Çelişkilerinin Derinleşmesi Kaygılandırmasın Bizi!

Kenan Alpay

VAN 21.09.2018 09:24:53 0
Çelişkilerinin Derinleşmesi Kaygılandırmasın Bizi!
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Rusya ordusuna ait 15 üst düzey askeri personel taşıyan bir uçağın 17 Eylül’de Lazkiye yakınlarında İsrail tarafından düşürülmesi ne kaygı ne de üzüntü vericidir. Kaygılanmaya gerek yok. Çünkü İsrail’in Rusya ile olan dostluk ilişkisi Amerika ile olan dostluk ilişkisinden daha zayıf değil. Netenyahu’nun kaç kez Moskova’ya, Putin’in hangi sıklıkta Telaviv’e kalabalık heyetler halinde sefer düzenlediğine bakmak bile yeterli olur. Üzülmeye ise hiç gerek yok. Çünkü düşürülen uçak ve taşıdığı askeri personel Suriye halkını katletmek üzere görevliydi. İşgalci bir ordunun düşen askeri uçağına ve ölen askeri personeline dair haberler üzüntü değil olsa olsa sevinç kaynağı olur.

Yedi yıldır Suriye halkına karşı sürdürülen barbarca savaşta Rusya ve İsrail hemen hiç karşı karşıya gelmediler, enteresan değil mi? Üstelik Rusya meşhur “direniş ekseni”nin en önemli iki halkası Esed/Baas rejimini ve İran’la beraber İsrail’in hemen yanı başında aynı safta savaşmasına rağmen hatlar neredeyse hiç karışmadı, çatışmadı. 

Kolay Kolay Isırmazlar Birbirlerini

Suriye’nin hemen tamamında başta Lübnan Hizbullahı olmak üzere İran ordusu ve bağlı milis kuvvetler (bırakalım askeri saldırıyı) İsrail sınırına yönelik en küçük bir hareketlenme dahi oluşturamadılar. Ayrıca bütün bu son derece sakin ve saygılı duruşun İsrail tarafından Rusya’nın izniyle gerçekleştirilen yoğun hava saldırılarına rağmen milimetrik düzeyde olsun bozulmadığını hatırlayalım. Evet, Rusya İran’la birlikte Esed rejimini koruyup kollamak üzere seferber olmuş durumda. Ancak buna rağmen Esed rejiminin bekasını teminat altına alma sürecine İran’ı ortak ederken bir kırmızı çizgiyi özenle korudu, koruyor: İsrail’in güvenliği.

Rus askeri uçağının düşürülmesinde İsrail’in payı nedir? Bu askeri uçağın düşürülmesiyle Soçi’de Türkiye ve Rusya arasında varılan mutabakata dair özel ve gizli bir mesaj aramak mantıklı mıdır? Rusya ve İsrail savaş uçaklarının Akdeniz ve Lazkiye üzerindeki uçuş rotalarına dair birtakım haritalar yayınlandı. İlk gelen bilgiler ve yapılan beyanlar biraz kafa karıştırıcıydı. Lakin bilgiler netleştikçe Rus askeri uçağını yine Rusya tarafından Esed rejimine verilen savunma füzeleri vurup düşürmüştü. 

İsrail’in Rus uçaklarını kalkan yaptığı, füze savunma sisteminin önüne süpürdüğü, tuzağa düşürdüğü yönündeki haberler her ne kadar yoğun olarak kamuoyuna taşınsa da Putin “uçağımızı düşürülmesinde İsrail’in bir payı yok” mealindeki beyanıyla yükselme ihtimali olan gerilimin önünü aldı. Rusya Savunma Bakanlığı’nın ilk etapta İsrail’i sorumlu tutan sert açıklamaları yumuşamış yumuşamış ve Rusya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Mariya Zaharova’nın “İsrailli pilotların en azından profesyonelce hareket etmediğini düşünüyoruz” noktasına kadar gerilemiştir. Rusya ve İsrail arasındaki güven ilişkisine dair bir gösterge olarak yanına aldığı bir heyetle İsrail Hava Kuvvetleri komutanı Amikam Norkin’in olaya ilişkin rapor ve araştırma sonuçlarını teslim etmek üzere bizzat Moskova’ya gitmesidir. Koskoca bir uçak düşürülmüş ve 15 deneyimli subay öldürülmüşken dahi Rusya resmi beyanlarında son derece mutedil ve yapıcı şöyle bir dil kullandı mesela: “Bu veriler, İsrailli savaş pilotlarının yaşanan trajedide dahli olup olmadığına dair sorulara yanıt verilmesini sağlayacak.

