Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş; “Zenginliğimizi koruyalım”

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Su Ürünleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş, Çatak ve Bahçesaray Çayları ile, bu çaylarda az sayıda da olsa yaşayan kırmızı benekli alabalıklara ilişkin gazetemize önemli açıklamalar

VAN 4.10.2018 11:16:05 0
Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş; “Zenginliğimizi koruyalım”
Tarih: 01.01.0001 00:00
 

Çatak ve Bahçesaray Çaylarının kutsal kitaplarda yer almış, mitolojik, efsanevi akarsular olduğunu söyleyen Akkuş, bu sularda yaşayan kırmızı benekli alabalıkların da bu çaylar kadar kıymetli olduğuna vurgu yaptı. Bu değerlerin korunması ve gelecek nesillere aktarılması gerektiğine işaret eden Akkuş, şu önemli uyarılarda bulundu; “Söz konusu Çatak ve Bahçesaray çayları hakikaten efsanevi değerlerimizdir. Yine bu akarsularda sayıları azalsa da yaşayan kırmızı benekli alabalık son derece kıymetlidir. Bu değerleri mutlaka korumamız gerekiyor. Mesela dere ıslahı adı altında yapılan çalışmalar bundan böyle yapılmamalı. Çünkü dereye sokmuş olduğumuz kepçeler yüzlerce, binlerce yıllık zaman süreçleri içerisinde oluşmuş akarsuyun doğal yapısını tamamen tahrip ediyor. Oradaki balıkların yuvalarını bozuyor ve balıkların yok olmasında büyük rol oynuyor. Şunu bilmemiz lazım; dere taşkını diye bir şey yoktur. Dereler taşmaz, biz geliriz dere yatağına ev yaparız, bir işletme yaparız, dere de gün gelir kendine ait olan yeri geri alır. Bunun yanında çöplerin kesinlikle ama kesinlikle derelere atılmaması lazım. Yine önemli bir konu; avcılığı çok sıkı bir şekilde kontrol etmemiz lazım. Yoksa yakın zamanda kırmızı benekli alabalıkları sadece hikayelerde duyacağız...”
Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Su Ürünleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş, Çatak ve Bahçesaray çayları ile, bu çaylarda az sayıda da olsa yaşamını sürdüren kırmızı benekli alabalıklara ilişkin gazetemize özelaçıklamalarda bulundu.

 

“VAN, İNANILMAZ BİR EKOLOJİK ZENGİNLİĞE SAHİP”

Van'ın ülkemizin en doğusunda yer aldığını, bunun avantajlı yönlerinin olduğunu söyleyen Akkuş, şöyle konuştu;
“Van, ülkemizin en doğusunda, İran sınırında yer alan bir ilimiz. Ülkemizin doğusunda olmak kimi zaman istenmeyen bir durum olabilir fakat ülkemizin doğusunda olmamızın getirdiği çok büyük avantajlar da var. Bu avantajlardan birisi de sahip olduğumuz doğal kaynakların hala büyük oranda el değmemiş ve bozulmamış olmasıdır. Ülkemizdeki akarsuları, dereleri gezdiğimiz zaman inanılmaz korkutucu manzaralarla karşılaşabilirsiniz. Doğal yapıların tamamen bozulduğu ve artık hiçbir balığın yaşamadığı dereleri görürsünüz. Bu noktada ülkemizin en doğusunda yer alan Van, harika doğal güzelliklere sahiptir. Hala tertemiz bir gölümüz var, hala akarsularımız doğal yapısını koruyor ve hala burada, ülkemizin bir çok yerinde yok olmuş türler barınıyor. Evet belki sıfır bir bozulmadan söz edemeyiz fakat ülkemizin ve dünyanın diğer yerleriyle karşılaştırdığımız zaman hala çok daha iyi durumda olan akarsularımız, el değmemiş doğal kaynaklarımız olduğunu görüyoruz. Bu noktada Van, inanılmaz bir ekolojik zenginliğe sahip. Her iki havzada da toplakları bulunuyor. Bir kısım toprağı Van Gölü Havzasında, diğer kısım toprağı ise Dicle Havzasında. Yani iki ayrı havzayı kapsıyor. İşteVan Gölü Havzasındaki kalan diğer topraklarımız dediğimiz zaman hemen aklımıza Çatak ve Bahçesaray Çayları geliyor.” dedi.

