Birlik ve beraberlik nasıl olacak?

Hayrettin Karaman

VAN 26.06.2016 13:59:12 0
Birlik ve beraberlik nasıl olacak?
Tarih: 01.01.0001 00:00
  konuşmamda birlik ve beraberlik kelimelerine farklı anlamlar yüklemiştim; bir ülkede yaşayan müminlerin beklenen sosyal ilişkilerine, din kardeşliğine “birlik”; inancı, dünya görüşü, hayat tarzı, temel düşüncesi farklı olanlar arasında umulan sosyal (yurttaşlık) ilişkisine de “beraberlik” demiştim.

Bir ülkede yaşayan ve İslam'a iman etmiş olan fertlere ve gruplara baktığımızda bunlar arasında da olması gereken birliğin mevcut olmadığını görüyoruz. Birlik olsa, mezheb, meşreb, yorum, ırk, ana dili gibi farklılıklar toplumu bölmez, farklı yorumlarıyla aynı dine iman etmiş olan gruplar birbirini kardeş bilirler, değer ölçütü de ahlak ve eser olurdu. Adı İslam ülkesi olan topraklarda yaşayan Müslümanlar sayısız karşıt gruplara ayrılmış durumdalar. Bu gruplar arasındaki ilişkiler ise kardeşlerin birliği ve bütünlüğü değil, gruplar arasında rekabet, ayrımcılık, hatta çatışma ve kavga şeklinde cereyan ediyor.

“Müminler arasında birlik nasıl oluşacak?” sorusunun cevabını bir başka yazıya bırakalım ve burada beraberliği ele alalım.

Türkiye'de yalnızca dini bütün Müslümanlar yaşamıyorlar; başka dinlere mensup olanlar, dinsizler, farklı ideolojilere angaje olmuşlar, Müslüman oldukları halde ibadetleri aksatanlar ve çeşitli günahları işleyenler… de yaşıyorlar. Bu gruplar arasında –aynı dine mensup olanların ilişkisi olan- birlik oluşmasa da aynı ülkede barış, huzur, olabildiğince dayanışma, ortak düşünce, değer ve ihtiyaçlar çerçevesinde yardımlaşma manasında “beraberlik” olmalıdır, ama nasıl olacak?

“Halihazırda bu manada bir beraberlik var mıdır?” sorusuna benim cevabım “Hayır”dır.

Bugün ülkemizin en büyük problemi bu beraberliğin olmamasıdır; gruplar arasındaki soğuktan başlayarak düşmanlığa kadar varan olumsuz ilişkilerdir, her grubun diğerini yok etmek veya hükmü altına almak için gece gündüz her çareye başvurarak çabalamasıdır, gerekli görenlerin düşmanlarla bile işbirliğine girebilmelerdir… Artık meşhur gemi benzetmesi bile işe yaramıyor, “Hepimizin bindiği gemi batsa bile biz bir şekilde kurtuluruz” veya “Böyle yaşamaktansa batmak evladır” diyenler vardır.

Peki bu gidişin sonu nereye varır?

Şüphe yok ki hayırlı bir yere varmaz.

Şu halde ne yapmak, beraberliği tesis edebilmek için hangi kurallara riayet etmek gerekiyor?

Farklıların iyi niyetli, makul ve satılmamış olanları geniş bir sivil platformda çare aramak için bir araya gelmelidirler.

Bütün gruplara ait stk'lar bu platformun oluşmasında öncülük edebilirler.

Grup temsilcilerinin yeterli araştırma, inceleme ve müzakereler sonunda ulaştıkları ortak sonuçlar halka duyurulmalı ve uyulması istenmeli, bunun için çeşitli etki ve eğitim araçları kullanılmalıdır.

Beraberliğin makul ve meşru kuralları ilan edildikten sonra bunlara uymayanlara ıslah edici ortak tepki gösterilmelidir.

Bugün Türkiye ne yalnızca dindar Müslümanların ne de başka grupların ülkesidir. Toplum ve ülke düşmanları dışında kalan bütün vatandaşların olabildiğince mutlu ve huzurlu yaşayabilecekleri şartları oluşturmaya mecburuz, aksi halde zarar herkese ait olacaktır.

Peki böyle bir ülkede (düzende) dinin Müslümanlara yüklediği “İslamlaştırma” vazifesi nasıl ifa edilecek?

Bu sorunun cevabını da inşallah başka bir yazıda arayalım.