Biz çoktan içindeyiz, artık uzaklaşan Batılılar!

Leyla İpekçi

VAN 12.06.2018 13:03:09 0
Biz çoktan içindeyiz, artık uzaklaşan Batılılar!
Tarih: 01.01.0001 00:00
 

Gün geçmiyor ki Batı’da ciddi bir haber dergisinin kapağında Türkiye’nin yüksek oranla defalarca seçilmiş liderini diktatör ilan etmek için olmadık çarpıtma argümanlar sıralanıp durmasın!

Bunca kurgulanmış haberin Türkiye’nin gidişatını bu kadar sarsamadığı bir dönem daha önce olmamıştı.

***

Yıllar yılı hop oturduk hop kalktık. Batılı halklar veya sivil toplum kuruluşlarında, insan hakları derneklerinde gerçeğe yaklaşmak isteyen vicdanlı onurlu kişiler olduğunu bilir, en azından onların anlaması için ses çıkarmak gerektiğine inanırdım âcizâne:

“Bu analizler doğru değil. Kim veriyor bu raporları. Burada akan hayatın dehlizlerinde bambaşka gerçekler filizleniyor” diye uyarır, örneklerle anlatırdık. “O kadar tanıdığımız, sevdiğimiz, vicdanen güvendiğimiz dostlar var, neden burada olanlara bu kadar kör kalınıyor” der dururduk.

Biz terörü sonlandıracak gerçek ve onurlu bir barış masası için burada onlarca provokasyona, suikasta ve kanlı engelleme operasyonuna maruz kalsak da barış masasını devirenlerin kimler olduğunun burada canlı tanıklarıydık çünkü.

Hendek savaşını kurgulayanları, kendi halkını canlı kalkan olarak kullananları, vicdan sömürüsü yaparak haberi hep çarpıtarak yazanları.. Orduda çarpışan gencecik askerleri teröristlere hileli istihbaratlarla teslim edenleri defalarca gördük, teşhis ettik. Yargıya yolladık. Ama bu konuda nedense gerçeğe dair bir satır okuyamadık Batı’da. Habercilik anlayışı bu kadar mı rehin alınmıştı, özgürlük savunucusu Batı’da?

Yardım olsun diye yazdık, toplantılara katıldık, ses çıkardık. Ne büyük bir vakit kaybı imiş. Hele 15 Temmuz’daki neredeyse kırk yıldır hazırlanmakta olan ve hepimize onlarca bedel ödetmiş olan kanlı işgal girişimine karşı bir halkın nasıl canı pahasına direniş gösterip memleketine sahip çıktığı Batı’nın hiç umurunda olmayınca, ip tamamen koptu.

Bu zulme nasıl kör ve sağır kaldıklarını görünce, tamam demiştim. Buraya kadar. Burada artık yeni bir takvimin yapraklarını yırtıyoruz her gün. Burası artık yeni Türkiye. Net.

***

Bazı gerçek olayları eğip büküp kurmaca yorumlarla bezediğinizde ortaya gerçekleri çıkarmış olmuyorsunuz. Bunu 80’li yıllardan itibaren medyanın hemen her biriminde çalışmış bir yazar olarak söylüyorum. Doğruların içine eğrileri kıstırdığınızda ortaya hakkaniyetli bir bakış koymuş olmuyorsunuz.

Bundan mıdır bilmem, bu tarz flaş kapakların burada ve dünyanın gidişatında artık cılız bir etkisi bile olmuyor.

80’lerden beri yabancı dergilerin haberciliğini takip eden biri olarak bu kadar enayice, bu kadar tek yanlı, bu kadar kör ve sağır, bu kadar acemice bir gazeteciliğe ilk kez bu dönemde tanıklık ediyorum. Fakat mesele Batılıların ne düşündüğü, ne tasarladığı, nasıl bir algı operasyonu veya çarpıtma kampanyaları dizayn etmeye kalktıkları değil artık.

Dedim ya. 15 Temmuz’daki vahim duruşlarından sonra Batı’nın ne yaptığı buradaki hayatın canlılığını zerrece etkileyemiyor artık. Nasıl bir sırlı alansa bu. Gönüldeki kelimesiz dil gibi.

