Domino etkisi ve dip dalga

Ömer Altaş

VAN 20.10.2014 12:50:24 0
Domino etkisi ve dip dalga
Tarih: 01.01.0001 00:00
 “Vietnam düşerse Çinhindi düşer.

Çinhindi düşerse Asya düşer.

Asya düşerse Ortadoğu düşer.

Ve Kominizim Amerika’yı çevreler.”

Soğuk savaşın erken dönemlerinde, J. R.McCarthy’inKominizim paranoyası, bir heyula gibi Amerikan politikasını ve kamuoyunu etkisi altına aldı.

Sonunda bu korku, 33. Amerikan başkanı Truman eliyle bir siyaset teorisine dönüştü:

“Falling dominoes”

Buna göre, Vietnam Komünizm etkisine girdiğinde,“domino etkisi” yaparak bütün bölge jeopolitiğini teslim alacaktı.

Aslında Truman doktrini, USA devleti tarafından alınmış bir kararın kamuoyu ile doğal seyirde gerçekleştiriliyormuş gibi yapılmasından ibaretti.

Bu afilli doktrin, Amerikalılara tarihinin en alçaltıcı yenilgisini yaşattı; iki taraf açısından dünyanın en acımasız savaşıydı; bir buçuk milyon askerin ve iki milyon sivilin ölümüne neden oldu. Vietnam harabeye döndü; topraklarının üçte ikisi bombalar nedeniyle çorak kaldı; ülkesine dönen Amerikalı askerler, tek tek intihar etti.

Anlatıla anlatıla bitirilemeyen büyük Vietnam trajedisi işte buydu.

Dünya kamuoyu, Vietnam tecrübesiyle bir refleks kazandı; ne zaman benzer dominocu bir yaklaşımla karşılaşılsa, içinde bir bit yeniği olduğu düşünülür.

“Şöyle olursa böyle olur”dominoculuğu, aslında gizli bir ajandayı saklamaya matuf, tarih boyunca kullanılan bir kalıptır.

Bir örgüt ya da devlet, bu kalıp ile politik strateji deklare ettiğinde, anında karganın yavrusuna tavsiyesi hatırlanmalı:

“Yavrum ,insan ne zaman yere eğilse, sen onun taş alacağını düşün”

PKK etkisindeki Kürt siyasetinin “Kobani düşerse Ankara düşer” mottosu da aynı hileli içeriğe sahip.

İlk anda, ‘kaçırdığımız bir şey var’ hissi vermesi nedeniyle, “ne alaka” denilemeyecek kadar artistik bir tekerleme!

Amaç; kendi tarafından zaten bitik-bitmiş-bitirilmiş bir barış süreci olgusuna, bahane uydurmak.

Amaç; Türkiye’nin yeni rengine karşı oluşturulan küresel tepki dizisini, nihayet başarıya ulaştıran Kürt aktör olmak.

Mercekle aradıkları bu bahane, müstekbir IŞİD’in mustazaf Kobani’ye saldırması ile ayaklarının önünde geldi.

Bu revnaklı strateji, tarihlerinin en alçak kalkışmasına imza atmalarına sebep oldu. Ortada hiçbir meşru ve makul sebep yokken, Türkiye’yi baştan aşağı ateşe vermek istediler. Hiçbir suçu olmayan; asker, polis, resmi görevli, hatta yetişkin bile olmayan insanlara saldırarak, çocukları katlettiler, yaktılar, arabayla ezdiler.

Kürdistan Kürdistan diye sokaklara çıktılar, bizzat Kürdistan’ı yaktılar.

‘-Kürdistan için kendimi yakarım’ diyen bu kaziplerin ikiyüzlülüğü gün gibi ortaya çıktı.

Öznenin Kürt-Kürdistan olmadığı, öznenin aslında “kendileri” olduğu netleşti.

Pagan, Faşist, gerici, ırkçı, anti İslamist ve namussuz.

Onlar Türkiye’ye ihanet ettiler. Türkiye toplumuna ihanet ettiler.

Onlar bizzat Kürdistan’a ihanet ettiler.

Onlar Seroklarına ihanet ettiler.

Onları, hani ola ki Türkiye affetse (ki asla), Kürdistan affetmemeli.

Ey Kobani eylemlerini organize edenler ve elini kana bulayanlar!

Unutmayın, asla affedilmeyeceksiniz!

6-7-8 Ekim eylemleri için, asla ‘geldi geçti’ denilmeyecek.

Mutlaka hesap vereceksiniz.

Gezi Parkı olayları nedeniyle yapılan darbe girişimi bile sizin kadar “rezil” değildi.

