Belki Bir Gün İnsan Olmayı Başarırız...

Eylem Sezgin

VAN 16.05.2013 11:33:20 0
Belki Bir Gün İnsan Olmayı Başarırız...
Tarih: 01.01.0001 00:00

Nedendir bilinmez insanlar karamsar olmayı umutlu olmaktan daha çok tercih ederler. Yine nedendir bilinmez iyi olmaktan çok kötü olmayı, mutlu olmaktan çok mutsuz olmayı tercih ederler. En kötüsü de yaşatmaktan çok öldürmeyi tercih etmeleridir. Belki de en cazip olan şey budur onlar için. En cazip ve en kolay olan budur onlar için..

Tercih ediyorlar çünkü bundan haz duyuyorlar. Öyle gözle görünür bir haz değil, sinsi gizliden gizliye yayılan bir haz. Öyle ki beyninden ayak uçlarına kadar bu hazzı duyar. Sarıp sarmalayan bu haz ezer, büzer  ,küçültür  vicdanları. Mutlu etmediğini de bilir ama bu mutsuzlukta ayrı bir hazdır zaten onun için. Hatta mutsuzluğun, karamsarlığın  kendisini farklı kıldığını düşünür ve bundan gurur duyar. Gurur duyar ve övünür. Elinden geldiğince de yaşadığı hazza  kılıf adına, hayatı dramatize eder. ’Hayat kötü, insanlar kötü, dünya yaşanmaz, yaşam acıdan ibarettir’ diye….Bu yüzdendir ki mutluluk, iyilik, umut edebi bir romanın sadece birkaç sayfasında yer bulur ya. Ama umutsuzluk mutsuzluk kötülük sayfalarca anlatılır, üzerine yıllarca kalem oynatılır. Çünkü mutluluğu ,iyiliği, umudu seçmek zordur.

Neyin kafasındasınız siz. Bir gün insan olmayı başarabilecek misiniz?

“Yapmak yerine yıkmak, yaşatmak yerine öldürmek” içinde geçerlidir bunlar .Zordur yapmak ve yaşatmak. Zahmetlidir ve yıpratıcıdır .Gerekirse bütün dünyayı karşına alır insan yapmak ve yaşatmak için. Direnirsin umutla mücadele edersin fakat gün gelir umudun azaltır, tüketirler. Bir bakmışsın ki öldürmenin hazzını yaşamaya başlamış  insanlar. Öldürmenin ve yıkmanın hazzını yaşayıp ,nispet yaparcasına da adını; hak mücadelesi, özgürlük mücadelesi, terörizm mücadelesi koyar .Kim ve ne olduğunun ,mevkisinin de hiçbir önemi yoktur. Biri çıkar, yaşamadığı bir ülkenin herhangi bir şehrinde,  kaba düşmanlıkla (haklı da olsa fark etmez),bir bomba patlatır ve 100 insan canını yok eder. Bir başbakan çıkar ”Gününüzü göreceksiniz, misliyle ödedeteceğiz  bedelini “diye tehditkar bir cevap verir. ( Güya) Hak mücadelesi yürüten muhalif bir genç çıkar ,düşmanını öldürür ve kalbini çıkarıp yer. Ve sonra  insanlık deli gibi haykırır. ”Sen nasıl insansın? Sizler nasıl insanlarsınız? Bunları yaparken söylerken hiç mi utanmadınız benden, insanlıktan, eliniz diliniz nasıl vardı bunca kötü, ziyan şeylere? Bir canı alırken duyduğunuz hazzın, başarı olarak gördüğünüz bu kıyımın,sizi cehenneme bile götürmeyeceği ,orayı bile kirleteceğinizi düşünemediniz mi? Kıymayın, yakmayın insanlığınızı. Barışı sevgiyi yaşayın. Bu dünya hepinizi barındıracak kadar büyük, doyuracak kadar bereketli. Yok mu diyorsunuz ?’Biz aç gözlülüğümüzü, öldürme hırsımızı yok edemeyiz’ mi diyorsunuz ? O zaman insanca yaşammış, hakmış, hukukmuş atın gitsin çöpe. Bunca kötü şeyi  neyin kafasıyla yaptıysanız, o kafayla vicdanınızı çürütmeye devam edin. Unutmayın ki yakıp yıktığınız şey, sadece sizin insanlığınız ve siz, insanlığınız olmadan sadece bedensiniz, zavallı, ruhsuz bir nesnesiniz. Unutmayın ki gün gelecek, siz de yok olacaksınız ve tabiat, yaptıklarınızın karşılığını size en güzel şekilde verecektir!”

Evet, kabil ilk cinayeti işlediğinde insanlığın utancı öfkesi kadar büyük oldu.
Ama şuan ki insanların yaptıkları, Kabil kadar bile olamayacaklarını ispatladı. En azından Kabil, öfke ve kıskançlık duyduğu Habil’i öldürdüğünde, vicdan azabı çekip kardeşini gömdü. Şimdiki insanlar gibi bir insanın kalbini bedeninden söküp yemedi, işkence etmedi, yüzsüz bombalarla çoluk çocuk kadın erkek masum insanların katledilmesine vesile olmadı. Bu yüzden, yaşamda en kolay yolu seçmiş yani yıkmayı öldürmeyi seçmiş siz insanlar, tabiatın en azap verici öfkesiyle karşılık görecekler.

Her şeye rağmen savaşın olmadığı, öldürmenin, yok etmenin tercih edilmediği bir dünya umuduyla...