Ancak bilenlerin kendiliğinden paylaştıkları bir sır. Batı’nın düşünce kuruluşlarında hazırlanan Türkiye masası raporlarına tercüme edilemeyen bir dil. Burada hayatın aleni ve örtülü yüzünde kesintisiz olarak konuşuluyor artık.

Bu gönül dilini Batıca’ya çevirmek bir nebze mümkün olurdu belki. Gerçeği ayne’l yakin keşfetmek isteyen Batılı kardeşlerimiz için. Lakin Batı’da böyle bir dert kalmamış gibi.

***

Aksine. Gün geçmiyor ki camiler kundaklanmasın, Müslümanlar ve Türkler aşağılanmasın, iftiralara maruz kalmasın. Ramazan’da oruçlular çalışmasınmış. Mülteciler Akdeniz’in ortasında gemi içinde ölüme terk edilsinmiş. Teröristlerin kanlı eylemlerini direniş adına meşrulaştırıp halkın onurunu hiçe saymak ifade özgürlüğü kapsamında sayılsınmış Batı’da.

Gün geçmiyor ki teröristlerimize Batılı devletler silah ve para yardımı yapmasın. Gün geçmiyor ki darbe savunucularımızı Batılı devletler insan hakları diye cart curt ederek himayesine almaya kalkmasınlar. Gün geçmiyor ki hak hukuk diye nara atan özgürlük âşıkları bizim zihnimizi ve gönlümüzü yalanlarla rehin almaya kalkmasın.

Propaganda imkânlarını eli kanlı militanlara sonuna kadar açarak, ülkemizin seçilmiş liderine ifade hakkı tanımayan Batı’nın bu tavrı çocuk müsameresi oynayanları dahi kandıramıyor artık!

***

Seyredip susma aşamasını bile geçtik biz oysa burada. Artık ilgilenmiyoruz. Bakış açımızdan, ufkumuzdan, ilgi alanımızdan giderek çıktı Batı’nın bizimle konuştuğu bu yüzeysel, bu uyduruk dil. Ne zihnimizde ne kalbimizde bir karşılığı kaldı.

Ne defalarca teşebbüs ettikleri ekonomik kriz çıkıyor burada. Ne o yaptıkları yalan haberler yüzünden kamuoyunda bir dalgalanma oluyor. Ne siyasi operasyonlar ki bazıları cidden terör destekli ve çok kanlı provokasyonlardı. Bunlar bile durduramıyor, geriye döndüremiyor buradaki canlılığı.

Şu an Strasbourg’da atılan bir haber manşeti Maraş’ta dondurma yiyen bir ailenin gündelik hayatını etkilemeyi başaramıyor. Burada en tenha köşede yaşanan en sıradan hayatın canlılığı Paris’in göbeğinde kahvesini yudumlarken Le Point okuyan entelektüelin sürdüğü hayattan çok ama çok daha diri. Batılılar bunun farkında değil.

Biraz da bu sebeple, giderek uzaklaştı Batı bizden. Eskiden bizdik uzak olan. Batı trenini yakalamaya çabalayan. Biz onların içindeyiz çoktandır. Ama bunu taşıyamayan, buna itiraz eden, kendilerini dışlayan bu sefer Batılılar oldu.

***

Hangi sudan bahanelerle AB müktesebatını uygulamayı ertelemeye çalıştıklarına bir bakın. İfade özgürlüğü engelleniyormuş. Burada yıllardır bunca kan dökülürken darbeyi, işgal girişimini patavatsızca savunanların, müstehzi sırıtışlarla üstü kapalı tehditlerle bu ülkenin seçilmiş liderini Lahey’de yargılatma tehdidi savuranların, sivilleri katleden canlı bombaları özgürlük savaşçısı ilan edenlerin sırf Batılı anlamda entelektüel oldukları için haklı olduklarını hangi vicdan savunabilir?

Onlar Batı’da kendi devletlerinde bu hileli işgal girişimcileriyle ittifak yapsalar, kim bilir kaç yıllık cezaya çoktan mahkûm edilmişlerdi.

Üstelik bunun örnekleri de var. Hemen her ülkede. Ama gerçeği merak edip burada bizlerle söyleşi yapmaya kalkanlar Nedim Şener gibi bir gazetecinin araştırıp ispat ettiği gerçeklere, yazdıklarına, başından geçenlere sağır kalmaya devam ederek eski Türkiye’yle yollarına devam edeceklerini sanıyorlar.

YENİ ŞAFAK