Diyanetin Fetvası! Üzerine

Ömer Arslan

VAN 6.01.2018 09:35:46 0
 Diyanetin Fetvası! Üzerine
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Diyanetin Fetvası! Üzerine

Başlı başlına büyük bir sorun olan yalan, onu söyleyenin inanması durumunda daha büyük bir probleme dönüşür. Yalanla muhatap olanların ise, yalanı dinlemesi yalan söylemesinden daha zor olur. Ancak yalana karşı herhangi bir duyarlılığı olmayan veya bunu dert etmeyenlerin elbette bundan alabilecekleri bir ders yoktur. Böyle insanların, hayatlarının diğer kısmında da içinde doğrular bulunmakla beraber, genel anlamda yalan üzerine kurulu bir yaşamlarının bulunduğunu söylemek çok ta yanlış olmasa gerektir.

Hafta içinde Türkiye gündemine yerleşen Diyanet’in açıklamaları, tartışmaları beraberinde getirdi ki hala tartışılmaya ve medyada tutulmaya devam ediliyor. Diyanet’in sitesinde yer alan Dini Kavramlar Sözlüğünde yer alan “Buluğ” kavramını açıklarken “Sözlükte ‘ulaşmak, yetişmek, iş gayesine varmak gibi' anlamlara gelen bulûğ, fıkıh terimi olarak, bir kimsenin çocukluk dönemini bitirip, ergenlik çağına ulaşması demektir. Bulûğ çağına ulaşan kimseye baliğ denir. Ergenlik yaşı çocuğun vücut yapısına ve iklim şartlarına göre değişebilir. İslâm hukukçularınca bulûğ çağının alt sınırı, erkekler için 12, kızlar için 9 yaş olarak belirlenmiştir. Bu yaşa ulaştıktan sonra erkeğin ihtilam olması, baba olabilme devresine girmesi; kızın da adet görmesi, gebe kalabilme çağına ulaşması fiilî olarak baliğ olmalarıdır. Ancak erkek ve kızlar 15 yaşlarına ulaştıklarında, kendilerinde bu erginlik alametleri görülmese de baliğ olduklarına hükmedilir. Buluğ, kişinin dinen mükellef sayılıp, yetişkin insan statüsünü kazandığı dönemdir. Bu çağa ulaşan ve akıllı olan kimse artık tam eda ehliyeti kazanır. Böylece, ibadet, helal ve haram gibi dinî hükümlere muhatap; cezai, malî ve hukukî yükümlülüklere ehil olur.”  tanımını yaptı. Türkiye’nin gündemine ise Diyanet’in 9 yaşında kız çocukları evlendirilebilir fetvası şeklinde lanse edildi.

Öncelikle elbette devletin resmi kişi ve kurumlarının muğlak cümleler kurarak açıklama yapmasının yansıması olarak görülebilir bir durum. Açıklamadan direk olarak böyle bir şey çıkmasa dahi, bu tarafa da çekilebilecek bir açıklama olduğu da görülmüş olacak ki, Diyanet İşleri Başkanlığı resmi sitesinden bir açıklama yaparak, “Kız çocuklarını anne olma ve aile kurma sorumluluğuna sahip olmadan, psikolojik ve biyolojik olgunluğa erişmeden evlendirmek, nikâhta rıza ve irade hürriyetini şart koşan İslam dini ile bağdaşmaz. Nitekim Başkanlığımız, tarihi boyunca erken yaşta evliliklere asla onay vermemiştir, vermeyecektir.” ifadelerine yer verdi. Hatta yetmedi bu hafta camilerde “Dünyadaki cennetim: Aile” hutbesi verildi.

