Bir süredir gözlerden Irak! ^2^

Son olarak Van Ticaret ve Sanayi Odası organ seçimlerine katıldıktan sonra sessizliğini koruyan Feridun Irak'la röportajımızın 2. bölümüne bugün devam ediyoruz. Dünkü bölümde Van TSO ve VATBO seçimlerine değinen, alınan sonucu analiz e

VAN 25.10.2013 11:47:13 0
Bir süredir gözlerden Irak! ^2^
Tarih: 01.01.0001 00:00

Bir süredir gözlerden Irak!

Şimdiki adıyla Süper Lig'le tanıştığımız dönemde Vanspor Kulüp Başkanlığı görevini yürüten, Van Ticaret ve Sanayi Odası (Van TSO) Başkanlığı yapan, uzun bir süre de Van Ticaret Borsası (VATBO) Yönetim Kurulu Başkanlığı'nı yaptıktan sonra Haziran 2013'teki Van TSO seçimleri nedeniyle görevinden istifa eden Feridun Irak'la konuştuk. VATBO'dan istifa ettikten sonra Van TSO seçimlerine katılan ve seçimlerde istediği sonucu alamayan Feridun Irak uzun bir süredir koruduğu sessizliğini ilk kez bozdu. Seçim sürecini, Van'a ilişkin düşüncelerini, bundan sonra neler yapmayı planladığını anlatan Irak'a biz sorduk o cevapladı. Şimdi VOTAŞ Yönetim Kurulu Başkanlığı görevini yürüten Feridun Irak bakın neler anlatıyor?

Röportaj:1- Umut TARHAN
Van TSO seçimlerinden sonra sesizliğe büründünüz... TSO seçimlerine katılma fikriniz nasıl gelişti? Ve sonrasında neden bu sessizlik?
Gerçekten üyelerimizden gelen talepler doğrultusunda Van TSO seçimlerine girdik. Ben ve arkadaşlarım seçimlere katılırken iki hususa çok dikkat etmemiz gerektiğine kadar verdik. Bunlardan birincisi diğer iki aday arkadaşımıza son derece saygılı bir şekilde kampanya yürümek, diğeri ise siyaseti kesinlikle seçimlerin dışında tutmaya çalışmaktı. Bunlardan birincisinde başarılı olduğumuza inanıyorum. Her iki arkadaşımıza da saygılı bir şekilde kapmanya yürüttük. Ama maalesef ikinci söylediğimizde başarılı olmadık. Bu bizden kaynaklanan bir sorun değildi. Maalesef seçimlere siyaset karıştı, siyaset etkili oldu ancak biz siyasetin dışında kaldık. Bizlere de, göreve gelen arkadaşlara başarılar dilemek kaldı.
Şimdi kendi hayatımıza, kendi işimize devam ediyoruz. Seçimlerden hemen sonra bir süre dinlenme fırsatı buldum, dinlenmek için sessiz kaldım. Bu benim için de son derece iyi oldu. Şimdi yine memleketimizin sorunlarını yakından takip etme gayreti içinde olarak kendi işlerimle ilgileniyorum.
Bir süredir gözlerden Irak!

Van TSO seçimlerinde Feridun Irak ve ekibinin bu şekilde bir sonuç alacağını çok kimse tahmin etmiyordu herhalde? Siyaset bu kadar mı etkili oldu yani? Yoksa size söz verenler oy mu vermedi?

´SEÇİMLERE SİYASET KARIŞTI´
Seçimden sonra arkadaşlarımızla bir araya gelerek seçim sonucu üzerine konuştuk, tahliller yaptık. Doğrusunu isterseniz böyle bir sonucun ortaya çıkmasını ben büyük oranda siyasetin devreye girmesine bağlıyorum. Ticaret ve Sanayi Odası seçimleri maalesef ki politize edildi. Siyah ve beyaz gibi bir durum çıktı ortaya. Biliyorsunuz ilimizde de iki siyasi partinin etkisi son derece fazladır. Taraflar da bu iki partinin desteğini almıştır. Kendileri kabul eder veya etmez ama ´Görünen Köy de Klavuz İstemez´. Partilerden biri bir arkadaşımızı diğeri de öbür arkadaşımızı desteklemiştir. Biz ise siyasetin kesinlikle Ticaret ve Sanayi Odası seçimlerinin dışında kalması gerektiğine inandık. Çünkü meslek kuruluşları üyeleri bütün siyasi düşünce ve görüşlerden oluşmaktadır. Onun için biz seçimlerin siyasete bulaşmamasını öngördük. Zira üyeliği zorunlu bir meslek kuruluşudur Van TSO. Dolayısıyla savcısı da ticaret yapıyorsa üye olmak zorundadır, sporcusu da ticaret yapıyorsa üye olmak zorundadır. Yani hangi görüşten oluyorsa olsun üye olmak zorundadır. Dolayısıyla odanın başkanı ve yönetimi, meclisi de tarafsız olmak ve siyasetin dışında kalmak zorundadır. Bu nedenle biz siyasetin dışında kalmayı tercih ettik. İşin içine siyaset de girince bizler böyle bir sonuçla karşı karşıya kalmış olduk.

