Büyük hayaller, küçük ihtiraslara kurban edilirken

KemalÖztürk

VAN 9.11.2017 09:45:29 0
 Büyük hayaller, küçük ihtiraslara kurban edilirken
Tarih: 01.01.0001 00:00

Büyük hayallerimiz vardı. Büyük ideallerin peşinden koşan insanların, küçük ihtiraslara kurban edilen hayalleriydi bunlar.

Dünden beri bu insanların hüzünlü hikayelerini dinliyorum. ‘Milli medya teknolojileri üretmek için bir babayiğit aranıyor’ konulu yazımdan (7.11.2017) sonra arayan, mesaj atan, mail gönderen birçok insan, kurduğu hayalleri ve ardından yaşadığı hayal kırıklığını anlattı. Bu ülke için, bölgemiz için, insanlık için kurulmuş hayallerdi bunlar.


NE ÇOK SESİNİ DUYURAMAYAN İDEALİST VARMIŞ

Gençler, girişimciler, idealist insanlar, üretmek, keşfetmek, yenilik yapmak, daha da güçlü bir ülkeye sahip olmak için çaba gösteren ne çok insan varmış. Ve ne kadar çok insan sesini duyuramamış, gölgede kalmış, bir ele tutunamamış.

Bu ülke, büyük hayaller kuran idealistlerle, onların önünü kesen, küçük çıkarların, küçük ihtirasların peşinde koşan insanların kavgasından hep zarar görmüştür. Şimdi yaşadıklarımız, tarihte yaşadıklarımızdan çok farklı değil.

Bu kaçınılmaz bir kader midir?

Kısır bir döngü içinde sürüp giden bu tarihin akışı değişmeyecek mi? Tanzimat’tan bu yana, vatan severlerin ve ikbal severlerin mücadelesi bitmedi. Şehirlerimiz, iş dünyamız, kurumlarımız, bürokrasimiz, devletimiz… hepsi aynı kısır kavgaya şahitlik etti.

ŞEHİRLERİMİZİ, KURUMLARIMIZI PERİŞAN EDEN ŞEY NEDİR?

Bu sıra çok üzerinde konuşuyoruz, şehirlerimizi perişan eden şey nedir mesela? Dünya markası olsun diye çaba gösteren insanların karşısına, muhteris, aç gözlü, daha çok kazanmak için uğraşan kifayetsizler çıkıyor. Sonra imar planları değişiyor ve şehirler betona boğulup perişan ediliyor. Küçük ihtiraslar, büyük hayallerin önüne geçerken, hepimiz izliyoruz ve sonra da hayıflanıyoruz.

Bir kurumu dünya markası yapmak isteyen, bu ülkeye yakışır güçlü bir yapıya dönüştürmek isteyen bürokratların, yöneticilerin, idealist insanların yaşadıklarını gidin Ankara’da dinleyin. Dün yine birkaçını dinledim. Bir kifayetsiz muhterisin koltuğunu sağlama almak için, terfi etmek için, ek göstergesini arttırmak için, nasıl büyük hayalleri katlettiğine bu gözler çok şahit olmuştu zaten.

OBEZ DEVLET HER YANI KAPLADI

Her yanı kaplayan obez bir devletin, küçüleceğine, özel sektörün önünü açacağına, kılcal damarlara kadar her şeyi tıkamasına şahit oluyoruz. Hayret eden de yok. Gençlerimizin ‘devlete kapağı atmaktan’ başka hayalleri olmaması kadar dramatik bir durum olabilir mi? Memur olmak için on binlerce insanın siyasilerin kapısını aşındırması, siyasilerin de politika üretmek yerine, bu taleplerin içinde boğulması, hep ‘obez devlet’ sorunu aslında. Nedense bu kısır ilişkiyi tersine çeviremiyoruz.

Memur olmak istemeyip, proje üreten, fikir üreten, hayal kuran insanlar da devletin gri, soğuk duvarlarına çarpıp dönüyor. ‘Ankara’da bir dayısı olmayanın hali böyle olur’ diye de umutsuzluğa kapılıyor bu insanlar.

DEVLETE SIRTINI DAYAMIŞ ÖZEL SEKTÖR OLUR MU?

Her şeyi devletten bekleyen özel sektör de bundan çok farklı değil. Devlet garantisi olmadan, devlete sırtını dayamadan elini taşın altına sokmak istemiyor kimse. ‘Devlet versin, biz yapalım, biz kazanalım’ dedikçe, bir arpa boyu yol alamaz bu ülke. Son yıllardaki büyük projelere, yatırımlara bakın. Hepsi devlet garantisi ile yapılıyor. Bu mu özel sektör, girişimcilik?

Bana haber gönderen büyük holdingler oldu dünden beri. ‘Cumhurbaşkanımız istesin hemen girelim bu projelere’ diyorlar. Neden? Neden özel sektörün yatırımı, projesi için Cumhurbaşkanımız arayacak ki? Milli bir proje yaptığınızı, bu ülke için bir şey yaptığınızı düşünüyorsanız, kimseye sormanıza, kimsenin de aramasına bakmadan öne atılmanız gerekmez mi?

ÜLKENİN KADERİNİ BÜYÜK HAYAL KURANLAR DEĞİŞTİRİR

Herkesin şikayet ettiği konular bunlar. Ne ilginçtir ki sorumluluk sahipleri de şikayetçi. Neden çözemiyoruz, bunu anlamış değilim.

Yıllar önce Kanada’da 28 Şubat baskısından, ekonomik bunalımdan kaçan insanlarla karşılaşmıştım. ‘Neden dönüyorsun?’ demişlerdi bana. “Borcum var. Bu ülkeye, bu millete ödemem gereken borcum var” demiştim.

Bugün yurtdışına giden, gitmek için uğraşan inşaların sayısı yine arttı. Onlara da şunu demek isterim:

Bu ülke ve bu millet için büyük hayaller kurmaktan vazgeçemeyiz. Kaçınılmaz bir kadermiş gibi görünen bu durumu, ancak büyük hayal kuranlar değiştirebilir.