Tüm bunların memnun etmediği bir kesim var ki, onları tanıdığınızda asıl dertlerinin üzüm yemek değil bağcıyı dövmek olduğunu hemen anlayabiliyorsunuz. Diyanet veya paralelindeki kişi ve kurumlar üzerinden İslam’a olan kinlerini kusmaktan bir an bile geri durmuyorlar. Sürekli pusuda kalarak böyle açık bulma peşindeler. Bu açığı yakaladılar mı, üzerine gitmekten, pişirip pişirip tekrar sunmaktan asla vazgeçmiyorlar.  Ki mesela bu cenahın sesi olan gazetelerden Cumhuriyet gazetesi bir saat içinde sosyal medya hesabından 21 defa haberi geçmişti. Yine aynı çizgideki gazete ve hesaplar da birden fazla kez haberi geçiyorlardı.

Elbette bu ülkede insanların İslami olsun olmasın eleştiri ve protesto hakları vardır. Şiddete, aşağılamaya varmadığı müddetçe bütün eleştiri ve protestolarda temel hak ve özgürlükler kapsamına alınmıştır. Protestodaki amaç ise yanlışı düzeltmek, yanlışı yapanı düzeltmektir. Bunlar anlaşılabilir ve desteklenebilir durumlar.

Fakat bu adı geçen cenahın böyle bir derdi yok. Geçen seneler de Ensar Vakfı’nda yaşanan bir cinsel taciz olayında vakfın tamamen kapanmasını istedikleri gibi bu sefer de Diyanetin kapatılmasını istediler. Hal böyle olunca, meselenin duruma itirazın ötesinde olduğunu anlamak çok güç olmadı. Özellikle sosyal medyada Diyanet kapatılsın söylemi bir anda gündeme oturdu. Bazı yerlerde toplu taşıma araçlarında eylemler yapıldı, pankartlar açıldı. Özellikle sosyal medyada İstanbul’da bazı kişilerin vapurda yaptıkları eylemde bir bayanın vapurun ortasındaki yolculara propagandası büyük beğeni topladı.

Olayın üzerinden yaklaşık bir hafta geçmesine ve Diyanetin birçok açıdan açıklama yapmasına rağmen hala birçok haber sitesinde, sosyal medya da popüler olan birçok hesaptan paylaşılmaya devam ediyorlar.  Bu olaya tepki gösteren kesimleri ise linç ediyorlar. Olmadık hakaretler ve küfürler etmekten geri durmuyorlar.

Garip olanı ise kendilerinin çizgisine yakın olan kişi ve kurumlarında isimleri bu tür olaylara defalarca karışmasına rağmen onlara dönük bırakın bu denli kampanya ve protestolar, eleştiri de dahi bulunmuyor veya çok cılız bir şekilde itiraz ediyorlar. 

Herhalde kimsenin küçük yaştaki çocukların evlendirilmelerine veya tacize uğramalarına rıza göstermesi veya normal karşılaması söz konusu değil. Ki insan haklarına en fazla değer veren ve vurgu yapan İslam’ın küçücük çocukların bu kötü duruma düşürülmesinin meşrulaştırıcısı olduğunu düşünmekte asla iyi niyetle izah edilecek bir durum değil. Bilmemiz gerekir ki, bu cenahın bizimle ve değerlerimizle barışmaya niyetleri yok. Burada yine asıl görev bizlere düşmekte. Öncelikle din anlayışımızın berraklığını ve insanın onur ve haysiyetini temel alan yaklaşımını titizlikle anlamalı, anlatmalı ve yaşamalıyız. Dinin içine serpiştirilmiş hurafe ve bidatlerden kaçınmalı ve temizlemeliyiz. İslam’ın emir ve yasaklarını net bir şekilde anlatmaktan çekinmemeliyiz. Öte taraftan bu kesimlere karşıda inancımızın gerekliliklerini değerlerimizi savunmalıyız. Çünkü bunlar füru meselelerde değil, Usul’de müslümanlara karşıt pozisyondalar. Bizi inancımızda tereddüt ve şüpheye düşmeye çalışmaktalar. Onların bu tuzaklarına düşmemeliyiz.