Seçim öncesi, seçime siyaset girebileceğini tahmin etmediniz mi? Bunu öngöremediniz mi? ´Bu seçimlere siyaset karıştı, seçime girmekten vazgeçelim´, veya ´bizler de siyasete bulaşalım´ gibi bir düşünceniz oldu mu?

´SİYASETİN MÜDAHİL OLDUĞUNU FARKETTİK AMA GERİ DÖNÜŞ YOKTU´
Önümüzdeki zamanlarda eğer ki Ticaret ve Sanayi Odası seçimlerine bir kez daha katılacak olursam yine aynı şekilde siyasetin dışında kalarak seçimlere girerim. Yani siyasetten destek alarak seçimlere girmeyi hiçbir zaman aklımın ucundan bile geçirmedim. Ben böyle bir felsefeyle yaklaşıyorum seçimlere. Seçimlere girdiğimiz zaman, ilerleyen süreçte, yani oy kullanma zamanına yakın bir zaman diliminde siyasetin seçimlere müdahil olmaya başladığını ve dolayısıyla sonuçları da görmeye başlamıştık ancak nihayetinde biz bir yola girmiştik ve geriye dönüşü asla düşünmedik arkadaşlarımızla birlikte.

Sonuçlar sizin açınızdan çok mu kötüydü? Siz nasıl değerlendiriyorsunuz?
Siyasetin bu kadar ön plana çıktığı bölgemizde, iki partinin arasında hiç siyasete bulaşmadan aldığımız oy oranı ciddi bir oy oranıdır. O açıdan baktığınız zaman biz aslında çok başarısız bir sonuç elde etmiş değiliz. Herşeyin politize olduğu günümüzde, hiç siyaseti bulaştırmadan aldığımız oy sayısı azımsanacak bir oy sayısı değildir. Ama siyaset, meslek örgütlerinin olduğu seçimlerin dışında kalırsa bu hem siyasiler için hem meslek örgütüne seçilenler için çok daha iyi olur. Herşeyden önce ilimiz için de çok iyi olur.

Sonraki dönemler için yeniden adaylığı düşünür müsünüz?
Geçmişe dönüp bakacak olursak ben Van halkının teveccühüyle gerçekten bana verilen görevleri en iyi şekilde yerine getirmenin gayreti içinde oldum. 97 - 98 - 99 yıllarında yine halkımızın teveccühüyle Van Ticaret ve Sanayi Odası´nın başkanlığını yaptım. 15 yıl önce. Ve o zaman gerçekten çok gecikmiş olan Organize Sanayi Bölgesinin kurulmasını sağladık. Ve yine çok iyi bir performans göstererek o güne kadar ilk defa OSB alt yapı ihalesinin Van´da yapılmasını sağladık. Yıllarca gerçekleşmeyecek bir projeyi, dönemin Valisi Abdulkadir Sarı ve dönemin belediye başkanı Aydın Talay´ın da büyük desteği ile gerçekleştirmiş olduk. Yine aynı dönemde Türkiye´de sadece 20 ilde hizmet veren KOSGEB´in Van´da hizmet vermesini sağladık. Van TSO´nun küçücük bir bürosunu onlara tahsis ederek KOSGEB´İn Van´da kurulmasını gerçekleştirmiş olduk. Bugün dönüp baktığınız zaman o günden bu güne kadar KOSGEB trilyonlarca kaynak aktarmış Van´a. Çok önemli bir çalışmaydı bu.
Kars´ta 1936´da, Elazığ´da 1937´de, Erzurum´da 1946´da kurulmuş olan Ticaret Borsası´nın Van´da olmayışı dikkatimi çekti. O sırada bakanlığa müracaat ederek Ticaret Borsası´nın kurulmasını talep ettim. Ve son derece önemli olan bu yapının kuruluşu da bana ve arkadaşlarıma nasip oldu. Seçimler gelinceye kadar da yaklaşık 12 sene de VATBO´nun başkanlığını yaptım. Bu dönemde de yine son derece önemli işler yapmış olduk. Ama artık orada da misyonumuzu tamamlamıştık. Van TSO´da aday olmamız da gerçekten üyeden gelen talep doğrultusundaydı. Kısmet değilmiş ama. Ben bugüne kadar elimden gelen gayreti gösterdim hizmet için. Açıkçası bundan sonrası için adaylığı düşünmüyorum ve bizden sonraki arkadaşların bayrağı devralmasını doğru buluyorum.