 

“EFSANEVİ AKARSULAR”

Çatak ve Bahçesaray Çaylarını “efsanevi” olarak tanımlayan Dr. Öğretim Üyesi Akkuş, şöyle devam etti; “Çatak Çayı ve Bahçesaray Çayı kutsal kitaplarda yer almış, mitolojik, efsanevi akarsulardır. Bir akarsu düşünün ki 3 ayrı kutsal kitapta yer almış ve hergün cennetten 1 damla suyun bu akarsulara damladığı düşünülüyor. Bugün ülkemizde hemen hemen hiç bozulmamış bir akarsu var mıdır diye sorsak, hemen vereceğimiz cevap Çatak Çayı ve Bahçesaray Çayı şeklindedir. Başta ifade ettiğimiz gibi elbette bu çaylarda sıfır bir bozulmadan söz edemeyiz fakat ülkemizdeki ve dünyadaki diğer akarsulara baktığımız zaman, buradaki akarsular hala pırıl pırıl. Bu akarsuların kaynağına gittiğiniz zaman bardağınızı su doldurup rahatlıkla içebiliyorsunuz. İşte bu çaylar bizim için çok çok önemli ekosistemlerdir.”

 

KIRMIZI BENEKLİ ALABALIKLAR...

Çatak ve Bahçesaray Çaylarının son derece önemli olduğunu, fakat bu akarsuları çok daha önemli hale getiren başka bir durumun olduğunu ifade eden Akkuş, bunun da kırmızı benekli alabalık olduğunu söyledi.
Akkuş; “Evet, dediğim gibi bu akarsuları bizim için daha da özel yapan bu çaylarda yaşayan kırmızı benekli alabalıklardır. Bugün Anadolu'nun değişik yerlerine gittiğimiz zaman yaşlılardan hep şöyle hikayeler dinleriz; 'Bir zamanlar bu derelerde öyle büyük alabalıklar vardı ki, bir gecede onlarca kilo yakalardık...” gibi. İşte hikaye gibi anlatılan bu sular, Van'da var. Çatak Çayı, Bahçesaray Çayı bu çaylara örnek. Evet bir bozulma süreci yaşanıyor fakat bizim en büyük zenginliğimiz hala bozulmamış Bahçesaray ve Çatak Çayı ve bu çaylarda yaşayan kırmızı benekli alabalıklar.” ifadelerini kullandı.

 

MEVCUT DURUM

Çatak ve Bahçesaray çaylarında bulunan kırmızı benekli balıkların durumunu ayrı ayrı anlatan Akkuş, Çatak Çayı'ndaki balığın varlığına ilişkin şunları söyledi;
“Bugün Çatak Çayı, kaynağından itibaren yaklaşık 100 – 120 kilometrelik bir uzunluğa sahip. Doğduğu kaynak kısmına gittiğiniz zaman, hayret verici bir manzara sizi bekliyor olacak. Çünkü yüksek dağların eteğinden, karadağlardan doğan Çatak Çayı, pırıl pırıl, oldukça berrak, köpük köpük akıyor. Ve buralarda az da olsa hala kırmızı benekli alabalıklar yaşıyor. Fakat çayın aşağılarına gittiğiniz zaman, dere ıslah çalışmaları adı altında yapılan yanlışlar, çöp dökme faaliyetleri, akarsudaki balıklar için, özellikle kırmızı benekli balıklar için vahim sonuçlar ortaya çıkartmış. Eğer bu bozulma sürecini durdurmazsak, ülkemizdeki diğer akarsular gibi Çatak Çayını da kaybederiz. Ve ülkemizin diğer yerlerinde anlatıldığı gibi, bir zaman sonra bizler de 'Bir zamanlar burada kırmızı benekli alabalıklar yaşıyordu...' deme noktasına geliriz. Bir gün Çatak'a giderseniz, Elmacı'da durduğunuz zaman, oradaki insanlarla sohbet edin. Ve kırmızı benekli alabalığı sorun. Size şunu diyecekler; 'Bir zamanlar bizler burada sepetler dolusu alabalık avlardık fakat şimdi tek bir tane bile kalmadı...' Evet, çünkü şimdi sadece kaynağa yakın kısımlarında kaldı. Fakat insanoğlu doyumsuz. Ne kadar uzakta olursa olsun arabasıyla gidiyor, saatlerce bekliyor ve küçücük balıkları acımadan avlıyor.”