7 Şubat ve 17 Aralık ihanet süreci, bizim için ne ise Kobani olayları da odur.

İki tam ihanet networkünün sırtladığı iki tam profesyonel kalkışma, iki tam karşı devrim kalkışması.

Biri iç darbe tarzı, diğeri iç savaş stratejisi ile gerçekleştirilecek iki hain proje.

Siz yapacaklarınızı yapacaksınız; biz bu ihanetlerinizi “kavramsallaştırmayacağız” öyle mi?

Biz, sizi,her zaman olduğu gibi bilgiyle, milletle ve özgürlükle yeneceğiz.

Siz yakıp yıkacaksınız; biz tarih önünde ihanetinizi deşifre etmeyeceğiz öyle mi?

Biz, sizi, her zaman olduğu gibi zamanın ruhuyla, bilincimizle ve kararlılığımızla yeneceğiz.

Siz kendinizi ve davanızı sahte itibarlar ve kof vaatler karşılığında açıkça sattınız.

Siz bölge jeopolitiğinde neden “işverenler”le çalışıyorsunuz, kendi büyük enerjinize ne oldu?

Şimdi söyler misiniz, biz size ne yaptık?

Biz size iyilikten başka ne yaptık?

Barış içindeyken, Kemalizm döneminde bile yapmadığınız kadar sizi çıldırtan şey neydi?

Siz nasıl bir ontolojiye sahipsiniz ki yakın tarihte “ejderin üç başı” da aynı özelliği gösterdi?

Gezi Parkı olaylarını, 17 Aralık darbesini ve Kobani eylemlerini (üç ihanet); ülkede askeri vesayetin kaldırıldığı, normalleşmenin başladığı, demokrasinin geliştirilmeye çalışıldığı, Çözüm ’ün derinleştiği bir sürecin tam ortasında patlattınız.

Ülkenin en kritik zamanlarını gözleyerek sırtımızdan vurdunuz.

Toplumun en hassas dönemlerini bekleyerek ihanet ettiniz.

Daima en zayıf anımızı kollayarak harekete geçtiniz.

Ey Kobanici Kürtçü faşistler!

Siz de diz çökeceksiniz.

Sizinle barış yapmayacağız, savaşacağız.

Bizim için çözüm süreci çoktan “tamamlandı.”

Biz, toplum ve devlet olarak bu iradeyi izhar ettiğimiz o ilk günlerde alacağımızı aldık.

Çözüm süreci, sevdiğiniz tabirle “halklar arasında”, sevdiğimiz tabirle “toplumda” başarıya ulaştı. Hiçbir güç onu geri döndüremez.

Üstelik Çözüm süreci yasal güvenceye kavuştu.

Yeni anayasa için de ne gerekiyorsa yapacağız.

Bakın, size hiçbir şey kalmadı.

İsterseniz elinizden geleni ardınıza koymayın.

Siz Türkçü Kemalizm’in yarattığı haklı bir direniş çaprazının retoriklerisiniz; ıskartaları, puçları, pufları, çürüklerisiniz.

Süreniz ve döneminiz bitti.

İçi boşalmış hiçbir konvansiyonel gerekçe, mazeret ve meşruiyet unsuru sizi kurtaramayacak.

Toparlanamayacaksınız.

Siz de bu milletin karşısında sermayesi buz olanın, güneş altındaki hali gibi olacaksınız.

Hiç mi Lenin okumadınız:

“Bir milletin devrimci kuvveti, silahların teknik kuvvetinden daha güçlüdür.”

Devrimci kuvvet artık “toplumda”; biz de.

Size güle güle.

“İçki yasaklanıyorsa Şeriat gelir, Şeriat gelirse yaşam tarzımız biter, bizi kesecekler” diyen Gezici dominocu sibaklarınızdan, “otoriteye karşı geliniyorsa bizi yaşatmazlar” diyen Cemaatçi dominocu seleflerinize kadar yaşadığınız başarısızlık size ders olmadı.

“Kobani düşerse Ankara düşer” diyen Kürtçü faşist dominocuların feşliyle de aklınızı başınıza topla(ya)mayacaksınız.

Şimdi biz, sizin yeni domino kuramlarınızı; teorisyen- dominocu siyaklarınızı, ardıllarınızı, haleflerinizi bekliyoruz.

Öyle görünüyor ki, Joseph Raymond McCarthy’in Kominizim paranoyası gibi, “Wave of the future in Asia” gibi Ortadoğu’da geleceğin dalgası (dip dalga) olan İslam paranoyası da sizin hayatınızı tüketip duracak.

Anlatıla anlatıla bitirilemeyecek eski Türkiye trajedisi de böyle olacak.