VATBO Feridun Irak´la özdeşleşmişti nedereyse? Nasıl bir VATBO bıraktınız geride?
Neredeyse 80 - 90 yıl ilimizden geride olan illerde olan Ticaret Borsası´nın Van´da olmaması büyük bir eksiklikti. Kuruluşunu arkadaşlarımız ile birlikte gerçekleştirdik ve bu gerçekten en çok gurur duyduğum projelerden birisidir. Çünkü olmayan birşeyi getirip kuruyorsunuz Van´a. Arkadaşlarınızdan topladığınız parayla büro tutuyorsunuz, masa sandalye falan alıyorsunuz ve Ticaret Borası´nı kuruyorsunuz. Yani sıfırdan başlıyorsunuz ve ilk 10 senede Türkiye´nin 120 borsası içinde ilk 20 borsa içine giriyorsunuz. Bu çok büyük bir başarı ve mutluluktur. Çok çok önemli projeler gerçekleştirdik. Bunlardan en önemlilerinden birisi de Organize Hayvancılık Projesi´dir. Bu model bir projedir. Bunun yanı sıra Avrupa Birliği fonlarından en çok faydalanan kurum olduk. Gümüşlü savat işlemeciliği, Vangölü´nde güvenli mavi yolculuk projesi, seracılık gibi birçok önemli projelerimiz oldu. Bizim seracılık atılımımızdan sonra Van´da seracılık gelişti ve yaygınlaştı. Girişimcilik eğitimi düzenlenmediği için belge sahibi olamayan ve bu nedenle KOSGEB´den kredi alamayanlar olduğunu bildiğimiz için VATBO olarak bizler Girişimcilik Eğitimi düzenledik ve yüzlerce insana belge kazandırarak bunların KOSGEB´den bir kısmı hibe olan kredilerden faydalanmalarının önünü açmış olduk. Bunların birçoğu da kendi işlerinin patronu oldular. Bunun yanı sıra Van´ın en prestijli binasını VATBO´ya yaptık. Orada 7 bin metrekare yerimiz vardı. Biz 1000 metrekareye binamızı kurduk ve 6 bin metrekaresini de halka açık yeşil alan olarak tasarladık. Van´ın en büyük yeşil alanlarından birini kentimize, halkımıza kazandırmış olduk. Oraları binalarla doldurup kira gelirleri elde edebilirdik ama bunu yapmadık ve Van´ımızın yeşil alan sorununu bildiğimiz için bu konuda bir kaktı sunmak istedik.
Seçimlere 1 ay kala da sizlerin de aracılığı ile bir açıklama yaparak VATBO başkanlığından istifa ettiğimi duyurdum. Ticaret Odası´nın seçim sonuçları ne olursa olsun Ticaret Borsası´na bir daha dönmeyeceğimi ilan ettim. VATBO´yu da son derece iyi bir noktada arkadaşlara devrettiğimize inanıyorum. Umarım bizden sonra gelenler de çıtayı daha da yükseltirler.

VATBO seçimlerinde de birçok kişiye göre sürpriz sayılabilecek bir sonuç çıktı... Siz de aynı fikirde misiniz?
Evet, vallah bana göre de sürpriz bir sonuç çıktı. Benim de desteklediğim grup biraz rehavet içinde oldu diye düşünüyorum. Ama kısmet değilmiş demek ki.

