Bugün Kobané, Yarın Wan mı?

Doç Dr Mehmet MELEK Yazdı...

VAN 23.07.2014 13:06:53 0
Bugün Kobané, Yarın Wan mı?
Tarih: 01.01.0001 00:00

Emperyalizmin Ortadoğudaki “B Planı” IŞİD’in Kürtlerle Sorunu Ne? – 2

Bugün Kobané Yarın Wan mı?

IŞİD Musul’u işgal edip Ortadoğunun kalbi Mezopotamya’da yerli işbilikçileri Sünni Arap taifesinin açık desteğiyle önemli bir hakimiyet kazandığında hedefinin Arap ve Fars’lar başta olmak üzere  tüm Şii yönetim ve oluşumlar olduğunu alenen ortaya koymuştu. Bağdat’ı en önemli hedef olarak göstermiş ve hareket yönüyle de bu savını destekleyecek tutarlılık içinde davranmıştı.

Fakat nispeten kısa süren bu hedefe yönelik eylemselliğin paravan bir tablo olduğu, aslında gerçek hedefin emperyalizmin çıkarlarını kökten sarsan Ortadoğu’daki devrimsel ve halk tabanlı önlenemez gelişmeleri sekteye uğratmanın taşeronluğunu yapmak olduğu çok geçmeden gün yüzüne çıkmış bulunuyor.

Emperyalizmin son büyük hedefi alevi Suriye yönetimi istenilen kıvama getirilememiş, Suriye rejimiyle savaşan örgüt ve oluşumlar onların istediği işi çıkaramamış, hatta giderek ağırlığı ve cesameti artan bir kambur haline dönüşmüştür. Suriye çok daha stratejik bir hamle ile bu güne kadar yok saydığı Kürt toplumunun temel haklarının önündeki engelleri dolaylı da olsa kaldırarak ülkesi içindeki önemli bir muhalif gurubu kendisine karşı olan savaşın dışında tutma akıllılığını göstermiştir.

Ortadoğu’daki temel sorunların çözümünde kilit halk konumunda olan Kürt halkının Rojava gerçeği ile ortaya çıkması ve ideolojik önderliğinin ilkeleri doğrultusunda örgütlenmesi emperyalist hesapları içinden çıkılamayacak şekilde bir kez daha zora sokmuştur.  Bugün Türkiye Kürdistanı’nın demokratik özerklik temelinde planlanan ve barış süreci kapsamında yasal zemini de hazırlanmaya çalışılan halk esaslı demokratik geleceği Rojava kantonlarında hızla, büyük bir kararlılık, direngenlik ve sahiplenmeyle realiteye dönüşmüştür bile. Emperyalizm için ana tehlike baş göstermiş ve tüm Ortadoğu’ya sirayet etmesi an meselesi olabilecek bu gelişme panik havası yaratmıştır. Gerçekten de bu gün Rojava pratiğinde hayata da geçmiş olan bu demokratik devrimsel yeni yapılanma Ortadoğu’nun barış temelli uygarlığının kurulmasında önüne geçilemez tarihi bir projedir. Bunun Ortadoğu’ya yayılması artık Batı dünyasının emperyal emellerinin köküne kibrit suyu ekilmesiyle eş anlamlıdır. Böylelikle Ortadoğu halklarının kazancı, emperyalizmin kaybı muazzam olacaktır.

