Bu ilkelliklerden kurtuluş yok mu?

Selahaddin E. ÇAKIRGİL

VAN 21.09.2016 09:21:48 0
Bu ilkelliklerden kurtuluş yok mu?
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Birisi, son yüzyılda Müslümanlar üzerinde derin etkileri olan Mehmed Âkif ve Necib Fâzıl gibi isimlere veryansın ediyor, onların kendince bir takım hatalarını sıralıyor, sanki kendisi çok bir pâk gibi.. 

Bu isimlere hatasız- günahsız diyen aklı başında kimse yok iken, eskilerin ‘nebş-i mezar’ dedikleri bu ‘mezar kazıcılığı’nın sebebi ne ola?

Sözkonusu kişi, tarihin labirentlerine fren tutmaz şekilde dalarken, sonunda,  800 yıl önce hayattan çekilen ve hemen bütün dünya Müslümanlarınca büyük bir İslam kahramanı olarak  kabul edilen ve hattâ düşmanları üzerinde bile saygı uyandıran Salâhaddin Eyyûbî ‘ye de, en galiz, çirkin kelimelerle saldırıp hakaretler yağdırıyor;  TV ekranlarından.. Hem de guyâ İslamî hassasiyetler adına..

Maksadın tarihi anlamak ve anlatmak ise elindeki bazı belge ve bilgilerin ne kadar sağlıklı ve doğru olduğu da bir ayrı konu; hakaret etmeden, anlatamaz mısın?

Tarihî konularda kişinin kendi kanaatini ve tarafını belirtmesi için illâ da hakaretler yağdırması mı gerekiyor?

***

Meşhur meseldir:

Bir ârif kişiye; ‘Efendi, Kerbelâ’da ne olup bittiyse, kendinden bir şey katmadan, ekleme-çıkarma yapmadan, hadiseyi olduğu gibi anlat..’ derler ve o da söz alarak; ‘Hz. Ali ile Fâtime’den olma Huseyn, Kerbelâ’da Muaviye’nin oğlu Yezid tarafından öldürtüldü..’ der ve konuşmasını bitirir.

‘- Efendim, hepsi bu kadar mı?’

- Bana, ‘kendiliğinden ekleme-çıkarma yapmadan, gerçek ne ise onu anlat..’ dediniz. Gerçek budur ve gerisini herkes kendi bulunduğu tarafa ve duygularına göre anlatır.’  

***

Bir ana muhalefet partisi milletvekili de, Sultan Selîm’e olan düşmanlığını o dereceye vardırıyor ki, onun ismiyle anılan 3. Boğaz Köprüsü’nün  ‘Pir Sultan’ yapana kadar siyaseti bırakmayacağım’ şeklinde komik laflar ediyor. Ki, siyasetle meşgul olmayı da 500 sene gerilerde kalmış bir mücadeleden yenik çıkmış atalarının hıncını almak şeklinde anlayan birisinin bugünün ve yarının toplumuna, düşmanlıkları gelecek nesillere ulaştırmaktan gayri neler verebileceği de bir ayrı konu..

***

Resmî ideoloji’nin putlaştırılan ve kanûnen sadece övülmesi serbest ve eleştirilmesi bile yarım asırdan fazla zamandır suç sayılan bir ismine tapınma derecesinde bağlı olan E. Ç. isimli bir kişi de dünkü yazısında Sultan 2.Abdulhamid’e,  eleştirmenin de ötesinde, ‘onursuz’ gibi kelimelerle saldırdı.

Herhalde bunu yaparken kendisinin çok ‘onurlu’ olacağını düşünmüş olmalı; bu zavallı..

***

Bir sinema oyuncusu ölmüş.. O da, ‘resmî ideoloji’nin ‘ikonlaştırılmış’ isminin tapıcısı durumunda idi. Bunu her vesileyle belirtiyordu.

O kişinin cenazesine, bu ülkede bir zamanlar  en tepede olan ve ‘sadece devlet değil, kişiler de laik olmak zorundadır’  diyerek, ideolojik diktacılığın en çarpıcı örneklerini sergileyen A.N.S. isimli kişi de katılmış.. Onun gelmesiyle, oradakiler, ‘Türkiye laiktir, laik kalacak!’ tempo tutmuşlar.

Birileri bu günlerde, laiklik güzellemesi yapıyorlar.. Biz bu ‘taife-i laicus’un, bu terimden 100 yıldır ne anladıklarını bilmiyormuşuz gibi..

Bu arada,  Bir kadının yüreğini hoplatan, içini sızlatan, asla unutamadığı hep o mahalledeki serseri solcudur..’ diyen ve o ölen kişi hakkında, ‘sadece ben küçücük çocuk değil, anneannem koskoca kadın da, ona bayılırdık..’ diyen taşbaş’ları bırakalım; TRT’nin bir kadın spikeri de ölen kişiyi anlatırken, utanmadan, ‘genç kızların ona âşık olduğu’ gibi, bütün genç kızları töhmet altında bırakan, ilkelliğin de ötesinde, haysiyet cellatlığı yapıyordu. 

TRT sorumluları! O ekranlardan herkes dilediği gibi mi konuşuyor?

***

Sözkonusu ölen kişinin arkadaşlarından  birisi de, onu överken, ‘Güzel küfür ederdi’ demiş..  Bir diğeri de, ‘Onun mezarına gideceğim, o bana Atatürk’ü anlatacak, çünkü biliyorum ki aynı yerdeler, buluştular’ buyurmuş..

Galiba en doğru söz, onunkisiydi..