DİLEMMA…

Ali BAYRAMOĞLU

VAN 30.06.2015 13:35:05 0
DİLEMMA…
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Meselelere “bize karşı kumpas kuranlar, komplocular, sandık sonuçlarını bile belirleyen üst akıl gibi” diyerek bakmaya devam ettikçe, kendi yanlışlarımızı görmezden gelir, batakta yürümeye devam ederiz.
Suriye’de iç karışıklıklar başladığından bu yana komşularının başı rahat değil. Bunlar arasında, 900 km’lik sınırı ve Esat rejimine aldığı açık tavır itibariyle riskin büyüğünü taşıyan ülke ise Türkiye.
Bir yanda Rusya ve İran’ın Suriye rejimine verdikleri destek, öte yanda uluslararası pekçok gücün bölgede kendisine hareket alanı yaratma çabası var. Ancak Türkiye açısından en önemlisi Suriye’deki iç savaşla birlikte bir dizi siyasal enerjinin açığa çıkması oldu. Bunlardan ikisinin altını özellikle çizmek gerekiyor: El Nusra’dan İŞID’e uzanan radikal İslami hareketler ve Türkiye sınırında özerk bir yapıyla kantonal örgütlenme imkânı bulan Kürtler…
Altı çizilmesi gereken diğer bir husus özellikle Kuzey Suriye’de bu iki güç arasında büyük bir alan kontrol kavgasının yaşanıyor olması…
Uluslararası camia bu konuda İŞID’ın karşısında yer alıyor. Kürtler bu çerçevede (Türkiye’ye rağmen) başta ABD olmak üzere uluslararası koalisyondan destek görüyor ve bölge statülerini meşrulaştırıyor ve pekiştiriyorlar.
Türkiye ise çatışan bu iki gücü de tehlike olarak görüyor.
Ancak daha çok asıl kalıcı güç olarak gördüğü Kürtlerin sınırda bir koridor oluşturmasından rahatsız. Rahatsızlığın resmi nedeni şu:
1. Bu koridora hakim olan Kürtler etnik temizlik yaparak bölgedeki demografik dengeyi değiştirirler. 2. Bu koridor bir Kürt devleti kurulmasına kadar gider, bu devlet zaten iç içe olduğu bizdeki Kürt hareketiyle entegre olur, model ve merkez haline gelmeye başlar ve Türkiye’nin önündeki riskler artar.
Cumhurbaşkanı’nın şu sözleri bu açıdan yeteri kadar açık:
“Suriye’nin kuzeyinde, güneyimizde bir devlet kurulmasına asla müsaade etmeyeceğiz. Bedeli ne olursa olsun bu konudaki mücadelemizi sürdüreceğiz. Bölgedeki demografinin değiştirilmesine göz yummayacağız…”
Hükümet her ne kadar İŞID’i geçici bir dalga olarak tanımlasa da, iç siyasette Kürtlere karşı denge sağlamak için Türkiye IŞİD’i destekliyor iddiaları dilden düşmese de, Ankara’nın bu örgütü bir tehlike ve güvenlik riski olarak gördüğü açık.
Nitekim son dönemde Suriye’ye müdahale ve bir güvenlik koridoru oluşturma tartışmaları sadece Kürt kantonlarının birleşmesine karşı bir tedbir arayışı değil, aynı zamanda IŞİD’in sınırın batısını ele geçirmesine ve bunu Esat’la işbirliği halinde yapmasına yönelik bir önlem fikri. Zira böyle bir durum Ankara’ya göre, Öncüpınar ve Cilvegözü sınır kapılarının, IŞİD’in kontrolüne geçmesi, Türkiye’nin Suriye’yle temas yollarının tümüyle kapanması ve Türkiye’ye yeni bir göç dalgasının gelmesi demek.
Türkiye’nin pozisyonuna oranla ortada oldukça sıkışık bir durum var.
Bu sıkışıklık politik ve diplomatik cihazlarla giderilemiyor.
Son ve en tehlikeli seçenek askeri müdahale konusunun, Kuzey’de 90 kilometrelik bir güvenlik hattı oluşturulması önerileri de bu nedenle gündeme geliyor…
Ne var ki böyle bir müdahale öylesine riskli ki, Türkiye’yi hem IŞİD, hem PYD, hem Esat rejimiyle karşı karşıya getirebilir. Radikal örgütleri Türkiye içinde eylem yapmaya itebilir. Kürt sorunu çözüm sürecinin sona ermesi bir yana, ateşkes hali sona erdirebilir. Dahası Rusya ve İran başta olmak üzere, muhtemelen ABD’de de onları takip etmek üzere tepkiyle karşılaşır ve yalnız kalır.
Türkiye benzer bir pozisyon tıkanıklığını Irak savaşı sonrası Kürt özerk bölgesiyle ilgili yaşamıştı. Kürtlerin etnik temizlik yaptığı, özerkliğin bir savaş nedeni olduğu pek sık dile getirilmişti. Bugün geldiğimiz noktada, Barzani ve Kürdistan Özerk Yönetimi Türkiye’nin varlığını kabul ettiği yakın dostu haline geldi. Bu pozisyon değişikliğini koşullar getirdi ve AK Parti gerçekleştirdi.
Kobani günlerinden, Rojava meselesinin infilakından bu yana söylüyoruz.
Türkiye’nin Kuzey Irak politikası sürdürülebilir bir politika değildir.
Ülkenin Kürt politikası ve çözüm süreci bu çerçevede bir bütün olarak elden geçirilmelidir.
Meselelere “bize karşı kumpas kuranlar, komplocular, sandık sonuçlarını bile belirleyen üst akıl gibi” diyerek bakmaya devam ettikçe, kendi yanlışlarımızı görmezden gelir, batakta yürümeye devam ederiz.
- See more at: http://www.iktibasdergisi.com/dilemma/#sthash.Gq1picIE.dpufYenişafak/ Ali BAYRAMOĞLU