Tam da bu anda zaten yedekte hazır tutulan IŞİD gibi bir örgüt emperyalizm ve onun Ortadoğu’daki yerli işbirlikçilerinin desteğiyle sahneye sürülmüştür. Bu örgüt her türlü lojistik, silah ve eleman desteğini beslendiği bu kaynaklardan sağlamakta ve seçtiği katıksız terör yöntemiyle girdiği bölgeleri çekirge sürüleri gibi talan edip yağmalamakta ve siviller üzerinde oluşturduğu  korku imparatorluğu ile kendisine yüklenen misyonun hakkını vermektedir. Örgüt misyonunun amacına hizmet aşkıyla büyük bir hızla hedef ve vizyon değiştirebilmektedir.  Kendini Irak ve Suriye coğrafyasında bir İslam Devleti olarak isimlendiren ve Ortadoğu’daki Şii toplumlarını hedef aldığı bilinen örgüt ilk atağının hemen akabinde iddiasını genişletip kapsamlandırdığının işareti olarak adını İslam Devleti (İD) yapmıştır. Tiyatro ilerledikçe mizansen gereği başlangıçta yüklendiği Şii Arap-Fars hedefini bırakıp akıllara zarar bir manevra ile Güney Kürdistan ve Rojava’nın Sünni olan Kürt halkına yönelmiştir. Yeni aldığı isim çerçevesinde değerlendirildiğinde iddiasını tüm Ortadoğu hatta Dünya olarak belirlemesi gereken örgüt, yanı başındaki Sünni Müslümanlara kan kusturan terörist devlet İsrail’i değil, başlangıçta hedefine koyduğunu açıkladığı Şii Araplar’ı değil, tek davaları onurlu bir halk olarak kendi kaderlerini tayin hakkını kullanmak olan ve İslam’a karşılıksızca ,eşsiz hizmetlerinin tarihe mal olduğu bilinen Kürt halkını acımasızca hedefine koymuştur. Buradan kendi savunduklarını iddia ettikleri ideallerin değil, taşeronluğunu yaptıkları emperyalist odakların  karlı çıkacağını- çatışmakta olan çete üyeleri değil ama onların üst düzey yöneticileri - çok iyi bilmektedirler.

Bugün Rojava ve Güney Kürdistan başta olmak üzere tüm Kürdistan parçalarında Kürt halkının elde ettiği kazanımların Ortadoğu düzeninin emperyalist çıkarlar ekseni dışında şekillenmesine neden olacağını gören ve buna asla tahammül göstermek istemeyen batının özellikle Rojava’da vücut bulmuş olan özgür demokratik halk yönetimini taşeronları aracılığıyla yok etmeye çalışması kendisinin emperyalist faşist doğası gereğidir. Bu hedefi için sadece bu tip çete tarzı örgütleri değil onlara desteğe zorladığı Irak ve Türkiye gibi feodal ve kapitalist devletsel yapıları da rahatlıkla devreye sokmaktadır.

Şimdilerde adını ve amacını global bir İslam Devleti olarak belirlemiş olan bu yapının bu dönüşümünden de anlaşılacağı gibi sadece Kobane’yi ele geçirmekle yetinmeyeceği tüm Rojava, Kürdistan, Ortadoğu ve belki Türkiye’yi bile hedefine koyma hayalleri kurduğunu ön görmek falcılık olmayacaktır. Yeter ki emperyalist efendilerinin de bunda çıkarı olsun. Bu uğurda her türlü desteği görecek ve bugün ona yardım edenlerin yarın en amansız düşmanları  da olacaklardır. Bunu bilmelerine rağmen ipleri batı emperyalizminin elinde olan bu işbirlikçi devletler özgür iradeleriyle hareket edememekte ve bu muhtemel akıbet senaryolarını bile bile istekleri yerine getirme mecburiyeti içinde davranmaktadırlar.

Burada kapitalist iktidarcı devletçiklere değil gerçeğin farkına varmış ve durumun vehametini kavramış bilinçli halk desteğine ihtiyaç vardır. Türkiye’den Kırk Alevi Dedesinin Kobane’ye destek için gitmiş olması, Van-Hakkari Tabipler odasının duyarlı doktorlarının Suruç’ta Rojava ve Filistin halkına uygulanan kıyımları protesto eylemleri gibi sivil eylemselliklerin de çoğalarak artması gerekli ve hatta elzemdir. Bugün bu çetelerin Kobane’yi ele geçirmeleri halinde Urfa, Amed ve hatta Wan’ı hedef almayacaklarını kimse iddia edemez.