VATOŞ´ı da konuşmadan geçmeyelim. VOTAŞ´ta son durum nedir?
VOTAŞ´ı anlatalım tabiki de. 2006´da AŞ kuruldu, 2011´de faaliyete geçti. Ticaret Borsası başkanlığı yaptığım süre içerisinde gerçekleştirdiğimiz en önemli projelerden birisidir Van Organize Tarım İşletmeleri A.Ş. (VOTAŞ). Burada biz kamu, meslek kuruluşu, özel sektör işbirliğine bir örnek oluşturduk. Anonim şirketi kurarak bir örnek oluşturduk ki bu Türkiye´deki en önemli eksiklerden biridir. Doğru yerde doğru yatırıma bir örnek oluşturduk biz. Çünkü Türkiye´de hayvancılık yapılacak yer Doğuanadolu Bölgesidir. Hayvancılıkta başarılı olabilmek için olmazsa olmaz iki faktör vardır. Bunun birtanesi çayır ve meraların olmasıdır. İkinci ise iklim eksi (-) 20,  artı (+) 30 aralığında olmak durumundadır. Dünya ile rekabet edebilmek için bu şarttır. Çayır ve meraların yüzde 90´ı Doğuanadolu Bölgesinde, iklim de yine bu bölgede (-) 20, (+) 30 aralığındadır. Dolayısıyla doğru yerde doğru yatırıma bir örnektir VOTAŞ. Bütün teşvikler düzenlendiği zaman hep şunu dile getirdik. Hayvancılık ile ilgili yatırımlar muhakkak Doğuanadolu Bölgesinde desteklenmelidir ki bu son derece stratejik olan sektörde dışa bağımlılıktan kurtulalım, karlı bir hale getirelim ve dünya ile rekabet edelim. Bu arada hükümetin uygulamış olduğu bir teşvik bizim bu uygulamamıza destek veren bir teşvikti. Bu da Doğuanadolu Bölgesi´nde hayvancılık ile ilgili yapılacak yatırımlarda işletmelerin, makine ekipmanın ve hayvanların yaklaşık yüzde 30´unun hibe edilmesi ile ilgili bir teşvikti. Baktığınız zaman ciddi bir teşvik. İşletmenizi yapacaksınız bunun yüzde 30´unu devlet size hibe edecek, makinaları alacaksınız bunun yüzde 30´unu devlet hibe edecek ve yine hayvanlarınızı alacaksınız ve bunun da yüzde 80´inin yüzde 40´ını devlet size hibe edecek. Bu önemli bir teşvikti. Hükümetin ya da bakanlığın almış olduğu bu karar güzel olduğu kadar, maalesef kamu kesiminin ve karar verici ve uygulamacıya etki edenlerin yeterli donanım ve bilgi birikime sahip olmamasından dolayı, (tebliğ hazırlayanları falan kastediyorum) son derece önemli olan destek, kaynak israfına dönüştü. Son derece iyi sonuçlar alınması gerekirken, son derece kötü sonuçlar alındı. Biraz evvel söylediğim destekler doğrultusunda bölgemizde çok sayıda işletme kuruldu. Van´da, Ağrı´da, Muş´ta çok sayıda işletme kuruldu. VOTAŞ da buna dahil. Bu yatırımlar gerçekleştirildikten sonra müracaatlar yapıldı bakanlığa. İşletmelerimiz kuruldu ve ´hayvan ithalatı izni verin´ diye müracaatlar gerçekleştirildi. İthal izni verildi ve bütün işletmelere şu söylendi; ´Amerika, Uruguay, Avusturya, Avusturalya ve hatırlayamadığım bir ülkeden daha ithalat yapabilirsiniz´ dendi. Bunun yanı sıra ´Doğuanadolu Bölgesinde ki işletmeler kombine ırk getirtmek zorundadır´ dendi. Yani ya simental ya montifon getirebileceksin. Hayvancılıkta en önemli ırk hoştayn ırkıdır, fakat buna izin verilmedi. Daha sonra ´şu tarihten şu tarihe kadar hayvan ithal edebilirsin´ dendi. Bunun yanında ´3 ayla 7 ay arasında gebe hayvan getirteceksin´ şartı kondu. Söz ettiğim şekillerde dayatmalar oldu. Bu projelerini tamamlayanlar söz konusu 5 ülkede araştırmasını yaptı ve görüldü ki kombine ırk, yani simental veya montifon sadece Avusturya ve Avusturalya´da var. Doğuanadolu Bölgesindeki bütün bu işletmeler ve Türkiye´de simental ve montifon getirtmek isteyen bütün işletmeler bu iki ülkeye yüklendi. Ve o gün, o tarih itibari ile bu hayvanları ithal eden vatandaşlarımız 3 bin 350 Euro´dan hayvanlarını ithal ettiler. Aradan çok kısa bir süre geçtikten sonra bakanlık kalkıp dedi ki; ´Biz bu 5 ülkeden hayvan ithal edebileceksiniz dedik ama bundan sonra Hollanda, Fransa, Almanya, Danimarka gibi ülkeleri de dahil ediyoruz...´ Bizler ve bu bölgedeki tüm yatırımcılar da 3 bin 350 Euro´ya hayvanı ithal ettikten sonra diğer ülkelerden de ithalat izni verilince hayvanın fiyatı 2 bin 500 Euro´ya düştü. Böylece bizler her hayvan başına 2 bin 500 TL zarar ettik. Bu şekilde teşvik kapsamında verilen yüzde 40 hayvan desteği bizim çiftçimize mi kaldı yoksa Avusturya çiftçisine mi gitti? Tabiki de Avusturya çiftçisine gitti. Bağlantılar yapıldı, hayvanlar getirildi, ancak söz konusu ülkelerde şap hastalığının kökü kuruduğu için hayvanlara şap aşısı yapılmıyor oralarda. Bizim ülkemizde şap hastalığı olduğu için ithal ettiğimizde şap aşısı yaptırmak istedik ama gebe hayvana aşı yapılamayacağı söylendi. Gebe hayvana aşı yapılırsa düşük yapacağı ifade edildi. Ve bölgemizde önceki yıl korkunç bir şap hastalığı salgını yaşandı ve bütün işletmeler en az hayvanının yüzde 40´ını kaybetti.

