Değişim üzerine düşünmek

Kadir Çiçek

VAN 14.11.2017 08:52:28 0
 Değişim üzerine düşünmek
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Değişim üzerine düşünmek

Düşünmek, en temelde yorulmaktır. Bu yorgunluk, bedenî değil zihnin gerçeği bulmadaki gayretinin neticesinde oluşmuş bir çabadır. Düşünmenin temelinde hakikat arayışı yatmaktadır. Hakikate ulaşan zihin, tatmin olurken; hakikat arayışındaki zihin mücadele içindedir.

Düşünmek biraz da değişmektir. Değişim içinde yola koyulmak ve arayış tutkusuna katılmaktır. Aslolan geç kalınmadan, erken düşünme sürecini yakalamaktır. Bulunulan nokta itibariyle, değişim iki şekilde gerçekleşir. Birincisi, sahip olduklarıyla yetinmeyen ya da tatmin olmayan bireyin arayışa atılma süreci. İkincisi, sahip olduklarıyla var olan ve bunlar üzerinden söz sahibi olan ancak çevresel etkenden gelen uyarıcılara istem dışı da olsa karşılık vererek değişim sürecine girmesidir.

Kur'an, değişimin bilinçli tercih edilmesini savunan bir kaynaktır. Yani düşünmenin, değişimi beslediği; değişim merdivenlerindeki her basamağın şuurlu ve istek neticesinde oluştuğu bir durumu savunur. Çünkü tercihler, sonuçların kalemidir. Kalemle belirlenen tercihler,  düşünmekten neşet ettiği gibi; davranışlarda hayat bulmuş değişim de kararlılığın göstergesidir.

İslâm’ın ilk mensupları, değişime talip olurken düşünce dünyalarını harekete geçirmekle işe başladılar. Düşüncenin sağlamlaştığı bir zeminde kuşkulara, tereddütlere ve savrulmalara yer yoktur. Değişimdeki düşüncenin sağlamlığı, örülen duvarın harcındaki malzemenin kalitesine benzer. Harç ne kadar sağlamsa duvarın ayakta kalma süresi o kadar uzundur.

Bir eğitim metodu olarak Kur'an'ın insan yetiştirme şekli, sağlam karakterli bireyleri alanda çoğaltma amacıyla paraleldir. Bu eğitim metodunda düşünmek, fırtınalı zamanlarda değişmemek için önemlidir. İnsanlar, Islam'ı seçerken düşünerek seçtikleri için önemli ölçüde ve olumlu yönde değişmişlerdir. Öyle bir değiştiler ki onları bir daha değiştirecek güç bulunmadı yeryüzünde. Değişimi yalnızca bir alanda yaşamadılar. İşlerinde, içlerinde, yüreklerinde, zihinlerinde, evlerinde yani hayatın her yerinde değişim geçirdiler. Bu değişim her şeyden önce dönüşümdü onlar için. Değiştikçe yüzlerini ahirete döndüler; değiştikçe ellerini yetimlere uzattılar; değiştikçe dillerini güzel sözlerle süslediler; akıllarını boş kuruntulardan kurtardılar; ileriye atıldılar; yaşatmak için yaşadılar; uzak coğrafyalarda çoraklaşmış insanlık değerlerini yeşertmek için hicretler büyüttüler; davet zincirlerini ellerinden hiç bırakmadılar.  Çünkü onlar değişmeden önce düşünenlerdendi. Düşünmeden değişmenin uzun ömürlü olamayacağını biliyorlardı. Dahası değişimin dönüşüme evrilmesi gerektiğinin farkındaydılar. Bundan dolayı hayata nükseden davranışların, zihin dünyasından beslenmesi gerektiğinin de bilincindeydiler.

İnsan, dünya serüveninde fıtratıyla uyum içinde yaşamak ile fıtratına savaş açmak arasında seçim yapan bir varlıktır. Özgür iradesine "düşünme" erdemini giydirdiği oranda fıtratına uygun değişim gösterirken; alt yapısında düşünce kısırlığı olan bir irade ile yola çıktığında ise değişimin acımasız yönüyle karşılaşacaktır. Olması gereken, yola çıkmadan hazırlık yapmaktır; yani zihni düşünce gücünden mahrum etmemektir. Zira düşüncenin olduğu yerde "ne dediğinin farkında olmak" vardır.

Değişim süreçtir. Düşünce birikimdir. Değişime rengini veren düşüncedir. Hangi rengi vuracağımız bizim elimizdedir.  Her düşüncenin bir değeri, her değişimin bir karşılığı vardır. Değişimin süreç olması bitmeyeceği anlamına gelmez. Süreç başlar ve bir gün mutlaka son bulur. Sonu olan herhangi bir şeyin kalıcı olması, anlamlılık taşımasına bağlıdır. Anlamlı kılınacak eylemlerimiz, değişimimizin yansımalarıdır. Bütün çabamız anlamlı olmak, anlamlılık ortaya koymaktır. Şu unutulmamalıdır ki aktif olmayan düşünce ile geçerliliğini yitirmiş dolayısıyla geç kalınmış değişimin hiç bir değeri yoktur. Firavun'a değişmesi için Musa gönderildiğinde, Firavun "hakikati" düşünmekten yüz çevirmiş ve değişimi reddetmişti. Süreç sonlanıp da suyun derinliklerine saplandığında, geçerlilik süresi bitmiş bir değişime talip olması hiçbir şeyi değiştirmedi.

Dünyada düşünüp değişmeyi kabul etmeyen insan, ahirette pişmanlığı yaşayacak. Düşünüp hatırlayacak olması, geç kalınmışlıktan öte bir anlam ifade etmeyecektir. (Fecr/23) Çünkü fırsatların ömrü, insanın ömrü son buluncaya kadardır.

 

İnsan, elinde imkan varken düşünmeli; düşüncesini kendisini özgür olmaya çağıran vahyin direktifleri doğrultusunda hayata geçirmelidir. Anlamlı değişim işte burada başlar.