Bazı 'Hadislerin' İnkarcısı Olmak Farzdır!

Ramazan Yaman

VAN 5.03.2018 10:29:14 0
Bazı
Tarih: 01.01.0001 00:00
 "Bugün hadisleri sorgulayan yarın Kur'an'ı da sorgular!" diyenlerin demek istedikleri şudur aslında;

"Biz dinin tek hamisiyiz! Din bizden sorulur! Bizi sorgulayan Kur’an’ı sorgulamış olur!" 

Halbuki Kur'an'a sorgusuz itaat etmenin tek şartı, Kur'andan başka her şeyi ama her şeyi sorgulamaktan geçer.

Aslında hadislerin sorgulanmasından korkmalarının sebebi, kendi dayandıkları ve Kur'an ile çelişen, kendi üstünlüklerini onaylayan "din" anlayışlarının sorgulanmasıdır. 

Hadisler sorgulanırsa Kur'an'ın anlaşılmasına yol açılır. 

Hadisler sorgulanırsa hakiki hadis ve sünnet ortaya çıkar. 

Hadisler sorgulanırsa peygamberin s.a.v yaşadığı hayatın Kur'an'dan başka birşey olmadığı ortaya çıkar. 

Hadisler sorgulanırsa ucube, rüyalarda dert anlatılan, izbelerde cennetin kimlere parsellendiğine kadar sorular sorulabilen peygamber tasavvuru yıkılır. 

Kendilerini ayakta tutan yalanlar ortaya çıkar. 

Peygamberin insan olduğu ortaya çıkınca kendilerinin daha aşağı insan oldukları anlaşılır. Çünkü kendileri Peygamberi yeryüzünden gökyüzüne çıkarmış, yerinede kendilerini geçirmişlerdir!

Pazarlanan peygamber gider, Kur'an'ın peygamberi gelir. 

Sümüğünün idrarının kutsallığı toz olur, mesajının önemi anlaşılır. 

Peygamberin bütün derdinin, bütün konuştuklarının, bütün eylemlerinin Ku’an’ı anlatmak için ifa edildiği ortaya çıkar! 

Kur’an’ın hükümlerini beğenmeyip, işlerine gelmeyen ayetleri devre dışı bırakmak için peygamber adına söz uyduranların kimin adamı ve kimler olduğu gün yüzüne çıkar.

Yanına ulaşılmaz, dokunulmaz, sorgulanmaz, birinden su istemesinde, uyumasında, elini kıpırdatmasında bile bir hikmet, bir keramet arananların normal sıradan insan oldukları anlaşılır.

Mesela etrafındakilere;  "Ben kimseyi cennete götüremem! Ben bilmiyorum cennete kaç kişi alınacağını! Bilmiyorum kendim kurtulabilecek miyim!" demek zorunda kalırlar. 

El etek öpmenin kimseye imtiyaz sağlamayacağı, öpülen elin ve eteğin de çürümeye ayarlı sıradan bir el olduğu anlaşılır!

Şu gerçeği yine dini gerekçelerle insanlardan hep saklarlar! Saklarlar ki, uydurulmuş din gemisi yürüsün! 

O gerçek şudur; 

Hadislerle Kur'an arasında mahiyet farkı vardır! Biri Allah'dan olduğu kesin ve mutlak doğrulardır. Akla ve kanıtlamaya muhtaç olmayandır.

Diğeri ise Allah rasülünden gelme ihtimali bulunandır. Akla, izana, vicdana, ayetlere muhtaçtır.

Biri dinin ta kendisi! Diğeri dinin açıklaması olma ihtimali bulunan metinler, sözlerdir.

Biri, içine insan sözü karışmadığına, noktasının bile değişmediğine tüm müminlerin inanmasının farz olduğudur.

Diğeri ise içine yüzlerce uydurma karıştığına başta hadisleri yazanların kabul ettiği ve tüm müminlerinde kabul etmesi gereken sözler/ hadislerdir.

Bize Kur’an'dan başka gelen hiç ama hiçbir haberin doğruluk garantisi yoktur. Bunun böyle olduğunu bize aktaran birinci kaynaklarda söylemiştir.

Kur’an’ın yanına dinin kaynağı olarak hadisleri de koymak, Allah’ın koruyacağını söylediği Kur’an’a karşılık, hadisleri insanların koruduğunu iddia etmektir. Yani Allah ile güç yarışına girmektir!

Mesela Kur’an’da emredileni hadislerle yasaklamak mümkündür. Ya da tersi… Böyle din olur mu? Allah böyle bir şeye razı olur mu? Peygamber a.s böyle bir şeye cür’et eder mi?

Etmez! Fakat uydurulmuş dinin en önemli amentüsü, Allah’ın rızasının tam karşısında durmaktır! Bu ise Allah adına, peygamber adına söz uydurup Allah’ın sözlerini devre dışı bırakmaktan geçer! Allah’ın dini sorumluluk gerektirir, kitaba uymayı gerektirir! Uydurulmuş din ise Allah’ın kitabını boğmaya yeltenmiş kitaplar yazmayı, vehimler, hayaller, yalanlar üretmeyi gerektirir! Ancak bu şekilde tahakküm kurabilirler kalabalıklar üzerinde…

Son söz; Ayetle hadis yarıştırılamaz! Çünkü ayet Allah’ın dinidir.  Sünnet ve hadis ise o ayetleri yaşamakla ve açıklamakla yükümlü peygamberin sözleri! Ayetin üstüne ekleme çıkarma yapmak mümkün değildir. Çünkü Allah bizzat kendisi korumaktadır. Hadis ise ancak Kur’an ayetlerini izah ettiği sürece peygamberin sözüdür. 

Kur’an’ın karşısına düşen her söz şeytanlaşmış insanların uydurduğu ve peygambere atfedilen şeytani sözün ta kendisidir! Bu anlamda “Hadis inkarcısı” olunmadan Kur’an’a iman etmek mümkün değildir! Hakikaten peygamberden olan sözler zaten buram buram Kur’an kokar! Bunları anlamak içinde “hadis usulü” bilmeye falan gerek yoktur! 

Dinin ruhu ve kokusu  metottan daha üstündür! Yeter ki biraz samimiyet ve ihlas olsun! Yanılmak ise insana has bir durumdur! Başka varlıkların yanılmak gibi bir özellikleri yoktur! Çünkü sorumlulukları yoktur! Sorumlu olan her beşer yanılır! Önemli olan maksadın ne olduğudur! 

Allah’ın dinini kendi çıkarının üstünde görenlerin yanılgısı, Allah’ın dinini pazarlayarak “isabet edenlerin” isabetinden yedi kat daha üstündür! Yani sonsuz üstündür! 

Hadis dediğimiz Kur’an’a uymak zorunda, Kur’an dediğimiz ise hiçbir beşeri söze uymak zorunda değildir! Ancak her insan, başta peygamber a.s ona uymak zorundadır ve öyle yapmıştır!