Sigortalarını yaptırmamış mıydınız hayvanların?
Elbette yaptırmıştık sigortalarını. TARSİM´e sigortalatmıştık. Ancak TARSİM sigorta kapsamına şapı dahil etmiyor. Buyrun şimdi. Müracaat etmişsiniz, hayvan getirtmişsiniz, şap aşısı yaptıramıyorsunuz, sonra sigortaya şapı dahil etmiyorlar. Burada vatandaşın hiçbir günahı yok. Hayvan ırkını belirlemede günahı yok, ülke belirlemede günahı yok, sigortasını yapmış, aşıda günahı yok. Bütün bunlardan hiçbir günahı olmamasına rağmen korkunç bir zarara uğradı vatandaş. Şimdi VOTAŞ´ın dışında bölgedeki işletmelerin tamamına yakını kapanmış durumda. Bütün bu sorunlardan sonra bir de kuraklık yaşandı ve bu da bu işin tuzu biberi oldu. Orada bir şey daha oldu; kuraklıktan dolayı dediler ki ´Ziraat Bankası´na faizsiz kredi borcu olanın 1 yıl kredisini erteliyoruz.´ Bu ilk etapta kulağa hoş geldi. Ancak bankaya müracaat ettiğinizde yüzde 2 komisyon, yüzde 5 faiz olmak üzere borç yüzde 7 artırıldı. Ki enflasyonun yüzde 5´lerde olduğu bir dönemde yüzde 7 faiz ödenmiş oldu. Sonuç olarak hükümet gerçekten de bu bölgede hayvancılığın gelişmesi için çok güzel bir teşvik düzenlemesi yapmıştı, ancak sonrasında başlayan kamu kesimindeki karar alan ve uygulayanların beceriksizliği, yetersizliği ve liyakatsızlığı kaynak israfına ve bunca işletmenin batmasına sebep olmuştur.







Röportaj:2- Umut TARHAN

Birçok işletmenin battığından söz ettiniz... VOTAŞ da sıkıntı yaşıyor mu? Kapatılan işletmeler halkasına katılır mı?
´DİRENİYORUZ´
Allah´ın izniyle kapatmayız. VOTAŞ olarak direniyoruz. Şuanda üretimimiz devam ediyor. Hayvancılığımız ve tarımsal faaliyetlerimiz devam ediyor. Ancak biz de korkunç zarara uğrayanlardanız.

Atlatabilecek misiniz bu zor süreci? Ve nasıl?
Zor bir süreçten geçiyoruz ama Allah´ın izniyle atlatacağız. Bunu atlatabilmemiz için yönetenlerden ilgi bekliyoruz. Bizimle ilgilenmeleri gerekiyor. Bizim sıkıntılarımızı görüp, bu sıkıntılara rağmen devam ettiğimizi görüp bizimle diyalog kurmalılar. İhtiyaç duyduğumuz destekler verilmelidir. Destek derken hiçbir zaman hibenin peşinden falan koşmuyoruz ancak kredilerin yapılandırılması mümkündür, teşvikler düzenlenirken bizlerin görüşlerinin alınması ile teşviklerin sağlanması mümkündür. Dolayısıyla Van için, bölge için son derece önemli olan hayvancılığın yeniden ayağa kaldırılması şarttır. Çünkü bu bölgenin olmazsa olmazı hayvancılıktır. Bizde lokomotif sektör ancak hayvancılık olabilir. Bunun mutlaka önemsenmesi gerekir. Umarız yetkililer bizimle temasa geçerler.

VOTAŞ olarak hayvan ithalatına ihtiyacınız var mı? Yoksa üretim sağlayacak kadar hayvana sahip misiniz?
Şşuanda ithalat yapmıyoruz. Kendi üretimimizi yapıyoruz. Şuanda 500 civarında hayvanımız var ama söz ettiğimiz sıkıntılar olmasaydı biz binleri geçmiş olurduk.
Burada birşeyi de paylaşmak istiyorum; Kalkınma Ajansları var bölgelerde. Bunlar önemli yapılar. Bölgede hayvancılık ile ilgili projeleri destekliyorlar. DAKA da söz ettiğim bazı yanlışlarda ısrarlıdır. Bazı konularda yanlışa düşüyorlar. Birşeyi de gururla söylüyorum; DAKA´nın Van´da desteklediği bir projenin hayvanları bizim işletmemizden temin edildi. Çarpan etkisidir bu. Biz Avusturya´dan hayvan ithal ettik, burada üretimini yaptık ve DAKA desteklediği bir proje kapsamında bizden hayvanlar alındı. Bu güzel bir örnektir. İlerleyen zamanlarda da ürettiğimiz hayvanları buradaki projeler kapsamında satacağız.

Bu arada VOTAŞ´ta kaç ortaksınız?
33 ortaklı bir işletmeyiz.