 

KIRMIZI BENEKLİ ALABALIĞIN GEÇMİŞİ...

Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş, kırmızı benekli alabalığın geçmişine ilişkin de şu tespitleri paylaştı; “Bugün kırmızı benekli alabalığın ülkemizdeki geçmişi 4 milyon yıla dayanıyor. Yani Çatak Çayındaki, Bahçesaray Çayı'ndaki kırmızı benekli alabalık, 4 milyon yıldır o akarsularda yaşıyor. İnsanlık tarihi en fazla 10 bin yıl geriye gidebilir. O da bir çoğu teorilere dayanır. Biz milyonlarca yıl geriye gittiğimiz zaman Çatak'ta, Bahçesaray'da adını bile bilmediğimiz ne insanlar, ne uygarlıklar geldi geçti. Fakat hiçbirisi kırmızı benekli alabalığı yok etmedi. Biz yok ediyoruz. Biz yok eden bir nesiliz. Bugün oraların gerçek sahibi kırmızı benekli alabalıklardır. Çünkü atası – dedesi 4 milyon yıl geriye giden hiçbir aileyi bulamazsınız.”

 

BAHÇESARAY

Akkuş, Bahçesaray çayındaki duruma ilişkin de şöyle konuştu;
“Bahçesaray Çayı'na gelecek olursak; Bu çayın kaynağına bir çoğumuz gitmiş ve hayran kalmışızdır. Evet bir zamanlar Bahçesaray Çayı'nda da bol miktarda kırmızı benekli alabalık bulunuyordu. Fakat şuanda Bahçesaray Çayı'nın sadece bir kolunda kaldı. Buradan hangi kol olduğunu söylemeyeceğim, çünkü o kol bilindiği zaman eminim ki bazı insanlar gidip o kolda avcılık yapmaya başlayacaklar. Peki ne oldu da Bahçesaray Çayı'nda kırmızı benekli alabalık yok oldu? Bir kere aşırı avcılık var. İkincisi, dere ıslahı adı altında yapmış olduğumuz çalışmalar balıkların yaşam alanlarını tamamen yok ediyor. Biz insanlar olarak sitelerde, apartmanlarda yaşıyoruz. Balıklar da derelerde, dere yataklarında yaşıyor. Siz bir sabah kalktığınızda büyük kepçelerin evlerimizi yıktığını düşünün. İşte biz Bahçesaray deresine soktuğumuz kepçelerle beraber o balıkların birçoğunun evlerini yıktık. Taşkın oldu dedik, dere yatağını düzeltelim dedik ama şunu hiç bilmedik; 4 milyon yıl boyunca taşmayan bu dereler nasıl oldu da taşmaya başladı? Şunu anlamamız gerekiyor; Dere taşkını diye bir şey yoktur. Biz gelir derenin kenarına ev yaparız, dere kendine ait olan yeri geri alır, o zaman deriz ki dere taştı, hemen derenin kenarına duvar koyarız, kepçeleri sokar dere yatağını derinleştiririz falan.”

