Kurban dediğin hacı dayı, Allah'a kurban olmaktır!
Sonra hafız, içindeki hayvanı o düşündüğün, bildik, yaygın manada "kurban" etmektir!
Kurban dediğinin tüyleri, kanları, etleri Allah'a ulaşmaz molla!
Ancak etin içindeki proteinin yoksullara ulaştığı nisbette Allah'a ulaşır kurbanın sofi emmi.
Şimdi sen derin dondurucuna tıktığın löp etler kadar faydalanacağını düşünüyorsun ya boğazladığın hayvandan hoca amca! O öyle değil miş! Derin dondurucunun ebatı kadar kazanca razı olmak enayilik miş! Yetimlerle, yoksullarla paylaşabildiğin nisbette seni Allah'a yaklaştırırmış kurban!
Kurban dediğin hacı dayı, hayvan boğazlamak da değilmiş! O, Allah'a kurban olmanın bir ifadesiymiş! Allah'ın kulu, Abdullah'ın oğlu, alemlere rahmet Hz. Muhammed (a.s) namazı da Allah'a sunulan kurban diye tarif etmiş.
Şimdi sen mürit kardeşim, İsmail'i boğazına dayanan bıçaktan kurtarmak için Allah'ın gökten kınalı koç indirdiğine inanıyorsun ya, yok öyle bir şey! Habil ile Kabil'in kurbanlarını hatırla...Kur'an'a iyice bir bak!
Ve sen şimdi şeyh efendi! Kestiğimiz kurbanlık hayvan ne kadar kemikli olursa sırat üzerinden bizi sırtına alıp o nisbette hızlı seyirteceğine ve bunu söylemekle (bir açıdan haklı olarak) zayıf hayvanların kesilmemesi gerektiğini öğütlüyorsun ya!.. Ne sırtına bineceğimiz hayvan olacak orada, ne de sırat adında bir köprü! Sen sıratı müstakimi "sırat köprüsü" diye anlamışsın!.. Yok öyle bir köprü cânım efendim! Sen salâtı'da "salavat getirmek" olarak anlamıştın! Neyse...
Koç, tüğ, kemik, kan, sırat meteforlarıyla bize kurbanı anlatmaya kalkıyorsunuz ya!.. Allah ve rasülünün tarif ettiği kurban kavramını, adanmışlık hissiyatını bizim görmemize engel oluyor sunuz!..
Son olarak hacılar! "Allah kabul etsin kurbanımızı kestik, pay ettik! Bilmem kaç kilo oğlana düştü! Bilmem kaç okka damada düştü! Şu kadar dananın diğer ortaklarına düştü!.. Bizimkini dolaba doldurduk, dolap almadı! Kalanını komşulara dağıttık!.. Allah kabul etsin pek yağlıymış!.." diyorsunuz ya! İşte Allah'ın kabul etmesinin şartı böyle değil miş!..
Dünyada o kadar aç insan varken, yardım dernekleri ortalıkta adeta sizin kurbanınızın kurban olması için yalvarırken, bir dolap dolusu proteini Allah'ın protein kaynayan cennetine değişmek "enayilikten" başka birşey değildir gibi geliyor bana!
Ben yine Yardımeli derneği aracılığıyla Afrikaya gönderdim. 2 gün sonra Ege'ye, memleketime gideceğim! Babamın kurbanından biraz, diğer akrabalarınkinden de biraz çoluk çocuk faydalanacağız... Hem zaten biz daha altı ay önce bir kilo et aldık yedik!
Bu bir fetva değil, benim yorumumdur! Ben Ege'ye köyüme gidiyorum. Siz napasanız yapın gâri! Siz tâ eyisini bilip durusunuz!