Borcunuz var mı?
Evet kredi borçlarımız var ancak ödüyoruz. Et ve süt fiyatlarının çok iyi olduğu söylenemez ama pazarımız var. Ürettiğimiz sütün de etin de pazarı var. Bunun yanında tarımsal faaliyetlerimiz var. Hayvanlarımızın yemini kendimiz üretiyoruz. Yonca ve slajlık mısır üretimimiz var. Bunlar bizim için avantaj. Bunların yanında yatırımcılarımızın da desteği ile kredi borcumuzu ödeyebiliyoruz.

VOTAŞ projeniz kapsamında yapmak istediğiniz daha neler var?
´BİOGAZDAN ELEKTRİK ENERJİSİ ÜRETECEĞİZ´
Projemiz kapsamında şuanda hayvancılık ve yem üretimi ile ilgili kısım tamamlanmış durumda. Bunun yanında biogazdan elektrik enerjisi üretmek istiyoruz. Fakat yaşanan olumsuzluklar ve depremden dolayı bu yatırımımızı biraz ötelemiş olduk. Biogazdan elektrik enerjisi üreterek, kendi enerjimizi kendimiz üretmiş olacağız.

Yine Feridun Irak´a dönelim. Bundan sonraki süreçte Feridun Irak´ı faal bir rolde, aktif bir görevde görebilecek miyiz?
Siyaseti hiçbir zaman düşünmüyorum. Baştan bunu söyleyeyim. Bunun yanında halkımızın vereceği her türlü görevi, bugüne kadar nasıl nazlanmadan üstlenmişsem, bundan sonra da üstlenirim. Gözü kara, halkımızın hizmetinde olurum. Çünkü her zaman kendimi Van halkına borçlu hisseden biriyim. Bu memleketin çocuğuyum. Bu memleket her zaman beni sahiplenmiştir, çeşitli görevlere getirmiştir, ilgi göstermiştir, bana saygı duymuştur. Bu halka hizmet etmekten gurur duyarım. Bütün aşiretlerin ortak üyesiyim ben. Eğer kabul ederlerse tabi. Halk ne görev verirse, neyi işaret ederse ona yönelirim, hizmetten kaçmam.

´Siyaseti asla düşünmüyorum´ dediniz ve ´halk ne isterse onu yaparım´ diye de eklediniz... Halk size siyaseti işaret ederse?
´HALKIN İSTEMESİYLE SİYASETTE GÖREV ALAMIYORSUNUZ´
Doğrusunu isterseniz ben siyasette yokum. Niye yokum onu söyleyeyim; Halkın görevi direkt verebilme hali olur da verirse, şartlar ne olursa olsun gözü kara girerim. Ama maalesef halkın istemesiyle siyasette görev alamıyorsunuz. Etkili ve yetkililerin sizi aday yapması söz konusudur. Bu da bana son derece ters gelen bir durumdur. Gidip partinin yetkili ve etkili isimlerinden görev isteyecek halim yok.

Bir süre gündemin dışında kalarak Van´ı izleme şansı elde ettiniz. Gündemin dışında kalarak izlediğiniz, gördüğünüz Van´ı nasıl anlatırsınız? Van nereye doğru gidiyor size göre?
´HALK VE STÖ´LER DİKKATE ALINMIYOR´
Van´a baktığımız zaman 1980´lerden önceki Van ve 1980´lerden sonraki Van diye nitelendirmekte fayda var. 1980´lerden önceki Van çok daha planlı, programlı, çok daha parkı bahçesi olan, çok daha modern ve sosyal bir kent. 1980´den sonra hızla büyüyen ama planlı büyümeyen, yeterli alt yapı çalışmaları yapılamayan, yeterli ilgiyi görmeyen, hak ettiği yerde olmayan bir Van görüyoruz. Bütün bunların üstüne yaşanan deprem gerçekten ilimizi son derece olumsuz etkiledi. Şimdi ´krizler fırsata dönüştürülmelidir´ sözü vardır ama ben bunu hiç sevmem. Çünkü böyle bir fırsata dönüştürülemedi ve bu da ilimizi daha kötüye götürdü. Dönüp baktığımız zaman depremden sonra sayın başbakanın Van´da yaptığı konuşmada 3.5 katrilyon bir kaynak harcandığı söylendi. Ama  baktığınız zaman 3.5 katrilyona yeni bir Van inşa etmek mümkün iken noldu, bu paralar nereye harcandı kimse tarafından bilinmemekle birlikte, harcanmıştır mutlaka ama kimse de mutlu değil. Bu paranın büyük bölümü toplu konutlara harcandı. Bu konutlar peki Van için iyi mi oldu, bence kimse iyi oldu diyemiyor. Biz o zaman bütün meslek kuruluşları olarak ısrarla şu öneri de bulunduk; Şu kadar lira konut için harcanacak. 185 daireli bir site yıkıldı. Bunların talebi var. ´Bize Edremit´te ya da şurada burada konut yapıp parayla satatacağınıza, buyrun bizim kendi arazimizde bize konut yapın ve yine bize parayla satın. Biz aynı camimize gidelim, çocuklarımız aynı okullara gitsin, biz aynı komşularımıza sahip olalım. Bize daha ucuza mal olur ve daha mutlu oluruz.´ Böyle makul, mantıklı talebe maalesef olumlu cevap verilmedi. Şuanda insanlar dağıldılar, toplu konutlarda sorunlar dizboyu. Vatandaş zorunlu olarak gidiyor konutlara.
Diğer taraftan Van´ın en büyük eksiklerinden birini yeşil alan sorunudur. Kişi başına 1 metrekarenin altındadır Van´daki yeşil alan. Bu çok büyük bir eksikliktir. Depremden sonra yıkılan kamu kurumlarının yerlerinin yeşil alana dönüştürülmesi talebimiz oldu. Bunun da dikkate alınmadığını görüyoruz. Dikkate alınmaması bir tarafa, mesela Karayolları kampüsü götürülüp Edremit´e yaptırılıyor. Şimdi Van´ın turizm beldesi olan, nefes alınan bir yerde Karayolları kampüsünün ne işi var? Bu kurumların taşınması ile birlikte yerlerinin yeşil alan yapılması gerektiğini belirttik. Bunun yanı sıra taşınacak olan kurumların da Van´ın gelişimine fayda sağlayacak alanlara kaydırılması gerektiğini söyledik. Mesela Karayolları, DSİ gibi kurumların Özalp yoluna taşınmasını önerdik. Bunlar da dikkate alınmadı maalesef.
Sonuç olarak Van´da meslek kuruluşlarının, sivil toplum örgütlerinin ya da halkın dikkate alındığını hiçkimse söyleyemez. ´Ben herşeyi bilirim´ mantığıyla yönetenler, yanlış dayatmalar, yanlış kararlarla son derece önemli kaynak israflarına sebebiyet veriyorlar.