 

“KORUYABİLİRSEK, ÇOK SAYIDA TURİSTİ ÇEKEBİLİRİZ”
Mevcut çayların ve içinde yaşayan kırmızı benekli alabalığın Van'ın en önemli zenginliklerinden olduğunun altını çizen Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş, bu zenginliklerin korunması durumunda ilerleyen zamanlarda çokca turistin kente çekilebileceğini ifade etti.
Akkuş, şöyle devam etti; “Başta da söylediğim gibi bugün Van olarak en büyük zenginliğimiz el değmemiş, doğal kaynaklarımızdır. Çünkü şunu kabul edelim ki, bugün dünyada ekoturizm denen bir sektör var ve her geçen gün büyüyor. Ve bugün Van'daki resmi kurumlar, özel kuruluşlar Van'a 1 tane daha fazla turist çekebilmek için ellerinden gelen çabayı, gayreti gösteriyorlar, belki hayal bile  edemeyeceğimiz paralar harcıyorlar. Fakat elimizdeki doğal kaynakları koruyamadığımız zaman insanları buraya nasıl çekeceğiz? İnsanlara neyi göstereceğiz, neyi anlatacağız? İşte bu noktada Çatak Çayı, Bahçesaray Çayı ve buralarda yaşayan kırmızı benekli alabalık en büyük zenginliğimizdir. Eğer bunları, buraları doğal halleriyle koruyabilirsek bunlar ileriki yıllarda Van'a çok önemli turizm getirici sağlayacak olan kaynaklarımızdır.”

 

“SORUMLULUK HEPİMİZDE”

Derelerin korunması ve kırmızı benekli alabalığın yok olmaması gerektiğini belirten Akkuş, gelinen noktada balık sayısının azalmasında birey olarak herkesin pay sahibi olduğunu söyledi. Akkuş, şunları söyledi; “Bu işin sorumlusu kim? Bu işin sorumlusu Van'da yaşayan birey olarak hepimiziz. Yani hiçbir resmi kurum veya hiçbir özel kuruluş değil. Bu kaynakların bozulmasında hepimizin hissesine biraz pay düşüyor. Dolayısıyla çok geç olmadan bu kaynaklara sahip çıkmamız lazım. Şayet kaynaklara sahip çıkmazsak, daha önce de söylediğim gibi, Anadolu'nun diğer yerlerindeki gibi 'Bir zamanlar buralarda çok sayıda kırmızı benekli alabalık vardı...' noktasına geliriz.  Dolayısıyla kutsal kitaplarda yer almış iki tane akarsuyumuz var, bunlara sahip çıkmamız, herşeyden önce gelecek nesiller adına bizim bir sorumluluğumuzdur.”

 

ÇÖZÜM ÖNERİLERİ

Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi (YYÜ) Su Ürünleri Fakültesi Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş, son olarak da dereler ve içinde yaşayan kırmızı benekli alabalıkların korunması için çözüm önerilerini de şu şekilde sıraladı;
“ * Dere ıslahı adı altında yapılan çalışmalar bundan böyle yapılmamalı. Çünkü dereye sokmuş olduğumuz kepçeler yüzlerce, binlerce yıllık zaman süreçleri içerisinde oluşmuş akarsuyun doğal yapısını tamamen tahrip ediyor. Oradaki balıkların yuvalarını bozuyor ve balıkların yok olmasında büyük rol oynuyor. Şunu bilmemiz lazım; dere taşkını diye bir şey yoktur. Dereler taşmaz, biz geliriz dere yatağına ev yaparız, bir işletme yaparız, dere de gün gelir kendine ait olan yeri geri alır. Dolayısıyla bu noktada yapılacak en önemli şeylerden birisi, dere ıslahı çalışmaları varsa sonlandırılmasıdır.
* İkincisi; çöplerin kesinlikle ama kesinlikle derelere atılmaması lazım. Düzgün bir toplama sistemi içerisinde çöplerin toplanıp bertaraf edilmesi gerekmektedir.
* Diğer bir husus ise avcılığı çok sıkı bir şekilde kontrol etmemiz lazım. Çünkü insanlar 5 cm boyundaki alabalıkları bile avlıyorlar. Buradaki alanların bir çoğu yıl boyunca avcılığa kapalı alanlardır. Buralarda yasal denetimlerin sıkı bir şekilde uygulanması, bu doğal kaynaklarının bozulmasının önüne geçecektir.” / Özel Haber: Umut Tarhan

Kaynak: (Prestij Haber Merkezi) - Prestij Haber Merkezi

Dr. Öğretim Üyesi Mustafa Akkuş; “Zenginliğimizi koruyalım”
izmir jigolo