahrum bırakmıştır.

Kimlerinde ekonomik baskı şeklinde, kimilerinde sosyal baskı şeklinde, kimilerinde ise feodalitenin baskısıyla sindirilmeye çalışılmış ve sindirilmiştir. Artık önceki dönemlerin hiç biri, ama hiç biri tutmuyor. Yani artık elbise bu topluma dar gelmeye başladı. Bu elbisenin günün şartlarına göre mutlaka değiştirilmesi, yenilenmesi lazım. Bunu da ancak siyaset yoluyla sağlamak mümkündür, yerel yönetimlerin güçlendirilmesiyle mümkündür.

Bütün bunlar değiştirilmez değildir yeter ki teslimiyet yerine mücadele verilip ortadan kaldırılmaya çalışılsın. Sağlıklı, kalıcı ve faydalı bir bilgi ancak sağlam temellere dayanılarak, yerleşik bir düzen sağlanılarak elde edilebilir.

Mesleksizlik, eğitimsizlik ve geçim sıkıntısının hâkimiyetinde inleyen insanımız bu alanlarda kendisini yenileyebilecek, geliştirebilecek bir ortamı bulamadığından haliyle yeni arayışlar içerisine girmekte.

İLİMİZİN DAHA BÜYÜK SOSYAL PATLAMALARA YOL AÇACAK OLUŞUMLARDAN BİR AN EVVEL KURTULMASI LAZIM.

Artan göç, çarpık yapılaşma, imarsız ve kontrolsüz gelişmeler beraberinde işsizliği buna bağlı olarak yoksulluğu ve sefaleti artırmaktadır.

İlimizin daha büyük sosyal patlamalara yol açacak oluşumlardan bir an evvel çıkarılması lazım, bunu yapacak olan kişi veya kişilere gelince bunu da herkes bilmektedir atanmış bürokrat ve seçilmiş siyasetçi !..

İş sahalarının yapılması, halkın geçim düzeyinin artırılması için iş imkânlarının oluşturulması, sosyal devlet ilkesine bağlı kalınarak sosyal hak ve taleplere süratle cevap verilmelidir.

Bütün bunlar çözümsüz olan durumlar değildir!..  

Yeter ki, hizmet verme noktasında olan seçilmişlerden olsun atanmışlardan olsun bu halkın sorunlarını öncelikleri arasına almış olsunlar. Bütün bunlar değiştirilemez Kader değildir.

UNVAN VARKEN İNSANI KİM TAKAR?

Bir döneme damgalarını vurmuş olan ve artık tarihin zalimler sahnesinde yer alanlar listesinde anılan Hitler ve Stalin, bir barda oturmaktadırlar.

Bir adam içeri girer ve barmene, bunlar Hitler ve Stalin değil mi? Diye sorar...

Barmen evet, onlar der...

Sonra adam onlara doğru yürür ve sorar: Selam ne yapıyorsunuz?

Hitler cevap verir: 3.dünya savaşını planlıyoruz! Adam sorar: gerçekten mi?... neler olacak?

Hitler; bu sefer 14 milyon insanı ve bir bisiklet tamircisini öldüreceğiz der.

Adam sorar: bir bisiklet tamircisi mi???

Hitler, Stalin’e döner ve derki. Gördün mü; sana kimsenin 14 milyon insanı takmayacağını söylemiştim!...

Kimsenin bu kentin dinamiklerinin saldırıya uğradığını, istihdam açığının gittikçe artmasındaki sebebinin istikrar istikrasızlık olduğunu, halka karşı bilinçli bir şekilde yaptırımların oluştuğunu siyasilerin ve devlet görevlilerinin görmezden geldiğini umursadığı yok.

Konu bireysel çıkarlar olduğunda bu kesimlerin nasıl da kral kesildiklerini rüzgarla“halkla” savaşı göze aldıklarını görmekteyiz. Durum böyle gider mi bilinmez amma rüzgârla savaşmaya devam edenlere,

Nasrettin hoca köyün birine ziyarete gider. Köyün mescidi ahşaptan yapılmış iki katlı bir bina. İçeri giren cemaatin ayaklarını bastığı yerlerde tahtalar ses çıkarmaya başlar.

Bu durumun hayra alamet olmadığını her söylediğinde köylünün verdiği cevap sen anlamazsın hoca bizim köyümüz o kadar takvadır ki, ağaçları bile zikrediyor.

Hoca bakmış cemaatin anladığı yok sizin zikir dediğiniz eğer bir gün veçhe gelir ters dönerse o zaman kimin anasının ağladığını görürüz.

Evet rüzgarın“halkın” bir gün veçhe gelmesinin önünde kimse duramazsa işte o zaman rüzgarla savaşmanın ne olduğunu hep beraber görmüş oluruz. Benden hatırlatması!...

Nasihatlerin musibetlerden evla olması dileğiyle.