ÇATIŞMADA ARAÇ OLMAK…

Ali BAYRAMOĞLU

VAN 2.09.2015 11:20:19 0
ÇATIŞMADA ARAÇ OLMAK…
Tarih: 01.01.0001 00:00
  Bir yandan Rojava’da ortaya çıkan yeni durum ve dengeler, diğer taraftan Güneydoğu’da bugün ucu bir taraf için özerklik ilan etmeye diğer taraf için bunu engelleyecek operasyonlar yapmaya giden alan kontrolu kavgasının ulaştığı nokta, her iki taraf için de çözüm sürecini mevcut haliyle işlevsiz kıldığı, çözüm süreci bu iki durumu kuşatmadığı, onları yanıtsız bıraktığı için bu çatışma ve yangını yaşıyoruz
Kürt sorunu gidişiyle, kapsadığı ulusal ve bölgesel çatışma alanıyla en çok endişe duymamız gereken konu. Seçimler bile bu sorun karşısında ikincil önemde seyrediyor, güvenlik ve muhtemel sonuçları açısından Kürt sorunuyla iç içe girmiş bulunuyor.
Öyle bir noktaya ilerlenebilir ki, bu sorun, siyasi istikrarı hükümet modelinden, hükümet istikrarından daha fazla etkileyebilir. Ülkenin alacağı demokratik ya da güvenlikçi yön bile hükümet terkibinden çok, bu sorunun tüm siyasi aktörleri aşan istikametiyle şekillenebilir.
Nitekim bir yandan Rojava’da ortaya çıkan yeni durum ve dengeler, diğer taraftan Güneydoğu’da bugün ucu bir taraf için özerklik ilan etmeye diğer taraf için bunu engelleyecek operasyonlar yapmaya giden alan kontrolu kavgasının ulaştığı nokta, her iki taraf için de çözüm sürecini mevcut haliyle işlevsiz kıldığı, çözüm süreci bu iki durumu kuşatmadığı, onları yanıtsız bıraktığı için bu çatışma ve yangını yaşıyoruz
Çatışan aktörlerin kendilerini doğrulamaları, bunu yaparken insan hakları, demokrasi, mağduriyet, bütünlük, vatan, onur gibi kavramlar kullanmaları, şu ya da bu merkez , bu ya da şu siyasetçi gibi aktörleri öne çıkarıp, tek sorumlu kılmaları sık görülen bir durumdur. Bu tür araçsallaştırmalar ancak gerçek stratejileri maskeler, malum kavramlarla paketlerler.
En çok bu nedenle, yaşananlara bakarken “karnından konuşmak”, iktidarla mutlak mesafe ya da iktidara mutlak destek güdüsüyle araçsallaştırılmaya gönüllü olmak, bana manasız ve tehlikeli geliyor.
Nitekim “çatışmayı kim başlattı, kim sorumlu” iddialaşması ya da “savaşı Erdoğan başlattı, çünkü şahsi kariyeri açısından buna ihtiyacı vardı, bu onun savaşı, bir darbe hali” gibi indirgemeci bakışlar, söze “devlet zaten zalimdir ya da Kürt hareketi zaten bölücüdür” diye hüküm vererek başlamalar, olana mesafe koyarak çok aktörlü, yönlü anlamak çabasından çok peşin hükümlerle tavır almaya sıkışmış tahliller, sözüm ona haberler, gözlemcileri, gazetecileri, yazarlarları, aktivistleri, çatışan tarafların lojistik destek unsuru durumuna düşürüyor.
Ne var ki, karşı bulunduğumuz sorunun kimilerinin küçük siyasi dünyalarından, değeri kendinden menkul siyasi pozisyonlarından daha önemli ve belirleyicidir…
Sıkı bir örneği önceki gün Yıldıray Oğur’dan okuduk…
Silvan için “Diyarbakır Belediye Başkanı Gültan Kışanak, Radikal’den Ezgi Başaran’a ‘Asker şehrin ortasına inmiş, halk evlerine çekilmiş gibi görünse de üç mahallede durum son derece vahim. Tekel Mahallesi ve ona bitişik olan iki mahallede asker ve eli silahlı kişiler durmaksızın çatışıyor. Bu durum kırsal alandaki çatışmalara da benzemiyor. Elinde silah olanlar birbirine ulu orta ateş açıyor, tarıyor resmen. Sivillerin başına çok kötü şeylerin gelmesinden korkuyorum. Çoluk çocuk herkes tehlike altında. Durum çok vahim, çok…’ diyordu.
Kışanak bile böyle derken, aynı gün HDP’lilerle birlikte Silvan’a giden Milliyet Gazetesi’nden Mehveş Evin’in ertesi gün Milliyet’te ‘Silvan’a girdik’ başlığıyla yayınlanan izlenimlerinin sansürsüz versiyonunu sitesinden okuyalım şimdi de: “Dışarıda beklemek zorunda kalan vatandaş öfkeli ve çaresizdi… ‘Ailemiz, çoluğumuz çocuğumuz Silvan’da… Gece 12’den beri bekliyoruz. Ölü mü sağ mı belli değil. Hepimizi öldürmek istiyorlar. Devlete hiçbir güvenimiz kalmadı’ diyorlardı. Yol boyunca çoğunlukla erkekler, binaların dibinde bekleşiyordu. Hepsi çaresiz, ne yapacaklarını bilmiyordu: Akrep, tank çok fazla. Çarşıda keskin nişancılar da var. Gördüklerine ateş açıyorlar, biz de çocukları alıp akrabalarımızın yanına geldik.’
Keskin nişancılar…
İnanılır gibi değil…
İfadesi, iması, çağrışımları bile dehşet verici… Bir kanaat olarak aktarılınca, on kere teyit edilmesi, uyarıcı not düşülmesi gereken bir kelime…
Ama iş, aktivizme bulaşmış, gazetecilik, gönüllü araçsallaşma bu seviyeye gelmiş durumda…
Bu savaş dilidir, savaşın aracı olmaktadır.
“Kürt savaşı” neden başladı, tarafların stratejileri neler, nasıl okumalı?
Yarına…Yenişafak/ Ali BAYRAMOĞLU