Halkın dikkate alınmadığı bir konuya örnek verseniz... Ya da STÖ´lerin...
Tabi bir örnek vereyim size; Van büyükşehir oldu ve iki yeni ilçe kuruldu. Bu ilçelerin isimleri verilirken halka soruldu mu? Anket yapıldı mı? Hayır. Ancak ilin memleketinde otobüsün renginin ne olması gerektiğini bile halka soruyorlar, anketler yapıyorlar. Burada iki tane ilçe kuruyorsunuz, ismini bile sorma ihtiyacı duymuyorsunuz. Bu ne demek? Yani ´Ben sizin babanızım.´ anlayışlı bir idare ile son derece kötü büyüyen, çarpık büyüyen, sorunları olan bir Van söz konusudur.
Ancak yeri gelmişken şunu da söyleyeyim; büyükşehir olduk, bu bizim daha fazla kaynak almamızı sağlayacak. Bu nedenle oluşturulacak yeni belediye meclisinin çok daha geniş yetkileri olacak. Şehir belediyesinden çok daha hareket kabiliyeti geniş olacak, bu çok önemlidir. Bu nedenle önümüzdeki seçimlerde son derece sağlıklı belediye meclisleri oluşturmak zorundayız. Liyakatlı Belediye Başkanını seçmek yetmez, belediye meclis üyeleri de mutlaka liyakatlı kişilerden seçilmeli. Haktan, hukuktan, halkından yana olan, kendi çıkarları değil, toplumun ve milletin çıkarlarını düşünen kişilerden oluşturulmalıdır meclis. Önümüzdeki bu fırsatı da kaçırırsak halkımıza son derece kötülük etmiş olur, kötü bir Van bırakmış oluruz.

Van´ın sorunlarını tek cümle ile özetleyin dersem ne dersiniz?
Bence Van halkı hak ettiği şekilde yönetilememe sorunundan dolayı kaynaklanan bütün sıkıntılarla muhataptır. Büyük sorun budur.

Bölgedeki yatırımcıları ilgilendiren bir konuyu da sormak istiyorum size; Teşvik uygulamasında Van 6. bölgede yer alıyor bildiğiniz gibi. Teşvikler yeterli mi?
´30 YILDIR BATIDAN KİMSE GELİP BURADA YATIRIM YAPMADI´
Asla yeterli değil. Teşvikler açıklandığı zaman herkes alkış tutarken ben bunu ihtiyatla karşılamıştım. Yapılan yanlış şudur; Şu bölgenin kalkınması için teşviklere ihtiyaç vardır. Ancak teşvik ayrı şeydir sübbanse ayrı şeydir. Şuanda verilenler teşvik değil sübbansedir. Teşvik dediğiniz birinin projesine yatırım aşamasında verilendir. Yatırım bittikten sonra ´ben senden sigorta almayacağım, elektriği şu kadar alacağım´ gibi durumlar teşvik değil, bunlar tamamen sübbansedir. Bunlar tamamen batıdan insanların doğuya yatırım için gelmesini sağlamaya yöneliktir. Fakat 30 yıldır bunlar yapılıyor ama 30 yıldır batıdan kimse gelip burada yatırım yapmadı. Yapılması gereken doğudaki girişimciyi sahaya indirecek teşvik düzenlemektir. Van´da şuanda OSB´de bütün işletmeleri gözünüzün önüne getirin, bir işletmeyi çıkarırsanız diğerleri hepsi küçük boy işletmedir. Bir işletmeyi çıkarırsanız, diğer bütün işletmelerdeki istihdamı toplasanız, Kayseri´deki bir ortaboy işletmenin sağladığı istihdam kadardır. Bunun da nedeni bu teşviklerdir.

