Astana’yı kim satacak?

NedretErsanel

VAN 18.04.2018 08:09:27 0
 Astana’yı kim satacak?
Tarih: 01.01.0001 00:00
 Astana’yı kim satacak?
ABD-İngiltere-Fransa’nın Suriye’ye füze saldırısı, bölge için belli olgunluğa erişmiş Türkiye-Rusya-İran mutabakatını da hedefliyordu...

Peki, Başkan Trump’ın deyişiyle, ‘hoş, yeni ve akıllı’ füzeler arazideki hedefler kadar bu siyasi hedefi de vurdular mı?..

Türk Dışişleri’nin harekâtı olumlayan ilk açıklaması bu soruyu vurgulayan yorumların beslenmesine yol açtı. Keza, Ankara ve Moskova’dan ardı sıra gelen, “Türkiye-Rusya arasında ayrılık oluşmamıştır” mealinde söylem de bu demek...

Türkiye ilk anda saldırının hedefine Esad’ı oturttu ama füzelerin askeri ve siyasi hedefinde Esad yoktu!

Ankara Zirvesi’nin ardından ABD’nin üçgenin yumuşak karnı olarak Esad’ı gördüğünü, bunun üzerine yürüyeceklerini yazmıştık. Saldırı oradan geldi. Moskova ve Ankara bu “zehiri” hızla tükürmeye çalıştılarsa da, Fransa Devlet Başkanı Macron’un, “Rusya ile Türkiye’yi ayırdık”, yani “aralarına nifak soktuk” ifadesi yüzlerce yıllık ‘böl-yönet” tecrübesini tekrarladı...

Hatırlanacağı üzere Fransa’nın üçlü zirveye katılacağı haberleri de gelmişti. Buna İran itiraz etti. Belli ki, Türkiye ve Rusya, Batı içinden bir “güç çalma fırsatı” doğar mı diye düşünmüşler. Şimdi Macron, “katılmayı yine deneyeceğim” diyor...

Yani, ‘dengelerin değiştiğini’ düşünüyor!

‘AĞIR SALDIRI’...

Suriye’de siyasi sonuca en yakın takımın Astana ekibi olduğu ortada. Bu yüzden Batı’nın saldırı formatı değişti ve keskinleşti. Ağır abanıyorlar!

ABD, İngiltere, Fransa, İsrail, S.Arabistan, BAE, vb., bir cephe var ortada ve askeri, diplomatik, ekonomik savaş silahları kullanıyorlar.

Füze saldırısı bir örnek. NATO Genel Sekreteri Stoltenberg’in ziyareti bir diğer örnek. Hele üslerin kullanılması gibi bir talep ile ortaya çıkarsa renk iyice değişecek. Ekonomik silahların füzeler bir yana, Trump tweetleriyle yarattığı etkiyi üç ülke de hissetti.

Burada ayrı bir ‘ikircik parantezi’ açmak isterim; Batı miğferi, kimyasal silah iddiaları üzerinden geliştirdiği politik dile Türkiye’yi dahil etmedi. Ankara’ya kendini ‘kayrılmış’ hissettirdi. Tuzağın bir tarafı bu. Ekonomik boyut da Ankara gayrı tutulmuş olabilir mi?

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın iç finans elitlerine yönelik-seçimler de hızla yaklaşırken-siyasi temennilerini ekonomik manipülasyonlarla beslememeleri ikazını ciddiye almalarını öneririm!

Elitlerle rabıtalı medya kuruluşlarında sayfa sayfa verilen kıyaslamalı grafiklerde Rusya, İran ve Türkiye’nin ekonomik saldırı karşısında uğradığı zararın kıyaslamalı istatistikleri veriliyor. Oysa Türkiye’nin kaybı onların yanında hiç zaviyesinde. Türk finans sisteminin zırhı çok daha kalın ve asıl defansı o yapıyor ama.. “Ayırmak” için Batı’nın Türkiye’yi politik söylem denli ekonomide de yumuşak geçtiği düşüncesi akla geliyor.

Sonuç olarak Batı’nın dayattığı şudur; Suriye’de üç kişilik görünen masa en az altıya çıkacak. Paylaşım da buna göre yapılacak. Çünkü Suriye sadece Suriye değil; aynı zamanda İsrail, aynı zamanda Çin, aynı zamanda İran, aynı zamanda enerji ve yolları demek...

İsrail’in füze saldırılarının hemen öncesinde Şam’ın askeri üslerini vurması “girizgâhtır” yazmıştık, fazlası var, Tel Aviv ilk kez İran askerlerini vurdu! Bu arkasını görmeden yapılacak iş değil. Rusya’nın sessizliğini düşünmek gerekiyor.

Üzerine Esad bazlı üç haberi de ekleyin lütfen; bir, “ev sahibi Rusya’dır” dedi. İki, “Suriye’de şimdi barış olsa ilk aşamada 400 milyar dolarlık yatırım gerekiyor” dedi. Üç, “Esad, Sibirya ziyaretine çıkıyor” haberi yayınlandı...

İNİSİYATİF BATI’YA GEÇTİ, BİRŞEY YAPMAK GEREKİYOR...

Akıl estetiği açısından kötü ama iyi planlanmış bir saldırı var ortada. İngiltere’de eski bir casusun Rusların kimyasal madde saldırısına uğradığı söylemiyle nisbi bir Batı birliği sağlandı ve füzeleri takiben alternatif Suriye planı Birleşmiş Milletler’e sunuluyor...

Böylece Astana-Soçi-Ankara zirveleri ile sonuca odaklanan ve Tahran buluşmasıyla ayrı bir evreye yükselecek mutabakat karşısında Cenevre diriltiliyor.

BMGK’ya sunulan 4 maddelik planın Türkçesi şu; a) Suriye bizim masamızda konuşulacak. (BM o demek.) b) Masadaki üç ülkeden biri atılacak, diğerlerinin yeri daralacak. Muhtemelen Ankara’ya da hassas konularda, örneğin Münbiç ve/veya PYD-YPG, hatta FETÖ noktasında tavizler verilecek.

İnsanlara garip gelen bir diğer konu, Rusya’nın saldırı esnasındaki tutumu. Esad’ı vurmak elbette Rusya’yı dövmek demek. Kaldı ki Moskova, vereceği sert karşılık hakkında hayli gürledi. Ama yağmadı. Yağsın diye değil ama hava savunma sistemlerinin kapatılması ne demek? (ABD’nin de bir şey vurmaması ne demek?) Rusya’nın “Batı tipi barış”a kapı açtığı uluslararası kulislerde de almış başını gidiyor...

Türkiye ve/veya Rusya’nın kafasında, Astana sürecini Batı ile buluşturma yönünde bir eğilimi mi var?

Cumhurbaşkanı’nın Pazartesi günü bel kemiğini, ‘Mesele petrol, altın, elmas, pazar payı olunca kan kokusu almış köpek balığı gibi binlerce kilometreden koşup geliyorlar’ cümlesiyle kurduğu konuşmasını okuyun...

Cevap oradadır. Rusya ve Türkiye arasındaki stratejik ilişkinin değeri Batı’nın toplamını aşıyor...