Bugün yeni bir gün...

Markar Esayan

VAN 28.08.2014 10:56:16 0
Bugün yeni bir gün...
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Baki olan davadır. Bu büyük dava, mensuplarıyla şereflenmez, dikkat edin burası çok önemli, mensuplarına şeref verir. Ben yoksam dava da yok diyenler en baştan kaybetmiştir. Ben olmazsam dava ilerleyemez diyenler, davayı anlayamamıştır. Bu dava ancak benim ismimle ayakta kalabilir, ancak benim ismimle şereflenebilir diyen kibir tuzağına düşmüştür. Bu dava şahsi hırsları, başkasının kuyusunu kazmayı dışlamış, dairesinin dışına atmış bir davadır. Tarih davasına ihanet edenlerin nasıl onursuzca yok olup gittiğinin örnekleriyle doludur. Okyanus ötesinden gelen telefonlarla istifa edenleri, darbecilere boyun eğenleri kimse hatırlamıyor ve hatırlamayacak. Başkalarının oyuncağı olanlar unutuldular. Unutulmaya namzet olanlar da var, onlar da vakti zamanı gelince unutulacaktır. Bu büyük dava nice isimler gördü. O isimlerin hepsi geldi ve geçti. İsimler değişti, bundan sonra da değişecek ama dava işte burada. Bu dava uğruna canını, malını, mesaisini ortaya koyanlar unutulmayacak.'

Türkiye'nin 12. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan'ın partisinin Genel Başkanı ve Başbakan olarak kongrede yaptığı son konuşmada bu paragraf çok önemliydi...

Çünkü Gezi krizi ve 17-25 Aralık Darbesi sürecinde asıl amaç Erdoğan'ın partisi ile bağını kopartmak ve partiyi parçalamaktı. Partideki cemaat vekillerine, üç dönemlik vekillerin hoşnutsuzluğuna ve bu iki krizde yaratılan dehşet duygusuna güveniyorlardı. Baskın krizler partiyi afallatacak, Erdoğan'ın gardını düşürecek, yaşatılan panik haliyle bölünme gerçekleşecekti. İç savaş çıkartmak dahil her türlü çılgınlık göze alınmıştı.

Böylelikle aslında CHP ve MHP koalisyonuna bile gerek kalmayacaktı. Asıl sorun Erdoğan'dı ve Erdoğansız bir AK Parti ile devam etmek, sosyolojinin de tepkisini çekmemek adına daha münasipti. Bu iki darbe girişimi, mucizevi şekilde savuşturulunca, umutsuz bir şekilde çatı adayı icat edildi. En azından ilk tur engellenirse, ikinci tur ve sonrasına kadar bir mehil kazanılabilecek ve Erdoğan'ın partisi ile bağını kopartmak için bir şans daha elde edilebilecekti. Ama unutmayınız ki, asıl plan Gezi ve 17-25 Aralık'ta 'işin bitirilmesiydi'. Sonrası gerçekten darbe koalisyonu için büyük bir moral bozukluğu eşliğinde geçti.

Halk, dünkü kongrenin ve bugünkü Cumhurbaşkanlığı devir tesliminin ne kadar değerli, bedeli ne kadar ağır ve tehlikeli bir mücadelenin sonucunda gerçekleştiğinin farkında. Bu zor dönem, Erdoğan üzerinden halkın iradesini gasp etme kötücüllüğünün hikâyesiydi. Halk Erdoğan'a sahip çıkmakla değerli bir lidere vefa gösterdiği kadar, kendi onurunu da korudu ve demokratik kültürümüzde büyük bir sıçrama yaşandı. Dikkatinizi çekerim; Türkiye'de ilk kez halkın iradesi ile kuşanmış bir lider bir darbeyi önledi ve bunu demokrasiyi daha da güçlendirmek için kullandı. Dün ve bugünün anlamı bu kadar hayatidir ve bir milattır.

Gezi krizinde 'Erdoğan'ın değeri nereden geliyor' diye bir makale yazmış ve Erdoğan'ın temsil ettiği değerler manzumesi ve bu manzumeyi gerçekleştirme iradesinin bu değeri oluşturduğunu ifade etmiştim. İşte Erdoğan dünkü konuşmasında, AK Partili olmayan halk kesimlerine 'Biz sizi anlıyoruz. Yaşam biçimlerinize saygı duyuyoruz. Sizden de bizim yaşadıklarımızı, hangi badirelerden geldiğimizi anlamanızı ve gönlünüzü bize açmanızı istiyoruz' diye seslenirken, bu değeri biraz daha arttırmış oldu ve normalleşme sürecinin başlaması için çağrı yaptı.

Erdoğan'ın dediği gibi, 'Bugün yeni bir gün. Bugün Yeni Türkiye'nin doğum günü...' Türkiye, AK Parti'nin değişimi üzerinden yeni bir paradigmaya geçiş yapıyor.

Bürokrasiyi elinde tutan köklü vesayet iktidarına karşı yaşanacak değişim süreci devrimci bir liderin üzerinde güç yoğunlaşmasını zorunlu kılar. Normalleşme ise yol temizliği yapıldıktan sonra gerçekleşecek demokratik kurumsallaşma sürecinde gelişir. Erdoğan'ın dün ve bugün, bu yönde tarihi bir adım atmıştır. Partisinin kurumsallık karakterinin daha öne çıkması adına önemli bir aşamaya geçilmiştir. Sayın Ahmet Davutoğlu'nun başbakanlığı normalleşen bir Türkiye'nin başlangıcını ima eder. Muhalefetin bu fırsatı dönüşerek kullanması ülkeyi birçok gereksiz sıkıntıdan kurtaracaktır. Tersi ise gidişatı değiştirmeyecek, sadece bu partileri tarihe mal edecektir.

Cumhurbaşkanı Erdoğan değişimin gerekliliğini en iyi anlayan siyasetçilerden. Dünkü kongre aslında sembolik bir vedayı ima ediyor bu yüzden. AK Parti, liderinin cesareti ve öngörüsü sayesinde Eski Türkiye'nin Yeni Partisi olmaktan, Yeni Türkiye'nin Yeni Partisi olma boyutuna geçiyor ve aslında ANAP'ın hazin sonunun tekrarlanmaması için gerekli olan hamleyi yapıyor. Üstelik, umulanın aksine, süreç Yalçın Akdoğan'ın tabiri ile tereyağdan kıl çeker gibi sorunsuz yaşanıyor.

Bu bir liderin özgüveni ve davasını her şeyden üstün tutma ilkesinin bir sonucu. Erdoğan yeni tip vesayet teklifleri ile uzlaşmadı, kendine emanet edilen halk iradesini kapalı kapılar ardında pazarlık konusu yapmadı. Elini ateşin içine soktu ve mücadeleyi göğüsledi. Dün bir liderin siyasi hayatının en anlamlı günü bu irade sayesinde yaşandı.

Haliyle, Erdoğan bir yere gitmiyor, bilakis daha güçlü şekilde geri dönüyor. Bugün itibarıyla siyasetin merkezi artık Çankaya'ya kaymıştır.

Kimsenin kafası karışmasın. Olayın özü budur

Yeni Şafak