İran Sahanın Kenarına İtekleniyor

Evet, “İsrail’in Moskova Büyükelçisi, Rusya Dışişleri Bakanlığı’na çağırıldı” ve “Rusya Savunma Bakanı Sergey Şoygu İsrail Savunma Bakanı Avigdor Liberman’a İsrail Hava Kuvvetleri’nin eylemleri Rusya tarafından cevapsız bırakılmayacağını ihtar etti”. Üzüntüler bildirildi ve İsrail bu olaydan tümüyle Esed rejimin sorumlu tuttuğunu beyan edip kenara çekilmeye çalışıyor. Tabii Beşşar Esed de yazdığı taziye mektubunda “facia İsrail’in kibrinin sonucu” filan diyerek sıyrılmaya çalışıyor. Rusya en yakın müttefiklerinden bir olan ve sahada birlikte iş yaptığı İsrail’den kazaen de olsa büyük bir darbe yedi. Doğrudan değilse bile dolaylı bir şekilde yine bir “kaza ile misilleme” yapmaya girişmesi ihtimal dışı değil. 

İsrail’le Rusya arasında gerilim yaşanması ne Türkiye’nin ne de Suriye halkını aleyhine sonuçlar doğurur. Benzer durum Rusya’nın İran’la yaşayacağı çelişki ve gerilimle ilgilidir. Rusya önce İsrail’in talebi doğrultusunda, sahada büyük kayıplar verdikten sonra İran ve bağlı işgalci milisleri İsrail sınırından en az 90 km uzağa çekti. Sünni nüfusu katletmekten zaten İsrail’le savaşa sıra gelmiyor ve vakit kalmıyordu ama yine de İsrail’in tedirginliği “direniş ekseni”nin dayanışmasından öncelikliydi. 

İran’ın Rusya’dan aldığı ikinci darbe Soçi Zirvesi ve dolayısıyla İdlib Mutabakatı’nın dışına iteklenmesiydi. Üçüncü darbe ise Rusya’nın Petrol İhraç Eden Ülkeler Örgütü (OPEC) kararlarına rağmen Suudi Arabistan ile anlaşıp petrol payında en az % 25’lik bir zararın yolunu açmasıydı. “Rusya, İran’ı kazıkladı” veya “Putin İran’ı kandırdı” gibi haberlerin İran basınında daha çok yer alması çelişkinin giderek derinleştiğini gösterir niteliktedir elbette. Rusya’nın İran ve İsrail’le ilişkisi belli bir oranda kudret ve nüfuz teminine yarıyorsa da aynı oranda zaaf ve yük de oluşturuyor. 

Rusya’nın İsrail’le veya İran’la artan çelişkisi hem Türkiye’nin hem de Suriye halkının faydasınadır. Yaşadıkları gerilim, çelişki ve çatışma ne kadar büyürse Türkiye ve Müslüman halklar açısından o kadar hayırlıdır. Türkiye mevcut ve potansiyel imkânlar çerçevesinde Rusya ile bir mutabakat zaptı imzalamıştır. Stratejik değil taktik ve dolayısıyla konjonktürel bir adımdır İdlib Mutabakatı. Türkiye’nin İdlib’teki direniş gruplarını silahsızlandırmak gibi bir misyonu, direniş gruplarını Esed rejimi, Rusya ve İran karşısında savunmasız bırakmak gibi bir görevi yoktur, olamaz. Eğer bölgeyi silahsızlandırma işi bu kadar önemli ve hayatiyse işe İdlib’in kuzeyindeki Tel Rifat’ta Rusya’nın koruması altındaki PKK-PYD cephesinden başlamak gerektiğini hiç gündemden düşürmeyelim.