VATSO´da, VATBO´da değişimler yaşandı, keza Vali değişti. Bu değişimleri nasıl karşılıyorsunuz?
Sayın Cumhurbaşkanımız Abdullah Gül, seçildikten sonra ilk ziyaretini ilimize yaptı ve bizlerle bir toplantı gerçekleştirdi. O toplantıda şunu söyledim sayın Cumhurbaşkanımıza; ´Sorunları dinlediniz, bunun için Akrada´da düzenlemeler yaptırsanız bile hiçbir şey değişmeyecek´ dedim. ´Neden değişmeyecek, söyle bakalım´ die cevap verdi bana. Ben de bunun 3 sebebi olduğunu söyledim kendilerine. Dedim ki 1.´si bizim bölgede görev yapan valilerin ortalama görev süresi 1.5 yıldır. Çok büyük bir handikaptır bizim için bu durum. Bu yetmezmiş gibi göreve gelenlerin ilk vali olarak görev yeri burası oluyor. Tam valiliği öğreniyorlar, sonra başka yerlere tayinleri çıkıyor. 2.´si dedim valiler geldiği zaman en yakın çalışma arkadaşları olan vali yardımcılarını da kendileri belirlemelidirler. Çünkü zaman zaman ben şahit olmuşumdur valiler bazen ayrı telden çalarken yardımcıları farklı telden çalıyor. ´Peki 3.´sü nedir´ dedi sayın Cumhurbaşkanı. 3.´sü en önemlisidir dedim. Bizim ilimizde ne kadar kamuda görev yapan yetkili ve etkili amir ve müdür varsa bir işin bize nasıl olmayacağını anlatıyorlar. Nasıl olacağını söyleyen yoktur. Dolayısıyla siz orada düzenleme yaptıracaksınız, ama burada bize nasıl olmayacağını anlatacaklar. Bizim için önemli olan deneyimli vali, uzun süre görevde kalması, liyakatı olan kamu görevlisidir. Bir de kimse Allah´tan daha iyi bilebilir mi? Haşşa. Allah Hz. Muhammed´i 40 yaşında peygamber ilan etti. 25 yaşında da donatıp peygamber ilan edebilirdi. O yüzden lütfen çorma çocukla bizleri idare ettirmeyin. Kurumun başına gelen kişi 40 yaşından küçük olmasın. Bütün aşamalarda görev yaptıktan sonra kurum amiri olarak buraya gelsin. 40 yaşının kemal yaş olduğu Kuran´da da geçer. Ama bizde maalesef siyasetin etkisiyle hiç liyakatı, deneyimi olmayan kişi iş başına geliyor. İlk görev yeri olarak da burası belirleniyor. Mesela ilçemizin kaymakamı 25 - 30 yaşında, Şişli´nin kaymakamı 60 yaşında. Biraz da Şişli kaymakamı burada görev yapsın, yeni mezun kaymakamlar orada görev yapsın. Bütün bunları Cumhurbaşkanımıza dile getirmiştim. Buradan hareketle atanan valimizin Valilikten geliyor olması, bunun yanı sıra Van´dan çok daha gelişmiş, Türkiye´nin önde gelen illerinden birinden geliyor olması gerçekten de son derece önemlidir. Bu bizim için önümüzdeki süreçte, uzun süre de görevde kalması halinde iyi şeylere vesile olur diye düşünüyorum. TSO ve VATBO´da da yeni kadrolar göreve geldiler. Bunların da başarılı olmalarını yürekten istiyorum. Önümüzdeki süreçte büyükşehir belediye seçimleri için de, sonrasındaki vekil seçimleri için de bence partiler diledikleri insanları önümüze koyup oy verin alışkanlıklarından vazgeçip, halkın nabzını tutarak, halkın istediklerini belirlemelerinde fayda vardır.

Vakit ayırdığınız için teşekkür ederiz...
Asıl ben sizlere teşekkür ediyorum. Sizleri de yakından takip ediyor ve kutluyorum. Başarılarınızın devamını diliyorum... Ümit ediyorum ki bundan sonraki süreçte daha çok konuşacak ve sorunları, sıkıntıları yakından takip edeceğim. SON.